Gazete
Habertürk yazarı
Serdar Turgut'tan çok çarpıcı bir değerlendirme...
PKK, askerden çok Gülen Cemaati'nden korkuyor
PKK silahlı çatışmadan değil kendisinin besleneceği,
yaşamını sürdürdüğü sosyal tabanın altından çekilmesinden ürküyor. Askerden korkusu kalmadı, çünkü savaşmaya, ölmeye ve öldürmeye alıştı.
Beslenme kanalları kesilmezse de olayların biteceği yok.
Gülen Cemaati, yıllardır devletin çok uğraşmasına rağmen tam başaramadığını
bölgede yapmaya başladı. PKK işte bu yüzden askerden çok cemaatten korkmaya başladı.
Gülen Cemaati bölgede "
okuma odaları" diye adlandırılan bir
uygulama yapıyor. Bu odalara cemaatin eğitim için çalışan büyük ağı içinden seçilen öğretmenler gönderiliyor ve özellikle bölgenin varoşlarından, fakir ailelerden seçilen çocuklara,
gençlere eğitim veriyorlar.
Kürt gençlere matematik, fizik ve sosyal bilimleri en iyi öğretmenler öğretiyor, kitaplar okunuyor bu odalarda.
Odadan
terörist çıkmıyor
Yapılan tespitlere göre, bu odalarda eğitilip de sonra dağa çıkan tek bir genç bile olmamış. Ayrıca fakir Kürt ailelerin PKK'ya olabilecek sempatileri de ortada kalmamış, ailelere geleceğe yönelik bir umut verilmiş. Her şeyin gelecekte çocukları için daha iyi olabileceğini düşünmeye başlayan aileler, çocukları isteseler dahi onları dağa yollamaz olmuşlar.
Bu tabii ki mükemmel bir
sivil inisiyatif. Hepimizin yıllardır söyleyip ama bunu nasıl hayata geçireceğimizi bilemediğimiz "Terörün sosyal beslenme ortamını yok etmeliyiz" sözünü cemaat hayata geçirmiş durumda.
Bu okuma odaları uygulamasını ben yeni öğrendim. Cemaat sadece bölgeye özel
Kürtçe yayın yapan televizyon kanalı kurduğunda cemaatin bölgeye yönelik özel çalışma yapmaya başladığını hissediyordum.
Festival için Los Angeles'a gittiğimde birlikte olduğum grubun sohbetlerinde daima Kürt meselesinin ve PKK sorununun tartışıldığını görünce ve oturduğum her masada tek konunun bu olduğunu duyunca, her arkadaşın gelişmeleri perde arkasıyla birlikte çok sıcak takip ettiğini anlayınca bu özel ilginin sonuçları hakkında daha fazla bilgi almak istedim ve sorularım sonucunda bu okuma odaları uygulamasını öğrendim.
Bu uygulama sadece bölgede değil,
İstanbul gibi varoşu bol büyük şehirlerde de var. Diyarbakır'a gideceğim ama oraya gitmeden önce İstanbul'daki okuma odalarını arkadaşlarla bir gezip olan biteni daha iyi göreceğim.
Hepimiz artık anlamış olmamız gerekiyor; terör dediğimiz sorun silahla, öldürmeyle, bombalamayla çözülmeyecek, aksine PKK bizi saldırganlığa
teşvik eder gibi olduğundan silahla karşılık vermenin bizi yenilgiye götüreceğinden de korkuyorum. Yapılacak şey, Gülen Cemaati'nin yaptığı gibi davranmak ve PKK'nın yaşam ve beslenme alanını daraltıp bölge halkının kalbini kazanmaktır.
Bir süredir söylüyorum;
Türkiye Cumhuriyeti'nin Gülen Cemaati ile geçmişte yaşananlar için özeleştiri yapıp resmen barışması ve birlikte hareket etmeye başlaması gerekmektedir. Zaten Türk devleti, yaşamış olduğu zihniyet devrimi sonucunda bu sürece artık hazırdır. Hâlâ eski korkuları taşıyanlar varsa, onlar da cemaatin bölgede yaptıklarını görüp bunun halka ne kadar büyük umut ve pozitif enerji sağladığını görmeli ve hazır hale gelmeliler.
Kısa süre önce yazmış olduğum bir yazıda, "Ben vatan sevgisini Gülen Cemaati'nden öğrendim" demiştim. O dediğimde ne kadar haklı olduğumu bu okuma odaları uygulamasını öğrendikten sonra daha iyi anladım.
O odaları oluşturup işletenler, mali
destek sağlayanlar ve oralara gelip
ders veren öğretmenler,
gönüllü olarak kendilerini büyük tehlikelere atıyor ama yine de gülümseyen yüzlerle uğraşıp didiniyorlar.
Gülen, öğretmen için
gözyaşı dökecekti
O öğretmenler daima tehdit altındalar. Çünkü PKK asıl tehlikenin nereden geldiğini biliyor. Ben bir yıl kadar önce konuşmak için
Fethullah Gülen'i ziyaret ettiğimde, onun bölgede olan biteni ne kadar yakından izlediğini, tehdit alan öğretmenler için nasıl heyecanlandığını, neredeyse gözleri yaşaracak kadar endişelendiğini bizzat gördüm.
Bu heyecan, bu duygular oradan tüm harekete yayılıyor ve Türkiye için çok da güzel olacak işler başarılıyor.
Serdar Turgut - Gazete Habertürk