Bağdan atılmak
Düşündüm. Maksadımı. Maksadın, dedim;
üzüm yemek mi, bağcıyı dövmek mi?
Bağcıyı dövmek!
Kesinlikle: bu. Hatta
teker teker, sırayla ne kadar bağcı varsa hepsini dövmek.
Üzüm yedim, diyelim. Hatta
Bağcılar’la pek iyi geçindim ve pek çok üzüm yedim.
Hatta Bağcılar’la o kadar iyi geçindim ki Baş Üzümyiyici oldum.
Yani: Executive Üzümyiyici.
Eeeee?
Üzüm ye, ye, ye: bi yere kadar.
Ayrıca bu kadar çok sayıda üzüm yiyemeyenin, Bağlar’ın yamacına dahi ulaşamayanın olduğu bir ortamda; bu denli vahim bir
eşitsizliğin/adaletsizliğin hüküm sürdüğü Bağlar ve Bağcılar Birliği ortalamasında en güzeli, en doğrusu, en zevklisi teker teker Bu Bağcılar’ı dövmek değil mi? En hayırlısı? Hakikatlisi?
REKOLTE NEDEN BU KADAR DÜŞÜK?
MAHSUL NEDEN BU KADAR KÖTÜ?
Bilmemnesini bilmemne ettiğimin Bağcılar’ının düşüklüğü, gerzelogluğu, sahteciliği, pozörlüğü ve fakat işini bilmemesi yüzünden. İyi olmamaları yüzünden- bu kadar basit.
Bu mahsulün kakalandığı Halk peki; onlar neden birleşip bi güzel pataklamazlar Bu Bağcılar Birliği’ni? Sonra da, onlardan kurtulmazlar?
Sana mı kaldı elâlemin işi?
Doğru, tabii.
Bu mahsulün kıtlığı ve bozukluğu yüzünden müşteki olanlar dururken; dadanıp Bağlara, Bağcılar’la feci iyi geçinip üzümden karnını şişirip şişirip dolaşması gerekene mi kaldı Bağcı haklama işi?
SANA NE ULAN?
Ben bi eşiği geçtim.
O öyle bi eşik ki, artık hiç kimseye ve hiçbir şeye tahammülüm kalmadı.
O eşikten geri dönüş yok. Bu Piyasalama’dan defolup gidiş var. (Yani anlaşılan memnunum eşiğimden. Geçişimden.)
Harbiden (bu yazıda isim vermiyeceğim: herkes İsimVermemeSıtması’na yakalanmış gibi yazıyor özellikle benimle ilgili yazılarını) AYNI İŞİ yaptığım (diğer üzüm yiyiciler) o kadar çok sayı ve şekilde köşeciden öyle geri dönülmez bir şekilde tiksiniyorum, onları ‘bünyemize’ (memleket bünyemiz) zarar ziyan buluyorum; en fenası da (bunca dayak atma arzusunun temel nedeni BU) ONLARLA AYNI İŞİ YAPIYOR OLMAKTAN o kadar köklü ve hakiki BİR UTANÇ DUYUYORUM Kİ-
Biliyorum: cerrah
arkadaşlarım maskara cerrahlarla aynı işi yapmaktan utanç duyuyorlar,
dişçi arkadaşlarım kendini ‘sosyete dişçisi’ diye gazlamış felaket dişçilerden feci utanıyorlar, ekonomist arkadaş(lar)ım cehaletlerini küstahlıklarıyla taçlandıran denyolardan tiksiniyorlar.
Yani bu yaşta, bu konumda cümlemiz müştekiyiz işini Türk Standartları’na göre attırıp tıkaçlaşarak/taşlaşarak illa billa kendini bir halt sanarak, Öldür
Allah bünyeden çıkmayacak olanlardan.
Ama
Türkiye’de son 3 yılda, son 5 yılda çok şiddetli rüzgârlar esti: Kutuplaştı Türkiye.
3 yıl önce, 5 yıl önce tahammülüm olanlara, selamım sabahım olanlara; bugün tahammülüm yok, selamım sabahım yok, yüzlerine bakasım yok, aksine fena şeyler yapasım var. Hakaret edesim var- diyelim. Ve nice nice kontrolsüzlükler.
Zira şiddetli rüzgârlar esti. Takkeler uçtu.
HEPSİNİN KELİ GÖRÜNDÜ.
Meğer takkelerinin altına perukalar dikiliymiş: demokrat perukası, liberal perukası, rasyonel perukası,
akıl izan perukası, efendilik perukası, kalite perukası, solculuk perukası, adaletseverlik perukası.
Türkiye’de son üç yılda, son beş yılda güçlü bir rüzgâr esti: dikili perukalarıyla birlikte hepsinin takkesi uçtu.
Aa! cümlesi darbeseviciymiş. Pek çoğu (Katı ya da Cıva) Kemalistmiş. Ergenekonkafaymış. Orducuymuş. Demokrasi İmtihanı’nda hep aynı sınıfta çakmamızı/çakılmamızı isteyen gericilermiş. Kendilerine atfettikleri etiketlerin hepsi yalanmış, feci dolanmış!
İster Mustafaizm çıkarın yelek ceplerinizden, ister Kemalizm de Kemalizm! diye tutturun. Tepinin. İster Atatürkçülük olsun adı. Cumhuriyetçilik olsun; şu olsun bu olsun.
Bu model, bu geri ve gerici; Orducu ve İyiDarbeSevici Model bizim Hakiki Demokrasi’ye geçişimizin önünde çok ciddi ve artık çok tahammülfersa bir settir. Engeldir. Duvardır. Duvarkafalılıktır.
Benim HakikiDemokrasiDüşmanları’na tahammülüm yok artık.
Memleketimin insanlarını Hakiki Demokrasiye ziyadesiyle layık görüyorum. Hangi model ve şekilde olursa olsun Kürt Düşmanları’na, Özgürlük Düşmanları’na, Barış Düşmanları’na tahammülüm yok. Kalmadı!
Onların sadesuyatirit yazılarına, laf topaçlamalarına, kendilerinden ve kokoz söylemlerinden
serçe parmağım kadar sıkıntı duymamalarına müsamaham:
YOK ARTIK. BİTTİ. GİTTİ.
Bu nedenle hocam: Bu Bağcılar bir olur, birlik olur; beni kovarlar.
Ya da ben sıkılırım/üzülürüm habire Bağcı dövmekten. Sonuç olarak beter bir iş. Öfke ne kadar baldan
tatlı olsa da (Hakikaten de öyle.) yorucu, yıpratıcı, sinir tellendirici.
Onun için: müsterih olun Sn. Beter Bağcılar, profesyonel üzümyiyiciler; bağcı dövmenin, bu bezdirici işin bi tahammül süresi ve sırası var. Sizin işiniz gibi ‘yedikçe yiyesim gelir’ diil yani.
Geriye sayımımız başlamıştır.
On, dokuz, sekiz, yedi-
PERİHAN MAĞDEN - RADİKAL