Yarışmacılardan çok jüri üyelerinin ön plana çıktığı televizyon şovunda Ercan Saatçi,
Erol Köse ile sık sık tartışıyor. İlk yarışmada jüri olarak yer almaktan çok mutlu olduğunu söyleyen Saatçi,
Star Avı yarışmasında bulunmaktan oldukça rahatsız. Tavırlarından dolayı agresif olarak değerlendirilen Saatçi, yarışmanın ilk haftası
Erol Köse’nin bir yarışmacıya “Sen kırık mısın?” demesine bozulduğunu ve gösterdiği tepkinin de çok normal olduğunu söylüyor. Bu tür konuşmalara rağmen ‘
RTÜK nasıl
kapatma cezası vermiyor anlamıyorum.’ diyen Saatçi, ekranda herkesin her istediğini konuşamayacağına dikkat çekiyor.
Ben,
Ertuğrul Özkök’ü sağa çektim, o beni sola çekti
Onu
müzik piyasasında ilk olarak İzel-Çelik-Ercan grubundan tanıdık. Ardından grup dağıldı ve Ercan Saatçi yoluna İzel ile devam etti. Çok zaman geçmeden solo
albüm yapıp kendi yolunu çizdi. Bir yandan müzik hayatına devam ederken diğer taraftan koyu Fenerbahçeli olması ona
spor yazarlığının kapısını da araladı. Fakat kendisinden en çok söz edildiği ve insanların dikkatleri üzerinde topladığı dönem,
Ertuğrul Özkök’ün kızı ile evlenmesi ile başladı. Özkök’ün damadı olduktan sonra Doğan Music Company’yi (DMC) kurdu ve uzun yıllar
yönetim kurulu başkanlığını yaptı.
Hürriyet Gazetesi’nde spor yazarlığı yapması da DMC’nin başında bulunması da hep Özkök’ün damadı olmasına bağlandı. O tüm söylentilere kulağını tıkayıp sessiz kalmayı ve çok fazla ortalarda görünmemeyi
tercih etti. Ta ki ilk Popstar yarışmasına kadar.
Ercan Saatçi şimdilerde en çok jürilerin eleştirildiği ‘Star Avı’ yarışmasında jüri üyeliği yapıyor; fakat bu durumdan da çok memnun değil. DMC’den ayrılıp Rec by Saatchi’yi kuran Ercan Saatçi ile DMC’den ayrılışını ve çok tartışılan jüri üyeliğini konuştuk.
DMC’den ayrılış hikayeniz nedir? İşinize son mu verildi, siz mi ayrıldınız?
DMC’yi ben oluşturdum. Profesyonel bir çalışmaydı, aynı zamanda ortaklığım da vardı orada. Bende çok özel bir yeri var. 4 yıl boyunca sektörün lideri yaptım. Fakat müzisyen kimliğimden çok uzaklaştım. Çok fazla
sanatçı ile uğraşmaktan
işadamı gibi oldum. Oysa ben öyle biri değilim. Bir an nefes alamadığımı hissettim. İstifamın nedeni bu. Rec by Saatchi’nin vizyonu çok farklı. Daha mütevazı çalışmalar yapacağız.
DMC’den bir anda ceketinizi alıp çıkmak zor gelmedi mi?
Ceketimi alıp çıktım diye anlaşılmışsa öyle değil. Ben dört defa
istifa ettim; ama Aydın Bey bir türlü kabul etmiyordu. Bu defa ricada bulundum, o da müsaade etti. Yoksa ceketimi alıp çıktım gibi bir durum yok. Hâlâ oradaki
arkadaşlar işleri yürütürken bana danışıyor. Evet, DMC çok popüler bir şirket, müzik sektörü içinde ciddi de bir parlama yaşadı. Fakat
holding bünyesinde çalışmak çok zor. Olmazsa olmazları fazla. Bir iş yapacaksan bir sürü onay almak zorundasın.
‘Başarılı olamadığınız için bıraktığınız’ söylendi.
Şirkete Damat Müzik Company ismi verildi. Ercan Saatçi sanki evlenene kadar yokmuş gibi. Bunlara hep kulaklarımı tıkadım. Hep vardım, şimdi de varım ve
Doğan Grubu ile hiçbir ilgim yok. DMC, sektörün en kârlı şirketlerinden biri. İstifa ettiğimde de birinci bıraktım.
Şirketin başına gelmenizde Ertuğrul Özkök’ün damadı olmanız etkili olmadı mı?
Ertuğrul Özkök, Doğan Grubu’nun sahibi falan değil. Orada maaşla çalışan biri. Üstelik işlerim ile ilgili çalıştığım sürede tek bir müdahalesi olmadı. Üzerimde etkisi olsaydı ben de bırakmazdım.
Ayrılmanıza Ertuğrul Özkök ne dedi?
Ertuğrul Bey’i de rahatlattığımı düşünüyorum. Kendimi onun yerine koyuyorum, onun da işi zor. Çünkü ben ismi öne çıkan biriyim. “İnsanların ağızları
torba değil ki büzesin”, sürekli bir şeyler diyorlar. Başkalarının başarısızlığı ile insanlar mutlu oluyor.
Bir
röportajınızda “Ertuğrul Özkök’ün damadı olmak benim sanatçı kişiliğime zarar verdi.” diyorsunuz. Neyi anlatmak istediniz?
“Ertuğrul Özkök’ün yarattığı bir avantaj var mıdır?” diye bir soru sorulmuştur. Ben de “Hiçbir avantajı yoktu, hatta dezavantajı vardır.” demişimdir. Ertuğrul Bey bana karşı kendini olması gerektiğinden daha fazla geri çekmiştir. ‘Bu benim kızımla evli aman’ duygusu çok vardır Ertuğrul Bey’de. O anlamda zordu. İki gün önce bir şey daha okudum; Kazım Kanat isimli spor yazarı “Kayınpederi genel yayın yönetmeni diye gazetede spor yazıyor.” diyor. Yani bunlar hiç hoş değil. Ben 93 yılında da Hürriyet’te bir yıl yazdım, 94 yılında da Hürriyet’in çıkardığı Spor diye bir gazetede yazdım.
Sürekli Ertuğrul Özkök’ün damadı olarak anılmak sizi yıpratıyor mu?
Tabii, göstermemeye çalışıyorum; ama zaman zaman çok yıpranıyorum. Fakat artık hiç umurumda değil.
Ertuğrul Özkök’ün yazılarını okuyup eleştirir misiniz?
Okur ve eleştiririm.
Fikir ayrılığına düştüğünüz oluyor mu?
Oluyor. O solcu, ben sağcıyım. Ben onu biraz sağa çektim o beni sola çekti, orada kaldık.
Bir dönem milliyetçi söylemleriniz ile dikkat çektiniz ve çok eleştirildiniz. O günden bu yana milliyetçilik anlayışınızda bir değişim oldu mu?
Hiçbir şey değişmedi. 20 yaşındaki milliyetçiliğim ile şimdi 38 yaşımdayım, arada hiçbir fark yok.
Peki sizin milliyetçilik tanımınız ne?
Beni en son bir dergide neo-
ülkücü olarak tanımlamışlar. Yetiştiğim
aile muhafazakâr. Kendimi illa sağ-sol diye bir yere koyacaksam memlekete bakış olarak sağa daha yakınım. Bir ara çok yazıp çizdiler benim milliyetçiliğim ile ilgili. O aralar kafatasçı diye yazıldı hakkımda. Öyle değilim; ama ülkemi çok seviyorum, bu ülkenin geleneklerini, değerlerini çok seviyorum.
Erol Köse’yi insan olarak görmüyorum
İlk Popstar yarışmasında jüriydiniz; ama bu yarışmalardan star çıkmadı...
Televizyon şovu olarak algılandı; ama şunu da söylemeliyim, ilk yarışmada Abidin birinci oldu ve albümü hiç de fena satmadı. Yıllarca piyasada var olan birçok sanatçıdan daha iyi sattı.
Tarkan mı bekliyorduk bu yarışmalardan? Böyle olmayacağını zaten biliyorduk. Türkiye’de müzik sektörünün durumu zaten zor. Şimdi sadece magazin programlarının arkasını süslemek için müzik yapılıyor. İnsanların evlerine aldıkları albüm sayısı çok az. Popüler kültür mü diyeyim, dejenere olduk diye mi bilmiyorum. Kendimi de bunun içine katıyorum. Ben de buradan besleniyorum.
Şimdi iki yarışma daha var ekranlarda, amaç şov muydu?
Evet. Tamamen öyle görüyorum. Televizyon programı; ama orada gerçekten yetenekli birileri varsa bunu bir fırsat olarak kullansın. Yarışma bitti, birinci oldu hoppala star olacak!
Kavga eden adam görüntüsündesiniz, bu sizi rahatsız etmiyor mu?
Ben orada oturmaktan çok mutlu değilim. Kavga eden biri değilim. İlk defa çok sinirlendim ve sinirlerime hâkim olamadım. Yarışmanın ilk haftası sadece böyle bir şey oldu. Jüriden birisi yarışmacıya cinsel tercihini sordu ‘Sen kırık mısın?’ dedi. Canlı yayının böyle bir tehlikesi var. İnsanlar kendini
kontrol etmeli tabii; ama çok kontrollü olmama rağmen yüksek sesli konuşmuşumdur. Benim bu çıkışımı
reyting olarak değerlendiren Deniz Seki’ye de ‘Sen de bacağını ört o zaman!’ demişimdir. Deniz de sağ olsun bütün gazetelere ‘O söyledi diye ben tesettüre mi gireceğim?’ diye röportaj verdi. Bakın yarışmanın ilk hatasından bahsediyoruz, müzikten bahsetmiyoruz. Ekranda yakışık almayan laflar ediliyor ve RTÜK kapatmıyor. Ne oluyor anlamadım. Demokrasi anlayışım bu kadar şeffaf değil. Herkes konuşmalı; ama adabı ve edebiyle konuşmalı. İlk hafta gerçekten çok gerildim, ikinci hafta çok mutsuz oldum “ben niye buradayım” diye. Fakat başladığım işi de yarım bırakmam.
Erol Köse ile arkadaş mısınız?
Yok, Erol Köse arkadaşım değil, olması da mümkün değil. Yan yana durmam da. Fatih Aksoy çok rica etti, o yüzden kabul ettim. Ben Erol’u insan olarak da görmüyorum.
Allah korkusu olmayan birinden söz ediyoruz. Başka kaygıları olan tuhaf biri.
Erol Köse ile yarışma dışında hiç diyaloğunuz yok mu?
Hiçbir şey konuşmuyoruz, diyaloğumuz yok. Dünya görüşümüz çok ayrı. Entrikalar ile insanların ayağını kaydırarak yer elde etmeye çalışanlar ile nasıl arkadaşlık yapılabilir? Yarışma bitince Erol Köse’nin korumalarının arasından iniyorum kulise, eşyalarımı alıp çıkıyorum.
TURKUAZ / ZAMAN