Güneydoğu bir kez daha kana bulandı. Göstericilerle güvenlik güçleri arasında çıkan arbedelerde hayatını kaybeden çocuklar oldu.
PKK,
Filistin İntifadası’ndan örnek aldığı
halk ayaklanması taktiğini yeniden hayata geçirmişti. Görünen sebep, güvenlik güçlerinin son dönemde sıklaşan
operasyonları ve son olarak Muş’un Şenyayla kırsalında 14 teröristin öldürülmesi. Ancak Kürtlerin önde gelenlerinden Tarık
Ziya Ekinci, ayaklanmanın geçmişte olanlara değil, gelecekte olması istenen bir hedefe endeksli olduğu kanaatinde. Ekinci,
örgütün hedeflerinin içinde
OHAL ilanının da olduğunu söylüyor. “Genel af talepleri olduğu doğrudur. Öcalan’ı cezaevinden çıkarmayı istiyor da olabilirler. Ama asıl mesele çıkarılmak istenen Terörle Mücadele Kanunu’nun (TMK) geçmesi için gerekli halk desteğinin sağlanması bence.” şeklinde konuşan Ekinci’ye göre hükümet gösterilerde aciz kaldı.
PKK’nın OHAL ve sertleştirilmiş bir TMK’dan asıl yararlanacak taraf olduğu iddiasını örgütün dağdaki
elebaşı Murat Karayılan’ın geçtiğimiz ay örgüt içinde yaptığı açıklaması da destekliyor. Karayılan’ın açıklaması, PKK’nın “şehirlerin giriş ve çıkışlarında kontrolün olduğu, çatışmanın ve savaşın kızıştığı” bir ortam istediğini ortaya koyuyordu. Son dönemde Van ve
Hakkâri bölgesinde sıklaşan güvenlik kontrollerinin PKK’nın işine yaradığı da biliniyor. Örgütten sızan bilgilere göre PKK ayaklanmaların yaşandığı dört gün içinde dört ilde yaklaşık 25 bin dolar para yardımı toplamış. Örgütün bu illerde ancak bir ay içinde bu kadar
haraç toplayabildiği bilgisiyle birlikte bu rakam daha anlamlı oluyor.
Serbesti Dergisi Yayın Yönetmeni Ümit
Fırat da PKK’nın halk ayaklanması süsü verdiği olaylarda çocuk ve kadınların kullanıldığı kanaatinde. “Çoluk çocuğun ulusal söylemi, hak diye bir talebi söz konusu olamaz.” diyen Fırat, olaylardan eli silahlıların istifade ettiğini söylüyor. Fırat, PKK’nın 1993-94 dönemini andıran ayaklanması ile son dönemde gerçekleşen güvenlik operasyonları arasında bir bağlantı olduğunu da kabul etmiyor. Fırat, son olaylarda güvenlik güçlerinin halkın psikolojisini iyi okuyamamasının da etkisi olduğu görüşünde.
Tarık Ziya Ekinci ise asıl zaafın uzun zamandır
vaat edilen sosyal ve
ekonomik atılımların gerçekleştirilememesi olduğunu söylüyor. Ekinci, hükümetin bir başka hataya düşerek örgütün şu an merkez üssü olarak görülen
Kandil’e yönelik bir operasyona da kalkışabileceğinden endişeli. “
Türkiye Kandil’e çıkmayı her zaman ister. Son olaylar böyle bir şeye kalkışmak için gerekçeleri de sağladı aslında. Ama ABD, Kürtleri karşısına almak istemez.” diye konuşan Ekinci’yi Türkiye’nin Kandil’e askerî operasyona hazırlandığını açıklayan PKK’nın sözde Halk Savunma Komitesi Başkanı Duran
Kalkan da doğruluyor. Kalkan, Türkiye’nin bölgesel ve küresel güçlerle
ittifak halinde 2006’nın operasyon programını belirlediğini ve Silahlı Kuvvetlerin kısa zamanda Kandil ve benzeri mevzilere yönelik saldırıları başlatmasının beklendiğini söylüyor.
HALK AYAKLANMASI DEĞİL, PSİKOLOJİK SAVAŞ
PKK halk ayaklanması çağrısını
Şemdinli olaylarından sonra yapmıştı.
Plan sokağa dökülen halkla güvenlik görevlilerini karşı karşıya getirerek bölgede hayatı yaşanmaz hale getirmek ve gençleri örgüte katılmaya zorlamaktı. 1989 yılında başlatılan birinci ‘
serhildan’ örneğine atfen PKK bu ayaklanmayı da aynı isimle anıyor. Ayaklanma DTP’li il ve belediye başkanlarının yaptığı
kepenk indirme ve okulları boykot etme çağrıları ve Roj TV’nin
sivil halkı sokağa döken çağrıları ile yeni bir
psikolojik savaşa dönüştü. Diyarbakır’daki teröristlerin cenazesinde gösteri yapanların
Mahsun Korkmaz ve Zeynep Kınacı gibi meşhur teröristlerin fotoğraflarını taşıması da psikolojik savaşın sembol yüklü mesajını gözler önüne seriyordu. Zeynep Kınacı PKK’nın ilk
intihar eylemcisi olarak tarihe geçmiş bir ‘
dava şehidi’, Mahsun Korkmaz da PKK’nın yeni militanları için idolleştirilmiş bir sözde
komutan. Mahsun Korkmaz’ın Gabar’da öldürülmesinin yıldönümünün de 28
Mart olması PKK’nın son eylemlerin sembolizmi kadar zamanlamasını da iyi hesapladığını gösteriyor.
AKSİYON