Umarım! Skandal yeniden yaşanmaz
Gazetemiz yazarı
Ahmet Taşgetiren dün müthiş bir skandalın hikâyesini yazdı.
"İnkârın Belgesi"ni ortaya çıkardı.
Genel
kurmay Başkanlığı'nca hazırlanan ve Refah Partisi'nin kapatılmasına katkı yaptığı anlaşılan "Gizli Dosya",
Yargıtay
Cumhuriyet Başsavcılığı'na oradan da
Anayasa Mahkemesi'ne gönderilmiş.
Kapatma iddianamesini hazırlayan
Başsavcılık ve
kapatma kararını veren
Anayasa Mahkemesi, 'gizli
dosya'nın kendilerine geldiğini ve inceleyerek karara vardıklarını yazılı olarak beyan ediyorlar.
Dönemin Anayasa Mahkemesi Başkanı
Ahmet Necdet Sezer, daha sonra Türkiye'nin 10'uncu Cumhurbaşkanı olarak görev yaptı.
Dosyanın varlığını doğrulayan resmi yazının altında imzası var.
Ancak 4.
Asliye Hukuk Mahkemesi,
Genelkurmay'a hazırladıkları "gizli dosya'yı sorunca 15.15.2000 tarihinde şok bir
cevap alıyor.
"Genelkurmay adına" Askeri
Adli Müşavir
Tümgeneral Erdal Şenel, "belirtilen nitelikte bir raporun mevcut olmadığı"nı belirtiyor.
Bu durumda 10'uncu Cumhurbaşkanı ve dönemin Anayasa Mahkemesi Başkanı Ahmet Necdet Sezer'in "Türk Silahlı Kuvvetleri'ni yıpratmak amaçlı iftirada bulunduğu" düşünülebilir mi?
Tabii ki 'hayır'.
Genelkurmay "durumdan vazife çıkararak" hazırladığı ve bir partinin kapatılmasına dayanak oluşturan "yasadışı" dosyayı açıkça inkâr ediyor.
9 yıl önce resmi bir yazıyla "adaleti yanıltan" Tümgeneral Şenel, bugün iddia olunan
Ergenekon Terör Örgütü davasında tutuksuz
sanık.
Taşgetiren'in ortaya çıkardığı tarihi
belgeler, üç nedenden dolayı önemli.
Birincisi, dönemin en çok oy alan Refah Partisi'nin kapatılma sürecine Genelkurmay bir şekilde müdahil olmuş.
İkincisi, Başsavcılık ve Anayasa Mahkemesi kararlarında etkili olan bir "
delil" dosyasını, yargılanmakta olan parti yetkililerinden saklamış.
Üçüncüsü, Genelkurmay Adli Müşavirliği varlığı resmen ispatlanmış bir belgeyi Anayasa Mahkemesi Başkanı'nı bile yalanlamak adına reddedebilmiş...
Şimdi bu bilgilerin ışığında "
İrticayla Mücadele
Eylem Planı" nedeniyle dün yaşanan gelişmeleri değerlendirelim.
Ergenekon Savcıları'na
Çarşamba günü için randevu bildiren
Albay Çiçek'in ifade vermesi engellendi.
Albay Çiçek'in yerine dün Genelkurmay Askeri Savcısı geldi.
Tam dört saat Ergenekon Savcıları'yla görüştü.
Ardından da Çiçek'in imzasıyla ilgili "kriminal incelemenin" Askeri Savcılar tarafından yaptırılacağı açıklandı.
Peki ama neden?
Belge bir Ergenekon sanığının ofisinde bulunduğuna göre
soruşturmayı Ergenekon Savcıları'nın yürütmesi gerekiyor.
Nitekim Ergenekon sanığı
muvazzaf Albay
Mustafa Dönmez sürecinde bu yönde karar verilmişti.
Genelkurmay, Albay Dönmez'in ifadesinin Ergenekon Savcıları tarafından alınmasını sağladı.
Şimdi değişen ne?
Kamuoyu şeffaf ve adil bir yargılama beklerken yapılan açık bir hata.
Unutmamalı ki, yargı kararları için esas unsurlardan birisi de kamu vicdanında kabul görmeleri.
Oysa emir-komuta,
tayin-
terfi olarak üstlerine bağlı
Askeri Yargı, tarafsız davranabileceği imajı vermiyor.
"Eylem Planı" henüz kendilerine ulaşmadan "kanaat" bildiren Askeri Yargı, yeni belgenin soruşturmasında ne kadar özgür davranabilir ki?
Skandal 'Eylem Planı'nın altında imzası olan Kurmay Albay Dursun Çiçek'e ait daha önce de "Lahika-I" başlıklı yasadışı fişlemeler ortaya çıkmıştı.
O zaman inceleme bile geçirmeyen Çiçek, şimdi neden soruşturulsun?
Genelkurmay yine de soruşturmanın Askeri Yargı tarafından sürdürülmesini ısrarla istiyor.
Anlaşılan
sivil ve askeri yargı paralel soruşturma yürütecek.
Yazarımız Taşgetiren'in dün gazetemizde kaleme aldığı skandalın tekrar yaşanmaması herkesin ortak temennisi.
Bekleyip göreceğiz...
ERHAN BAŞYURT-BUGÜN