Orgeneral Saygun,
Bilkent Oteli'nde düzenlenen ''
Küresel Terörizm ve Uluslararası İşbirliği
Sempozyumu-2''nun kapanışında yaptığı konuşmada, küresel bir boyut kazanmış olan
terörle mücadelede uluslararası
işbirliğinin şart olduğundan kimsenin şüphe etmediğini söyledi.
Orgeneral Saygun, bugün gelinen noktada terörizmle mücadele konusunda en üst seviyede belgelenmiş olan uluslararası siyasi iradenin sahada
uygulamasının tam bir karşılığının olmadığının sempozyumda gündeme geldiğini belirtti. Bunun
doğal bir sonucu olarak terörizmin küresel ölçekte yükselen bir problem olmaya devam ettiğini anlatan Orgeneral Saygun, sempozyum esnasında bu konuların da ayrıntılı bir şekilde ele alındığını dile getirdi.
Orgeneral Saygun, konuya ilişkin tespitle değerlendirmelerini
katılımcılarla paylaşarak, BM, NATO, AB,
AGİT başta olmak üzere birçok önemli kuruluşun terörle mücadeleye ilişkin ayrı ayrı düzenlemeler yaptıklarını anımsattı. Saygun, BM'nin 1368 ve 1373 sayılı kararlarında tüm devletlerin terörün ve teröre verilen desteğin önlenmesi mücadelesine katılımın zorunlu kılındığını hatırlattı.
Terörist eylemleri finanse eden, planlayan, kolaylaştıran,
destekleyen ve işleyenlerin siyasi sığınma taleplerinin reddedilmesi, bu faaliyetlerde rol oynayanların
adalet önüne çıkarılması ve cezalandırılması gerektiğinin bu kararlarda vurgulandığını ifade eden Orgeneral Saygun, aynı şekilde 3
Ekim 2001 tarihli NATO Konseyi kararında terörle mücadelede müttefik
ülkelerin terörizme karşı alınacak tedbirler konusunda istihbarat paylaşımı ve işbirliğinin geliştirilmesi,
terörist tehditlere maruz kalan müttefiklere
yardım sağlanması konusunda mutabık kalındığını söyledi.
Orgeneral Saygun, benzer şekilde, AB'nin de teröristlerin
terör saldırısı planlamasına,
yandaş toplamasına, hücre oluşturmasına, finansal kaynak sağlamasına,
terör eylemi gerçekleştirmesine yönelik malzemelere ulaşmasının engellenmesine ve teröristlerin adalet önüne çıkarılması yönünde kararlar bulunduğunu kaydetti.
Orgeneral Saygun, bu karalara ne kadar uyulup uyulmadığının sempozyumda ele alındığını belirtti.
''11 EYLÜL SALDIRISI MEYDAN OKUMADIR''
Orgeneral Saygun, bazı çevrelerin ABD'de gerçekleştirilen 11
Eylül saldırılarını ''terörün miladı'' kabul ettiğini belirterek, ''bunun doğru olmadığını,
11 Eylül'ün teröristlerin imkan ve kabiliyetlerini sergiledikleri açık ve net bir meydan
okuma olduğunu'' söyledi.
Bu
darbe ile terörün dünyanın tek süper gücün
Atlantik ötesindeki topraklarında bulunan,
ekonomik ve askeri merkezlerini vurma imkanı ve kabiliyetinde olduğunu gözler önüne serdiğini ifade eden Saygun, bu suretle dünyanın herhangi bir yerini istediği zaman vurabileceğini de gösterdiğini kaydetti.
Orgenaral Saygun, terörün o zamana kadar çok fazla dikkate alınmayan muazzam tahrip gücünün bütün dünya tarafından dehşetle izlendiği ifade ederek, bu nedenle 11 Eylül saldırılarından çıkarılan mesajların dünyada hiçbir ülkenin terörden masun olmadığı, terörün herhangi bir ülke veya bölgeyle sınırlanamayacak bir boyutta yani uluslararası bir boyuta tırmanmış olduğunu, bu nedenle de uluslararası işbirliğinin şart olduğunun ortaya çıktığını anlattı.
Bu tarihten sonra, dünyanın terörün ne olduğunu anladığını ve ne ile karşı karşıya olduğunun farkına vardığını belirten Saygun, bunun sonunda terörizmle mücadelede küresel işbirliği çağrılarının dünyada yankı bulduğunu, terör tehdidinin farkına varan ülkeler arasında belirli bir anlayış birliğinin oluştuğunu dile getirdi. Bunlar içinde dikkati çeken bir şeyin NATO'nun tarihinde ilk defa kolektif savunmayı öngören 5. maddeyi yürürlüğe koyması olduğunu ifade eden Saygun, böylece Akdeniz'de aktif çaba harekatının teröre karşı başlatıldığını ve hala devam ettiğini söyledi.
''Herkes törle mücadelede işbirliği yapılmasında hem fikirse o zaman mesele nedir?'' diye konuşan Orgeneral Saygun, işbirliğinin neden arzu edilen seviyede olmadığını sordu.
''ULUSLARARASI SİYASİ İRADENİN YANSITILMAMIŞ OLMASI''
Orgeneral Saygun, ''Bugün
Avrupa'nın artan bir şekilde uluslararası terörün barınma ve yayılma merkezi haline geldiği ve terör tehdidinin üstlendiği bir
platform teşkil etmeye başladığı yolunda ciddi endişeler ifade edilmektedir'' dedi. Saygun, gerçekten de aranan teröristlerin demokratik düzenin sağladığı serbestliği,
azınlık hakları, kişi hak ve özgürlükleri,
ifade özgürlüğü gibi medeni dünyanın temel ve ortak değerlerinin arkasına saklanarak, bu değerleri kendi amaçları için kullanabildiklerini vurguladı.
Orgeneral Saygun şöyle konuştu:
''Terörizmle mücadeledeki asıl sıkıntının uluslararası hukuki düzenlemelerin olmamasından kaynaklanmadığı açıkça ortaya çıkmaktadır. Esas sıkıntı ulusal hukuk sistemlerine uluslararası siyasi iradenin yansıtılmamış olmasıdır. Bu bağlamda, terörle doğrudan uğraşmakta olan bazı Avrupa ülkeleri hariç Avrupa'nın özgürlükçü sisteminde terörle mücadelede beyan edilen iradenin uygulanmasına imkan sağlayacak düzenlemelerin yer almadığını görmekteyiz. Bu durum pek çok devletin terörün tanımı konusunda ortak bir anlayışın ortaya konulamamış olduğu gerekçesiyle bu konudaki takdir yetkilerini keyfi olarak kullanmalarına yol açmaktadır.
Terör konusunda uluslararası ortak bir anlayışın henüz mevcut olmaması terörizmle mücadele etmemek için bir mazeret olarak kabul edilmemelidir. Böyle bir ortak anlayış olmasa dahi bu mücadeleye esas teşkil edecek olan NATO, AB ve benzer kuruluşların açıkladıkları terör
örgütü listeleri mevcuttur.
Terörizmle mücadele konusunda oluşmuş uluslararası siyasi iradeye saygı gösterilmemesinin ve gerekli ulusal düzenlemelerin yapılmamasının ardında bazı ülkelerin iç huzurlarının bozulmaması için kendilerine doğrudan zarar vermeyen
terör örgütleri ve teröristlerin üzerine gitmemeleri, onları korumaları, himaye etmeleri bazı durumlarda ise siyasi amaçlarının tahakkuku için bir vasıta olarak kullanmayı
tercih etmelerinin yattığı da bir gerçektir. Bu konu, sempozyumda çarpıcı biçimde ortaya konmuştur.
Bu bağlamda küresel terörü sadece kendi ifadeleri ile 'radikal islami teröre' indirgemeye çalışarak bunun dışındaki terör örgütlerini çeşitli isim ve sıfatlar ile tanımlamakta, terörist kimliklerinden uzaklaştırmakta veya ilgili ülkelerin iç sorunu olarak göstererek faaliyetlerine tepkisiz kalmaktadırlar. Bu yaklaşım terörle mücadeledeki uluslararası işbirliğini daha başından imkansız veya hiç değilse etkisiz kılmaktadır.''
TERÖR ÖRGÜTÜ
PKK/KONGRA-GEL
Orgeneral Saygun, bu konuda sempozyumda konuşan Ercan Çitlioğlu ile aynı tümevarım metodunu kullanarak sadece
Türkiye için değil, uluslararası
toplum için de eşit derecede tehdit teşkil eden PKK/Kongra-Gel
terör örgütü örneği üzerinden şunları söyledi:
''Bazı Avrupa ülkeleri bu terör örgütünün basın ve yayın organlarının ülkelerinde barınmasını ve terörü desteklemenin de ötesinde,
teşvik eden faaliyetlerine göz yummaya ve himaye etmeye devam etmektedirler.
Kırmızı bültenle aranan teröristlere Avrupa ülkelerinde
sığınma hakkı veya vatandaşlık hakkı tanınmakta, diplomatik himaye sağlanmakta, yakalanan teröristler yargılanmamakta veya yargılanmadan serbest bırakılmakta, önceden terörist ilan edilen örgütlerin daha sonra terörist olmadığına hükmedilmekte, aranan teröristlerin
Schengen vizeleri verilerek Avrupa'da serbestçe dolaşmalarına imkan sağlanmakta, bazı ülkelerce topraklarında yıllarca terör örgütü kampları bulunmasına göz yumulmaktadır. Örnekleri çoğaltmak mümkündür, ancak gerek yoktur.
Hemen tamamı müttefikimiz olan ve yukarıda saydığım belgelerin hepsinin altına
imza atmış olan ülkelerin bu tutum ve uygulamaları, Türkiye'nin terörle mücadelesinde karşı karşıya bırakıldığı durum hakkında yeterli bir fikir sağlayabilmektedir.
Son zamanlarda görmeye başladığımız fevkalade mütevazi bazı kıpırdanışların yakın bir gelecekte teröre karşı topyekün bir mücadeleye dönüşmesini
ümit etmekteyim.
Unutulmamalıdır ki, pek çok terörist grup kendisini tehdit olarak görmeyen, koruyan ve himaye eden
halkları v
e devletleri er ya da geç
hedef almaktadır. Bunların yakın geçmişimizdeki çeşitli örnekleri hafızalarımızda hala tazedir. Terörün geri dönüş darbesi, teröristleri saklarken suç üstü yakalanmanın doğurduğu uluslararası mahcubiyetten, korudukları terör örgütünün eylemlerine maruz kalmaya kadar değişen bir yelpazede er veya geç ortaya çıkmaktadır.
Orgeneral Saygun, sempozyumda ''terörizmle uluslararası mücadelede ortak ve kararlı bir hareketin topyekun bir biçimde yürütülmesi için, siyasi ve ekonomik başta olmak üzere terörizme yönelik her türlü desteğin kesilmesinin şart olduğu''nun ortaya konulduğunu söyledi.
Küreselleşmenin sunduğu olanaklar çerçevesinde terör örgütlerinin sınır aşan suç örgütleriyle
mafya tipi işbirliği geliştirdiğini ve onların faaliyetlerinden yararlandığını ifade eden Orgeneral Saygun, şunları kaydetti:
''Bu kapsamda PKK/Kongra-Gel'in küresel bir terörist örgüt ve mafya tipi yapılanmasıyla da aynı zamanda organize bir
suç örgütü olduğu aşikardır. Bu husus bir çok uluslararası
rapor ile de belgelenmiştir. Terör örgütü, başta uyuşturucu olmak üzere, insan, sigara, akaryakıt ve
silah kaçakçılığı,
haraç toplama, sahtecilik ve kara para aklama gibi
yasa dışı faaliyetler yoluyla mali kaynak temin etmektedir. Bunun yanı sıra, paravan şirket,
dernek ve vakıflar aracılığıyla yasal
görünüm altında ticaret ve
bağış gibi yollarla da kaynak temin edebilmektedir. Bu konu sabah oturumunda ele alınmış ve Avrupa'nın, terör örgütünün mali desteğinin kesilmesine yönelik tedbirlerin alınmasındaki isteksizlik ve ilgisizliği açıkça ortaya konulmuştur.
Terör örgütünün bu şekilde elde ettiği yıllık gelirinin 400-500 milyon Avro civarında olduğu, bunun 200-250 milyon Avrosunun uyuşturucudan, 100-150 milyon Avrosunun kaçakçılıktan (akaryakıt, sigara, insan kaçaklığı gibi) 15-20 milyon Avrosunun toplanan yardımlardan ve 20-25 milyon Avrosunun da diğer faaliyetlerden sağlandığı değerlendirilmektedir. Silah kaçakçılığında dikkati çeken bir husus, terör örgütünün sadece kendi yandaşlarına değil, çok uzaklardaki teröristlere de silah sağlamasıdır.''
Orgeneral Saygun, bu durumun, örgütün farklı coğrafyalardaki terörist örgütlerle bağlantılarını ve terörizmi nasıl uluslararası bir boyuta taşıdığını gözler önüne sermesi açısından anlamlı olduğunu ve uluslararası işbirliğinin gerekliliğini bir kere daha ispatladığını söyledi.
ÖRGÜTE ELEMAN TEMİNİ
Terör örgütü PKK/Kongra-Gel'in, yürüttüğü yasa dışı faaliyetlerle sadece örgüte mali kaynak sağlamakla sınırlı kalmayıp örgüte
eleman temininde de aynı yollara başvurduğunu anlatan Orgeneral Saygun, ''Başta
Birleşmiş Milletler olmak üzere bazı uluslararası kuruluşlar tarafından yayımlanan raporlarda belirtildiği üzere örgüt, özellikle Avrupa'da aralarında kızların da bulunduğu çocukları kaçırarak eğitim kamplarında ideolojik ve silahlı eğitime tabi tutmaktadır'' dedi. Orgeneral Saygun, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Bu terör örgütüne çeşitli bahanelerle destek veren zihniyetin unutmaması gereken husus, destekledikleri terör örgütünün Avrupa'daki uyuşturucu ticaretinin yüzde 80'ini elinde bulundurarak, aslında kendi halklarını zehirlediği gerçeğidir.
Buradan hareketle terörizme bütüncül bir şekilde bakmamanın, teröristler ve
sınır ötesi organize suçlar arasındaki bağlantıyı göz ardı etmenin, terörizmle etkin bir mücadeleye olumsuz tesir eden bir başka faktör olduğu ortaya çıkmaktadır.''
İLETİŞİM İMKANLARI
Orgeneral Saygun, günümüzde terörle mücadeleyi olumsuz etkileyen bir diğer hususun da teröristlerin gelişmiş
iletişim imkanlarını yaygın olarak kullanabilmeleri olduğunu söyledi.
Bu hususun sempozyumda açıkça ortaya konduğunu ifade eden Orgeneral Saygun, ''
İnternet, uydu muhaberesi ve benzeri iletişim ortamlarının günümüzde ulaşmış olduğu seviye, bu alanda teröristlere her türlü kolaylığı sağlamakta, özellikle alternatif iletişim,
propaganda ve hatta eğitim kanalları olarak terör örgütlerine büyük imkanlar vermekte, devlet yapılarının bilgi üzerindeki kontrolünü zayıflatan bir unsur olarak da örgütlerce suistimal edilmektedir'' diye konuştu.
Orgeneral Saygun, bu konuda da uluslararası işbirliğinin kesin bir biçimde gerekli olduğuna işaret etti.
TERÖRİST VE HALK AYRIMI
Orgeneral Saygun, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Terör örgütleri, büyük
inanç gruplarını veya etnik grupları temsil ettiklerini iddia ederek, faaliyetlerini cihad, islam, halkların bağımsızlığı, azınlık hakları, demokratik hak ve hürriyetler gibi kavramlarla özdeşleştirerek haklı bir davanın peşinde oldukları ve hareketlerinin geniş kitlelerce desteklendiği görüşünü kabul ettirmeye, terör eylemlerini meşru göstermeye çalışmaktadırlar. Bu tuzağa düşülmemesi, önem arz etmektedir.
Bu noktada, tekrar ülkemize dönersek Türkiye, yıllardır yürüttüğü terörle mücadelesinin her safhasında terörist ve halk ayrımını çok keskin çizgilerle yapmış ve farklı yorumlara yol açabilecek her türlü uygulama, tavır ve ifadeden kaçınmış, hiç kimseye potansiyel terörist gözüyle bakmamıştır. Ancak, maalesef günümüzde giderek artan bir şekilde, hem ülkemizdeki bazılarının, hem de Avrupa'daki bir
takım ülke ve çevrelerin,
Kürt kökenli herkesi PKK/Kongra-Gel terör örgütüyle irtibatlandırma gayreti içinde oldukları görülmektedir. Nitekim,
Avrupa Parlamentosu ile değişik Avrupa ülkeleri parlamentolarının çatıları altında yapılan konferanslara terör örgütüne mensup ve aranan teröristlerin katılmalarında veya üst düzey yetkilileri ziyaret etmelerinde bir beis görülmemektedir.''
Aynı şekilde Avrupa Parlamentosu çatısı altında düzenlenen ''
Avrupa Birliği, Türkiye ve
Kürtler'' konulu uluslararası konferansa
Interpol tarafından kırmızı bültenle aranan bir teröristin de katıldığını ve konferansta Kürt kökenli vatandaşların temsilcisi gibi bazı açıklamalarda bulunabildiğini belirten Orgeneral Saygun, ''Kürt kökenli vatandaşlarımızı terör örgütüne malzeme yapan bu anlayışın tehlikesini tüm ilgililerin dikkatine sunuyorum'' dedi.
Terörle on yıllardır mücadele etmekte olan Türkiye'nin, terörizmle uluslararası mücadelede yaşanan sıkıntılardan en çok zarar gören ülkelerden olduğunun altını çizen Orgeneral Saygun, ''Ümit ediyorum ki, ikincisi icra edilmiş olan 'Küresel Terörizm ve Uluslararası İş Birliği Sempozyumu'nda tartışılmış olan konular ve ulaşılan sonuçlar, konuşmam sırasında da değindiğim tüm zorlukların aşılmasına ve uluslararası ortak bir uygulamaya geçilmesine bir vesile teşkil eder'' diye konuştu.
Konuşmanın ardından
Genelkurmay Başkanı Orgeneral
Yaşar Büyükanıt, sempozyum katılımcılarına anı ve katılım belgelerini takdim ederek teşekkür etti.