Engelli bir yolda ilerleyen girişimlere karşın eylemsizlik açıklamaları ve çözüm talepleri çelişkilerle dolu Kürt sorununa çözüm arayışlarının hız kazandığı bir dönemde gerçekleşen canlı bomba saldırısını yorumlayan uzmanlar, bunun iki yönlü okunabileceğini belirtiyor. PKK, bir yandan 'çözüm istiyorum, silahlar sussun' derken diğer yandan devlete 'gerekirse İstanbul'un göbeğini bile kana bulayabilirim' mesajı veriyor. Bu okuma, PKK'nın homojen olmayan yapısını da göz önüne alarak yapıldığında çözüm arayışlarının oldukça zikzaklı ve engelli bir yolda ilerlediği ortaya çıkıyor. Çünkü son dönemde gerçekleştirilen saldırılar ekseninde şekillenen fail adresleri, eylemsizlik açıklamaları ve çözüm talepleri çelişkilerle dolu. Prof. Dr. İdris Bal, PKK'nın kendi içinde bir koalisyon olduğunu belirterek, "PKK algımızı sorgulamamız lazım. Karşımızda prototip bir terörist grup yok" diyor. Bal, örgüt içerisinde birbirinden ayrışan grupları şöyle sıralıyor: İçerisinde mağdur edilmiş, kandırılmış ve demokratik açılım sonrası 'silahlarımızı bırakalım' diyen gruplar var. Fakat çözümün dilyalogla değil terörle olacağına inananlar da var. Bunların yanında taşeron gruplar var. Başka ülkelere hizmet eden, o ülkelerin istihbarat örgütlerinin kontrolünde eylem düzenleyen gruplar bunlar. KANDİL, ABDULLAH ÖCALAN İLE ŞAHİNLER ARASINDA Prof. Bal, örgüt içerisindeki liderlik yarışına dikkati çekerek, "Her ne kadar terörist bir örgüt olsa da bu durum PKK'nın bir disiplin sorunu yaşadığını ortaya koyuyor" tespitini yapıyor. Bal, hem eylemsizlik kararı alıp hem de saldırı düzenlemenin bu disiplinsizliğin bir göstergesi olduğunu kaydediyor. Uluslararası Stratejik Araştırmalar Kurumu (USAK) Başkanı Sedat Laçiner ise PKK'nın bir bütün olmadığını belirterek hem Türkiye içerisindeki bazı merkezlerin hem de bazı ülkelerin örgüt içerisindeki bu çeşitli gruplaşmaları ve rekabeti kullandığını söylüyor. Laçiner, özellikle Kandil'in Abdullah Öcalan ile saldırıları gerçekleştiren 'şahinler' arasında kaldığını ifade ediyor. PKK ne yapmaya çalışıyor? Kürt sorununun hiç olmadığı kadar tartışıldığı dönemde sürecin zarar görmesini hedefleyen saldırılardaki rolü açısından PKK'nın içine düştüğü çelişkiler şöyle: * Taksim'deki hain saldırıyı 'Kürdistan Özgürlük Şahinleri' (TAK) adlı örgüt üstlendi. PKK'nın önde gelen isimlerinden Cemil Bayık kontrolünde 2004 yılında kurulduğu bilinen TAK'ın saldırıyı üstlenme zamanlaması dikkati çekti. TAK, canlı bombaya ait kimlik bilgilerinin belirlenmesi ve teröristin PKK militanı olduğunun ortaya çıkmasının ardından olayı üstlendi. * TAK, 5 yıl boyunca PKK kamplarında eğitim gören, tim komutanlığı yapan canlı bombanın için 'Komuta kadememizde yer almaktadır. Kendi inisiyatifi ile saldırıyı gerçekleştirdi' şeklinde bir açıklama yaptı. TAK, bu açıklamayla örgüt elemanı olduğu kesinleşen Vedat Acar adlı teröristin PKK militanı olduğunu saklamaya çalışırken saldırının emir komuta zinciri dâhilinde yapılmadığı mesajını vermek istedi. * PKK'nın uluslararası platformlarda 'özgürlük savaşçısıyız' imajı verme adına şehirlerde sivillere yönelik eylemleri tepki çekmesin diye TAK'ı kurduğu biliniyor. PKK, kurulduğu tarihten bu yana özellikle batı illerinde sivillere yönelik saldırılarını TAK'a havale etti. PKK'nın şehir yapılanması olarak bilinen KCK'nın Taksim saldırısını ilginç bir zamanlamayla üstlenen TAK'ı kınaması bu açıdan dikkat çekici. * KCK, Taksim saldırısını kınarken TAK'a 'saldırılarına son ver' çağrısında bulundu. Bu çağrıyı yaparken de 'aksi halde cezalandırılırsın' mesajını verdi. İşte bu mesaj, TAK'ın örgüt hiyerarşisi içinde bir yapılanma olduğunu ve istendiğinde cezalandırılabileceğini ortaya koydu. * Homojen bir yapıya sahip olmadığı bilinen PKK'nın taşeron örgütü TAK'ın Taksim saldırısını üstlenmesi ve KCK tarafından kınanmasının ardından akıllara gelen soru ise şu: 'Kandil'de eğitim gören teröristin kimlik bilgilerinin deşifre olması, 'sivillere saldırıyor' tepkisinden çekinen PKK, bu strateji sayesinde adını kurtarmaya mı çalışıyor?' * PKK'nın hemen akabinde 'eylemsizlik' kararını uzattığı Geçitli katliamı ve Taksim'deki canlı bomba saldırısının ortak yönleri var. Her iki olayda da PKK saldırıyı üstlenmedi. Fakat her iki saldırıda da PKK başroldeydi. Hakkari saldırısı için bölgede illegal eylemlere bulaşan devlete bağlı derin güçlerin yaptığı izlenimi verilmeye çalışılsa da 9 kişinin öldüğü katliamı 'örgütün şahinleri' olarak bilinen Fehman Hüseyin ve adamlarının gerçekleştirdiği ortaya çıktı. İmralı'dan da 'Saldırıyı PKK yapmış olabilir' ihtimalini de içeren uzun bir açıklama gelmişti. Taksim saldırganı da PKK'lı çıktı. Bu sefer devreye TAK girdi ve 'PKK ile ilgisi yok, biz yaptık' dedi. Böylece, PKK'nın adı Geçitli'de olduğu gibi Taksim'de de 'saldırının faili' tespitinden kendince kurtulmuş oldu. Geçitli ve Taksim'in PKK açısından bir diğer ortak yanı ise her iki saldırının ardından 'eylemsizlik' kararının uzatılmış olması. * TAK'la ilgili göz ardı edilemeyecek değerlendirmelerden biri ise derin devletin PKK içindeki operasyonel gücü olması. Kürt siyasetinin önde gelen isimlerinden Kemal Burkay'ın 'Ergenekon'un aktif hücreleri halen devrede' tespitinin ardından söylediği şu sözler bu değerlendirmeye ışık tutuyor: "Eylemci PKK'lı da olsa, Kandil'de PKK tarafından eğitilmiş başka bir örgütün elemanı da olsa, durum değişmiyor. Bu kişiyi o gün, o saatte Taksim'e yönlendirenler diyalog sürecini sabote etmek istediler."