Tam 11 LAW
silahı, 5 bubi tuzağı ve 11
el bombası...
Ergenekon'un bu silahları
sivil halka, bürokrasiye, ordusuna ve polisine karşı kullanacağından kimsenin şüphesi yok.
İsterseniz bugüne kadar ele geçen suikast listesine bakalım:
Başbakan Recep
Tayyip Erdoğan,
Genelkurmay Başkanı
Yaşar Büyükanıt,
Nobel ödüllü tek Türk yazar
Orhan Pamuk, gazeteci yazar
Fehmi Koru, DTP'li başkan Osman
Baydemir,
Alevi Bektaşi Federasyonu Başkanı Ali Balkız...
Ancak
Poyrazköy çok enteresan bir yer.
Oraya denizden ulaşmak ve bu silahları çıkarıp, deniz üzerinden kritik hedeflere karşı kullanmak mümkün...
Düşünün, birçok beş yıldızlı
otel sahil bandında.
Birçok
yabancı konuk da buralarda ağırlanıyor.
Yine Boğaz turu, en çok
tercih edilen VİP programlar arasında yer alıyor.
Dolayısıyla, Poyrazköy'deki silah depoları farklı bir öneme sahip.
Cephanelikler,
Kuzey Deniz Saha Komutanlığı'na ait askeri alanın hemen yanı başında.
Hatta, SAT komandoları eğitimlerinin bir kısmını bu alanda yapıyormuş.
Dalan'ın İstek Vakfı 17 milyon dolar ödediği araziyi adeta askeri kullanıma vermiş.
Söz konusu bölgeden sorumlu askeri yetkili de Dalan kadar ilgi
çekici bir isim;
Koramiral Feyyaz Öğütçü.
Öğütçü hakkında geçmişte birçok "asılsız" iddia gündeme getirilmişti.
Yeni Aktüel dergisi Temmuz 2008'de,
"Koramiral Öğütçü'nün adı, Deniz Kuvvetleri Komutanlığı içerisindeki Ergenekon yapısını yürütmekten sorumlu olmaktan, Ergenekon savcıları tarafından Genelkurmay Başkanlığı'na bildirildi" iddiasına yer verdi.
Yeni Aktüel, adlarını saydığı dört denizci komutanın daha söz konusu listede yer aldığını ileri sürüyor.
Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği'nin (
ÇYDD)
Kadıköy Şubesi'nin bilgisayarında, bu isimlerden
"Tuğamiral S. O. K." adına yazılmış çok gizli bir mektup" da bulunmuştu.
Söz konusu mektupta S.O.K.,
Deniz Lisesi'ne adam sokmak amaçlı "Ata Evleri" konusunda görüş paylaşıyor, Deniz
Harp Okulu öğrencileri ve yeni mezunları kazanma konusunda da aksaklıkların giderilmesi ile ilgili fikirlerini paylaşıyor.
Yasa dışı eylemlerle arasına set çeken
Türk Silahlı Kuvvetleri şüphesiz bütün bu iddialarla ilgili inceleme yürütüyordur.
Sonuçlarının kamuoyu ile paylaşılacağından da en ufak bir kaygım yok.
Ancak burada ilginç bir ayrıntıyı daha vurgulamak gerek, suikast ve saldırı amaçlı kullanılabilecek
LAW silahları Deniz Kuvvetleri'nin envanterinde yer almıyor.
Yani,
başka birliklere ait cephaneliklerden çalınıp buraya gömülmüşler.
Peki, TSK'dan bu silahları çalanlara ne oluyor dersiniz?
Askerlik yapan herkes bilir ki, tek mermi kaybetmenin bile hesabı zordur, verilmez.
Şu ana kadar Ergenekon kapsamında ortaya çıkan cephaneliklerden sadece birisinin askeri yargılanması tamamlandı.
Annesinin evinde 11 kilo C3
patlayıcı, 1 adet Kanas
suikast silahı, 10 el bombası ve 12 TNT kalıbı çıkan
emekli
Binbaşı Fikret Emek yargılandı.
Ordu malını çalmaktan tam 1 yıl 8 ay 25 gün
hapis cezasına çarptırıldı.
Ardından "iyi hali gözetilerek 5 yıl denetim kaydıyla hükmün uygulanmamasına" karar verildi.
Yani hapis yatmasına gerek görülmedi.
Aldığı ceza 2 yıl olmadığı için özlük haklarına da zarar gelmedi.
Umarım "Emek kararı" emsal olmaz.
Caydırıcı olduğunu söylemek çok zor...
Karara "gizli af" diyenler bile var.
Ergenekon soruşturmasıyla ortaya çıkarılan cephanelikler konusunda da karar bir fikir verir mi?
Kafaları karıştırıcı bir durum söz konusu...
Ama TSK'nın "
kaos çıkaracak eylemlerde" kullanmak amacıyla ordu malını çalanlara gerekli dersi vereceğine olan inancım tam.
Bekleyip göreceğiz.
ERHAN BAŞYURT - BUGÜN