Tanıdığım Yusuf Ziya Hoca!..
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün, Prof. Dr. Erdoğan Teziç'in yerine
Yüksek Öğretim Kurulu (YÖK) Başkanı olarak atadığı Prof. Dr.
Yusuf Ziya Özcan, ideolojik bağnazlıktan körelmiş olmayan herkes üzerinde pozitif etki uyandıracak bir isim.
İyi bir akademisyen, iyi bir hoca, kendisiyle bir şekilde tanışmış olan herkes için iyi bir dost, iyi bir vatansever, iyi bir insan… Hem bilimsel hem de insani açıdan donanımlı biri…
Chicago Devlet Üniversitesi'nde master ve doktora yapan, burslu okuyan,
Ortadoğu Teknik Üniversitesi Sosyoloji Bölüm Başkanlığı yapan, yurtdışında
öğretim üyeliği görevinde bulunan Prof. Özcan, kendisini tanıyan herkes üzerinde son derece iyi izlenimler bırakmasıyla bilinir.
TÜBİTAK Başkan Yardımcılığı ve ODTÜ'de Sosyoloji dersleri veren Prof. Özcan, merkezi Chicago'da bulunan SPSS (Statistical Package for the Social Sciences) programını
Türkiye'ye ilk getiren ve uygulayan kişidir.
SPSS, kuruluşların karar süreçlerini
destekleyen kurumsal analitik uygulamalar, veri madenciliği, metin madenciliği ve geniş kapsamlı istatistiksel
analiz için kullanılan program, özellikle sosyal bilimlerde,
pazar araştırmalarında, sağlık araştırmalarında başta anket şirketleri, hükümetler ve eğitim kurumları olmak üzere pek çok kurum tarafından kullanılır.
Prof. Özcan, istatistik analizi, bilgi analizi üzerinde uzmandır. Türkiye'nin en iyi data analizcisidir. Bu alanda Türkiye içinde ve Türkiye dışında ciddi projelere
imza atmıştır. Örneklerine şimdi girmeyeceğim ama bazı çalışmaları Türkiye'de bir ilktir. Son yıllarda benzer çalışmalarıyla hep gündeme gelmiştir.
Bilimsel kariyerinin ötesinde insani yönü, karşısındakileri her zaman etkilemiştir. Onu tanıma fırsatı bulan biri olarak ifade ettiğim bu tespitler, eminim ki, onu tanımış olan herkes için ortak kanaatlerdir.
Öğrencileri arasında hiçbir ideolojik, siyasal ayrım yapmayan, hepsine eşit ve dostça davranan, onlara hem hoca hem
arkadaş olabilen, dobra bir adamdır!
Fakir-fukara babasıdır. Öğrencilerine sadece bilgi değil, elinden geldiğince maddi destek de verir. Burs verir, ihtiyaçlarına yardımcı olur.
Türkiye içinde ve dışında çalıştığı projelerden gelen maddi bedelin önemli bölümünü öğrencilerine dağıtır. Burs olarak verir. Onlarla birlikte çalışır.
Alçakgönüllüdür. Akademik kariyerini insan ilişkilerine yansıtmaz. Bu yüzden de, hangi siyasal düşünceye sahip olursa olsun, bütün öğrencileri tarafından sevilir.
Müthiş bir enerjiye sahiptir. Dosttur, arkadaştır, hocadır, babadır…
Maalesef şimdiye kadar yeterince takdir edilmemiş, akademik zorluklarla boğuşturulmuş, önüne yığınla engeller konulmuş biridir.
İyi pipo içer. Odasında olup olmadığı pipo kokusundan anlaşılır!
Atanması, YÖK için bir devrimdir. Birikimi ve vizyonuyla Yüksek Öğretim'in önünü açacak bir isimdir.
Bu arada
kalp krizi geçiren babası için şifalar diliyoruz!
Kendisine ve Türkiye'ye hayırlı olsun…
Türkiye'nin gülen yüzünü uğurladık
Onun hakkında herkesin anlatacak çok şeyi var. Belki söyleyecek sözü en az olanlardan biri benim. Dün Fatih Camii'ndeki cenaze merasiminden döndükten sonra hâlâ masamın üstünde duran "Türkiye'nin Yirminci Yüzyılı" başlıklı çalışmasına ve üzerindeki "Aziz kardeşim
İbrahim Karagül'e" yazısına yeniden göz attım.
Eylül ortalarında Bosna'ya giden grup içinde onun da var olduğunu öğrenince, her zaman olduğu gibi içimi bir ferahlık kapladı. Çünkü onu her gördüğümde; konuşurken, dinl
erken, birlikte yürürken aynı şeyi hissettim. Her zaman gülümseyen yüzü, ilerlemiş yaşına rağmen tükenmeyen enerjisi, beraber olduğu herkese umut veren, dinlemekten asla yılmayacağınız konuşmaları ve özenle seçilmiş kelimeler…
Deniz Feneri Derneği'nin
Mostar'daki
Cemal Biyediç Üniversitesi'ne yaptığı
Eğitim Fakültesi binasının açılış töreninde onur konuğu oydu. O an o ortamda bulunanlardan en heyecanlısı da oydu. Yine bilgiden, eğitimden, umuttan söz etti.
Yorucu
gezi boyunca bizim bütün sızlanmalarımıza rağmen o her anı tad alarak yaşıyordu. Sabahları en erken o hazırlanıyor, her zamanki şık giyimi ve güler yüzüyle aramıza katılıyordu.
Mostar Köprüsü üzerinden şehri seyrederken "Buraya gel. Bak seni kiminle tanıştıracağım" dedi. Yanındaki kişi, Mostar Köprüsü'nü yeniden yapan, Bosna'da Osmanlı'dan kalan köprüleri
restore eden şirketin sahibiydi.
İki yıl önce yine bir toplantı için Alanya'da üç gün aynı ortamda olduk. Beni yanına çağırdı. Şahsıma ilişkin güzel cümleleri yüzünden yüzümün kızardığını hatırlıyorum.
İstanbul havaalanından başlayan sohbetimiz, daha doğrusu onu dinleyişim Antalya'ya kadar devam etti. Üç gün boyunca, toplantılardan sonra dışarı çıkıp yalnız başına yürüyüşünü izledim ve bazen ona katıldım.
Onunla konuşmak, onu dinlemek iki türlü güzeldi: Derin bilgi okyanusundan süzülerek gelen cümlelerin lezzetini alıyordunuz. Buna; belki de sadece ona yakışan yüzündeki aydınlık, dudaklarındaki tebessüm de eklenince onu dinlemek doyumsuz bir hal alıyordu.
Prof. Dr. Sabahattin Zaim… Ben onu geç tanıyanlardandım. Neden bu kadar geç tanıdım! Hep hayıflanacağım. Geç tanımış olsam da, o birkaç anı, hafızamda hiçbir zaman silinmeyecek izler bıraktı.
Allah rahmet etsin….
İBRAHİM KARAGÜL/YENİ ŞAFAK