İkinci
Ergenekon iddianamesine gizli
tanık anlatımlarıyla giren 33 erin şehit edildiği saldırıyla ilgili Ergenekon savcıları,
katliamdan kurtulan 5 askerin 'tanık' olarak ifadesinin alınmasını istemişti. 5 askerden birinin yine savcılığın talimatıyla polis tarafından ifadesi alınmıştı. 33 arkadaşının şehit edilişini 16 yıl sonra bir kez daha polise anlatan
Erdal özdemir, saldırıyı "Kaostan beslenen ve terörün devam etmesini isteyen kişilerin yaptırdığı bir
eylem" sözleriyle değerlendirdi. Saldırıda omuzundan, kolundan, bacağından, omuriliğinden yaralanan ve tekerlekli sandalyeye mahkûm kalan özdemir, saldırının Ergenekon tarafından yapılmış olabileceğini düşündüğünü de belirterek, "Bu eylem sonrası ülkede bir
Kürt-Türk kavgası çıkartılmak istenmiş ve ülkede bir
kaos ortamı oluşmasına neden olunmuştur. Ergenekon ile bağlantısı olabileceğini düşündüğüm eylem, hem
PKK'ya hem Ergenekon'a yaradı" iddiasında bulundu.
'ÖZGEN PAŞA'YA HESAP SORDUM TEHDİT EDİLDİM'
Erdal
Özdemir, 2006'da bir TV programına
telefonla katıldığını, dönemin Jandarma Asayiş Bölge Komutanı
emekli Orgeneral Necati Özgen'e, "50 askeri niçin silahsız ve korumasız olarak gönderdiniz? Emri siz vermişsiniz, niye bize sahip çıkmadınız?" diye sorduğunu anlattı. Özgen'in kafasını bile kaldırmadığını söyleyen Özdemir, 10 dakika sonra ev telefonunun aranarak, "Niye böyle konuşuyorsun. Bu konuşmalarından dolayı öleceksin. Yalvarta yalvarta öldüreceğim. Pişman olacaksın" diye tehdit edildiğini anlattı. Olayın ardından konunun savcılığa intikal ettiğini ifade eden Özdemir, "
Tehdit eden kişinin bulunması gerekirken eniştemin ifadesini aldılar... Tehdidin Ergenekon ile bağlantısı olabileceğini düşünüyorum. Bunun araştırılmasını istiyorum" dedi.
Özdemir ifadesinde şunları anlatı:
DEHŞET İFADELER
"Bizi (24
Mayıs 1993) saat 11.00 sıralarında
Malatya İl Jandarma Komutanlığı'na getirdiler. Burada
astsubaylar bize gece orada kalmamamızı, yoksa sabaha kadar dayak yiyeceğimizi, hemen hazırlamış oldukları
sivil arabalarla usta birliğimiz olan
Bingöl İI Jandarma Komutanlığı'na gitmemizi söylediler. 50 askerdik. Astsubay tarafından yol parası olarak 5 bin TL toplandı. Bizden toplanan paraların
araç şoförlerine verilip verilmediğini görmedim. 50 NC (OTOYOL) ve M23
tipi arabalara bindirilerek saat 12.00'de Bingöl'e doğru yola çıktık. Bindiğimiz araçların bir tanesi 34 (
İstanbul), diğeri 44 (Malatya) plakalıydı. Araç içerisinde ve çevresinde ne eskort ne koruma vardı. Hepimiz sivildik, üzerimizde sadece askeri kimlikler vardı."
TELEFON TRAFİĞİ
Yol boyunca araç şoförlerinin 5 kez mola ve
lastik patladığı gerekçeleriyle durduklarını, her seferinde ise ankesörlü telefonla birileriyle görüştüklerini ifade eden Özdemir, Malatya-Bingöl arası araçla 2.5 saat olduğu halde 6 saatte Bingöl'e varamadıklarını kaydetti. Özdemir, şoförlerin bu molalardan birinde bir
çobanla konuştuklarına da dikkat çekti.
ŞOFÖR: SİZE 50 ASKER VAR
"Saat 18.00 sıralarında bir kargo kamyonu tarafından yolumuz kesildi. Bazı araçların durdurulduğunu gördük, bizim aracımız ve diğer askerleri getiren araç da durduruldu. Şoförler teröristlere, '50 asker var, ne yaparsanız yapın' dedi. Daha sonra öğretmen olan 3-4 kişiyi bizim bulunduğumuz grup içerisine aldılar. Şoförleri serbest bıraktılar."
"ÖĞRETMENLER ŞEHİT"
"
Öğretmenleri (diğer araçlardan indirilen) 20-30 metre ayrı tutuyorlardı. Bir süre sonra köyün içerisinde teröristler öğretmenleri silahla tarayarak şehit etti. Saat 23.00 sıralarında bulunduğumuz
bölgeden ayrılarak 40-50 kişilik
örgüt mensupları ile birlikte biraz daha ileride bulunan köye doğru gitmeye başladık.
Saat 24:00 civarında köye vardık... Benim de içerisinde bulunduğum 40 kişiyi köyden alarak dağa doğru götürmeye başladılar. Bizden ayırdıkları 10 kişinin kurtulduklarını duydum. 1.5-2 saat yürüdük, gündüz şoförlerin kendisiyle konuştuğu çobanı tekrar gördüm. Bu çoban ile bizi götüren örgüt mensupları aralarında konuştular. Bu konuşmalardan birbirlerini tanıdıklarını anladım. Çobanın yanından ayrıldıktan 2-3 kilometre sonra traktörlerin geçebileceği genişlikte olan bir yolda bizi durdurdular. Saat 03.00 sıralarında kol kola girmemizi söylediler. Bizi öldüreceklerini anladık. 40-50 kişilik teröristler silahlarla bizi taradılar."
KATLİAM GAZİLERİ DEHŞET GECESİNİ ANLATTI
BİNGÖL'de 33 erin PKK tarafından şehit edildiği katliamın üzerinden 16 yıl geçti, "devre'leri şehit düşerken, üzerlerine yağan binlerce mermiye rağmen şans eseri yaralı olarak kurtulan erler o 'dolunay'lı geceyi unutamıyor. Dün gibi akıllarında sıkılan kurşunlar, inleyen askerler ve karanlıkta hayatta kalabilmek için verdikleri mücadele.
Erkan Omay, Erdal Özdemir,
Erdem Doğan ve Osman Partal... Kimi isimlerinin önündeki "gazi" unvanını 1993'deki katliam gecesinden sonra aldı. Kimi kalıcı sakatlığı olmadığı için gazi sayılmadı. Katliamın tanıkları, hiç unutmadıkları 24 Mayıs 1993'teki "karanlık" geceyi anlattı...
Erdem Doğan: Erleri Sakık sorguladı
"OTOBÜSÜ durduklarında saat 18.20 civarıydı. 'Sayım yapacağız' deyip bizi tek sıra dizdiler. İlerleyen saatlerde dağa götürdüler. Gece 24.00'te de ifadeye aldılar. 'Adın ne, ananın babanın adı ne? Buraya niçin geldiniz, neden askerlik yapıyorsunuz?' gibi sorular sordular.
ÖLÜM EMRİ
İfadeyi alan Semdin Sakık'tı. Anladığım kadarıyla
ölüm emri bekliyorlardı. Saat 03.00'ü gösterdiğinde dağ yamaçının aşağı tarafına bizi dizip, yukarı tarafına da kendileri çıkınca tarayacaklarını anladım. O an kurşunun sağ ayağıma girip çıktığını hissettim. İlk anda acı duymamıştım. Hemen yere düştüm zaten. Tarama sürüyordu. Sürüne sürüne kaçmaya başladım. Bu arada dolunay da yavaş yavaş gitmiş, hava kararmıştı. Makilik bir araziydi. Çalıların arasına saklandım.
Sabah 07.00 sularında askerler geldi."
Erkan Omay: Üzerimizde çakı bile yoktu
"BİRLİĞİMİZE doğru giderken yok lastik patladı, yok yemek molası diye 3-4 yerde mola verildi. 18.30'a kadar bekletildi
otobüs. Ben ikinci otobüsteydim. Bingöl'e 10 kilometre kala önümüzdeki otobüsün durdurulduğunu gördüm. İkinci şoföre 'PKK yol kesmiş' dedim. Çünkü az ileride de çatışma vardı. İkinci şoför de 'Onlar PKK değil' dedi. Hatta Bingöl Tur'dan otobüsü de durdurmuşlardı. Bir astsubaya herkesin gözü önünde işkence ediyorlardı.
Öyle kötü işkence ediyorlardı ki, astsubay 'Beni öldürün!' diye yalvarıyordu. Bunları hatırlamak bile istemiyorum, öyle çok acı veriyor ki. Bizde çakı bile yok. Sonra bizi taradıktan sonra askerleri
yardıma çağırmaya ben gittim.
Kurşun ayağımı sıyırmıştı.
Askerlerin üzerine koşarken askerler tarafından da tarandım. Beni PKK'lı sanmışlar. Yardım istedim, hayatta olanlar olduğunu anlattım. Bize yine Bingöl Komando Taburu yardım etti, zannedildiği gibi
Özel Harekât falan kesinlikle yoktu. Bizi kaçıran o PKK'lı gruba yönelik operasyonda, 66'sının cesedini getirdiler."
Savcı İnayet Taş: İhmaller zinciri vardı
BİNGÖL'de, 24 Mayıs 1993 tarihinde 33 askerin şehit edilmesinin ardından, sorumluların cezalandırılması için
dava açan dönemin
Elazığ 8.
Kolordu Askeri Mahkemesi Savcısı
Binbaşı İnayet Taş, olayın Ergenekon ile ilişkilendirilmesiyle ilgili olarak "Olayın perde arkası var mı yok mu bilemem. Olayda bir kasıt görmediğim için sorumlular hakkında ihmalden ötürü iddianame hazırladım" dedi. Taş ihmaller zincirini şöyle sıraladı; "Sevk edilecek erler için otobüs tutulması gerekirken "Midibüs" tutulmuş. Araç içinde, askerleri koruyan silahlı görevli olması gerekirken, yok. Bölgede teröristlerin bulunduğu bilgisi nedeniyle helikopter uçması lazım. Ama bunlar yapılmamış."
HABERTÜRK