Pentagon'da ABD eski
Ankara Büyükelçisi Eric Edelman'ın deruhte ettiği Siyasi İşlerden Sorumlu Savunma Müsteşarlığı, RAND Corporation adlı araştırma kuruluşuna '
Türkiye'de Siyasal
İslam'ın Yükselişi' konulu bir
rapor hazırlattı.
Angel Rabasa ve F. Stephen Larrabbee adlı uzmanların
imza attığı raporda, Türkiye'de İslam eksenindeki siyasi ve sosyal gelişmeler, gelecekteki muhtemel senaryolar ve bunların ABD'ye yansımaları ele alınıyor. Raporda,
AK Parti'nin açık ve agresif bir İslamcı
gündem peşinde koşma ihtimalinin zayıf olduğu belirtilerek dolayısıyla askerî
darbeye sebebiyet vermeyeceği ifade ediliyor. Türklerin şeriat devletine karşı durduğuna ve
AB üyeliğinin halkın yarısından fazlasınca desteklendiğine dikkat çekilen raporda AK Parti'nin kapatılmasının 'çok az şeyi çözeceği' ve 'krizin derinleşmesine sebebiyet vereceği' öngörülüyor. AK Parti'nin başarısının 'İslami kökleri olan siyasi hareketin gücü'nü gösterdiği savunulan raporda, Refah ve Fazilet gibi selef partilerden çok farklı olduğu belirtiliyor. Raporda, AB yolunda diğer dinlere ait
azınlıkların haklarını da içeren reformlar yapıldığına dikkat çekiliyor.
RAND raporunda önümüzdeki 10 yılda Türkiye için dört ana muhtemel senaryodan söz ediliyor: AKP'nin ılımlı, AB eğilimli bir yol izlemesi, sinsi İslamlaşma, AKP'nin yargı tarafından kapatılması ve askerî darbe.
Rapora göre, AKP kapatılmazsa ve iktidarda kalırsa, laikçileri
tahrik edecek ve laik-
dindar dengesini değiştirecek icraatlar yönünde bastırma hususunda 'daha ihtiyatlı' olacak. Kemalist idareci sınıfın Türkiye'de hâlâ 'büyük oranda hakim' olduğu kaydedilen raporda, 'Siyasette dinin kabul edilir rolünü tanımlayan çizgileri aşan herhangi bir hükümet, siyasi gerilime sebebiyet verecek ve muhtemelen askerî müdahaleyi tahrik edecektir.' tespiti yer alıyor; ancak AKP'nin öncülleri sayılan Refah ve Fazilet Partisi'nden çok farklı politik hedeflere sahip olduğu ve AB üyeliği hedefine öncelik verdiği vurgulanıyor. Bunun yanı sıra Türkiye'de mutedil ve çoğulcu bir İslam geleneği olduğu vurgulanarak, dindar insanların da içinde bulunduğu çok büyük bir çoğunluğun din devletini desteklemediği belirtiliyor. Türkiye'nin Batı'ya büyük ölçüde entegre olmuş bir
ülke olmasının dine dayalı bir
sistem kurulmasını zorlaştıran bir başka faktör olarak anlatıldığı raporda, AKP hükümetinin gerçekleştirdiği demokratik reformlar ve azınlıklara yönelik yaklaşımıyla ülkedeki azınlık topluluklarının da desteğini aldığı kaydediliyor. Rapor, AKP'nin 'çok daha agresif bir İslamcı gündem' peşinde koşma ihtimalinin 'daha az muhtemel' olduğu sonucuna varıyor. AKP'nin kapatılmasının 'çok az şeyi çözeceği' ve 'krizin derinleşmesine sebebiyet vereceği' öngörüsü yapılırken, muhtemelen partinin yeni bir isimle yeniden ortaya çıkacağı kaydediliyor.
Askerî müdahaleleri 'yumuşak darbe' ve 'doğrudan müdahale' olarak ikiye ayıran raporda, özellikle eğer AKP, İslami gündem adına daha yoğun şekilde bastırırsa ordu tarafından doğrudan darbenin 'değerlendirme dışı tutulmayacağı' ifade ediliyor. Ancak yazarlar bunun ordunun elindeki 'diğer tüm seçenekler tükenirse' yapılacağını kaydediyor. Türkiye'nin
Osmanlı döneminden beri İslam ile Batılılaşmayı birleştirmeye çalışmasının
Ortadoğu'daki diğer İslam ülkelerinden farklı olarak bölgedeki siyasi
modernleşme sürecini tanımlayan keskin ayrılıklar ve şiddetten korunma ihtimalini artırdığı belirtiliyor.
'İslamî köklere sahip bir partinin din v
e devlet arasındaki sınırlara riayet ederek laik demokratik sistemde icraat yapma kabiliyeti İslam'ın modern laik
demokrasi ile bağdaştırılamayacağı argümanını çürütür.' deniyor. Bu deneyimin akim kalmasının 'daha büyük laik-İslam kutuplaşmasına sebebiyet vereceği, Türkiye dışındaki İslam ülkelerine ve gruplara olumsuz yansımaları olacağı anlatılıyor. Öte yandan özellikle laikçileri ve orduyu rahatsız ettiği gerekçesiyle,
Amerikan devletine Türkiye'yi Ortadoğu için '
model' olarak tasvir etmemeleri uyarısında bulunulurken, Türkiye'deki mutedil ve çoğulcu İslam anlayışının diğer
Müslüman ülkeler için örnek oluşturabileceği notu düşülüyor.
'Siyasal İslam' tabirini 'İslam'ın ışığında
siyaset' olarak tanımlayan yazarlar, Türkiye'de bugün yaşanan siyasi gerilimleri 'İslamcılar' ile 'laikçiler' arasındaki mücadele olarak görmenin meseleyi 'aşırı basitleştirmek' olduğunu düşünüyor. Rapora göre, 'Bu gerilimler Osmanlı ve yakın Türkiye tarihinde derin kökleri olan, yeni yükselen sosyal sektörler ile laik elit -merkez ile çevre- arasındaki güç mücadelesinin bir parçası.' Raporda, 'Eskiden Kemalistler Batı'yla bağların ve Batı'ya entegrasyonun ana destekçileriydi. Ancak yakın geçmişte bu rol artan şekilde AKP tarafından ifa ediliyor.' deniyor. Türkiye'nin AB üyeliğinin reddi halinde ise 'Türkiye'nin Batı'ya bağlarını zayıflatmak isteyen güçlerin kuvvetleneceği' savunuluyor.
ALİ H. ASLAN - ZAMAN