İstanbul Üniversitesi yeni akademik yılı, öğrencilerin alınmadığı
törenle başladı. 19 Ocak'ta yaş haddinden dolayı emekliye ayrılacak Rektör Prof. Dr. Mesut Parlak yaptığı konuşmanın büyük kısmını
laiklik ve başörtüsü sorununa ayırdı.
Parlak, yeni
rektör adaylarından Yunus Söylet'i isim vermeden eleştirdi. Parlak, "YÖK Genel Kurulu'na bir yıl önce hükümet tarafından atanan bir üye,
İstanbul Üniversitesi'nde yapılacak seçimlerde rektör adayı olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu durumu anlamakta güçlük çekiyorum." dedi. Açılış için
Başbakan Erdoğan'ın gönderdiği
mesaj okunduktan sonra salonda sessizlik yaşandı. 1.
Ordu Komutanı
Orgeneral Ergin Saygun'un isminin telaffuz edilmesinin ardından salonda bulunan akademisyenler uzun süre alkışladı.
İstanbul Üniversitesi'nin yeni akademik yılı açılış töreni Vezneciler'deki Fen Fakültesi binasında gerçekleştirildi. Törene öğrenciler alınmadı. Çok sayıda akademisyen salonu doldurdu. Kürsüye çıkan Rektör Mesut Parlak, yaklaşık 40 dakika süren konuşmasının büyük kısmını laiklik ve başörtüsü sorununa ayırdı. Bu sorunun çözümü için önerilen çözümleri eleştiren Rektör Parlak, "Önerilere eskiye duyulan bir özlem eşlik etmektedir. Böyle bir
tercihte geçmişin örnek alınan tarafı tamamen görünüşte kalan, hiçbir derinliği olmayan ve sorunun özüyle değil de görünüşüyle ilgili yönleri olmaktadır. Giyim kuşamdan davranışlara kadar uzanan bir çizgi üzerinde geçmişe ilişkin bir özlem ona bir tür dönüş arzusu görmek hiç de zor değildir. Özellikle din kisvesi altında masum istekler olarak ve bir
özgürlük talebi gibi gösterilmek istenilen şey aslında geçmişin bir
model olarak görülmesi ve istenilmesidir." dedi. Böyle bir modelin önündeki engel olarak da laikliğin görüldüğünü öne süren Rektör Parlak, "Ne var ki; laiklik ile geçmişe duyulan özlemin birbirinin karşıtı olarak görülmesi veya görülmek istenilmesi sanıyorum asıl sorunun gözden kaçırılmasını sağlamaktadır.Yani ortada kavram kargaşasına bağlı oluşturulmuş yapay bir
gündem mevcuttur. Bu karmaşanın odak noktasında kişinin dini inançlarının
giyim kuşamla özdeşleştirilmesi ve bu talebin karşısına laikliğin bir engelmiş gibi konulması bulunmaktadır." şeklinde konuştu.
-"LAİKLİK, ALTERNATİFİ OLMAYAN DÜŞÜNCE VE DAVRANIŞ MODELİDİR"-
Yeni fikirlere, farklı görüşlere, değişik düşüncelere ve davranışlara saygının temel koşullarından birisinin laiklik olduğunu söyleyen Parlak, "Diğer bir ifadeyle ancak laiklik çerçevesinde düşünce ve davranışlara saygı göstermenin ön koşulları sağlanabilir. Hepimizin çok yakından bildiği gibi özellikle siyasi ve dini görüşler toplumları çok kolayca kanlı çatışmalara sürükleyebilmektedir.
Tarih bunun sayısız örnekleriyle doludur. Laiklik öncelikle bu tür tehlikelerin önlenebilmesinin bir koşuludur. Elbette hiçbir din veya siyasi görüş amaç olarak bir çatışma öngörmeyebilir. Fakat bireyler kolayca kendi görüşlerini karşısındakine zorla kabul ettirme yolunu seçebilir. Bu sebeple laiklik alternatifi olmayan bir düşünce ve bir davranış modelidir. Halbuki şu anda toplumumuz zorla kılık
kıyafet tartışması üzerine çekilmiştir. Anlamsız bir gerilim içinde tutulmakta ve buna bağlı olarak laik-antilaik tartışması yaşatılmaktadır." ifadelerini kullandı.
-"KİMSE BİZİ LAİKLİĞİ TARTIŞMAK ZORUNDA BIRAKAMAZ"-
Üniversitelerin her düşüncenin tartışılması gereken yerler olduğunu söyleyen Parlak, inançların, kutsal sayılan değerlerin ise bilimsel bir tartışmanın konusu olamayacağını vurguladı. "Evet üniversitelerde her şey tartışılmalıdır." diyen Parlak, fakat bunların ancak bilimsel sorunlar olabileceğini ve bilimsel yöntemlerle tartışılabileceğini dile getirdi. Parlak, "Hiç kimse kendisinin veya bir başkasının dini inancını tartışmak zorunda değildir. Aynı zamanda hiç kimse bizi
Cumhuriyet kazanımlarını,
Atatürk ilkelerini ve laikliği tartışmak zorunda da bırakamaz." şeklinde konuştu.
Mesut Parlak şöyle devam etti: "Çok samimi düşüncem bazı kimselerin ülkemizi din odaklı bir topluma dönüştürme istek ve arzularının aslında çok fazla korkulacak bir tarafının olmamasıdır. Çünkü bu kimselerin basit çıkar hesaplarını iyi yapabilmek dışında bir becerileri olduğunu sanmıyorum. Türkiye'nin bu gibi kimselerin düzeni değiştirme güçlerini çok aşan bir büyüklüğü vardır. Asıl sorun sanıyorum bu kimselerin dış güçlerin politik çıkarlarına alet edilmesidir."
-"BAŞÖRTÜSÜ ÇEŞİTLİ KRİZLERE SEBEP OLDU"-
Ortak inançların olmaması veya bazı kişilerin kendi inanış biçimini başkalarına kabul ettirmek istemesi durumunda bir toplumun çok geçmeden bir çatışma ortamına girebileceğini ileri süren Rektör Parlak, "Nitekim kim şu anda Türk-
Kürt ayrımı yaşamadığımızı, kim dinci-dinsiz, laik-laik olmayan ayrımı yaşamadığımızı söyleyebilir? Bir başörtüsünün çeşitli krizlere sebep olmadığını kim görmezlikten gelebilir? Benim doğduğum Doğu
Anadolu bölgesinde insanlar Türkiye'nin her yerinde olduğu gibi dini, dili ve etnik kökenine bakmadan asırlarca birlikte güldü, birlikte sevindi ve tek
bayrak altında birlikte yaşadı. Her şeye rağmen yaşamaya devam ediyor. Soruyorum peki şimdi ne değişti de gündemimize sokulan bu gibi ayrılıklar ortaya çıktı? Bu toplumun hiçbir zaman dinle ve İslamiyet'le sorunu olmadı. O halde şimdi niçin var? Bu ülkeyi canını vererek kurtaranlar kimler? Türkler,
Kürtler, Lazlar hepimiz değil miyiz? Peki durup dururken mi biz birbirimize düşman olduk? Elbette hayır. Sistemli bir şekilde bu hale düşürüldük. Politika uğruna, çıkar hesapları yüzünden dinin
politikaya alet edilmesi yüzünden bu günlere geldik. En çok da maddi çıkarlar ülkeyi bu
kavga ortamına sürükledi." ifadelerini kullandı.
-REKTÖR ADAYINA SERT TEPKİ-
19 Ocak'ta yaş haddinden dolayı emekliye ayrılacak olan Mesut Parlak, rektörlük seçimine ilişkin de sert ifadeler kullandı. Asli görevlerinden uzaklaşan kurumların kaçınılmaz olarak günlük politikanın, kısır çekişmelerin içine çekileceğine işaret eden Parlak, "Bunun da yolu çok kolaydır. Yöneticilerini politika kaygılarla hareket etmeye zorlamaktır. Kurumların politik sorunların içine çekilmesinin kaçınılmaz sonucu eğitimin ve eğitim sorunlarının göz ardı edilmesidir. Sorarım bugün içinde bulunduğumuz durum bu değil midir?" diye sordu. Bu konuda bir örnek bulunduğuna işaret eden Parlak şunları söyledi: "YÖK Genel Kurulu'na bir yıl önce hükümet tarafından atanan bir üye, İstanbul Üniversitesi'nde yapılacak seçimlerde rektör adayı olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu durumu anlamakta güçlük çekiyorum. Bu mudur
demokrasi bu mudur bilimsel özerklik? Meydanlarda savunulan demokrasi eşitlik ve bilimsel özerklik böyle mi sağlanacaktır? Birisi bana böyle bir ilişkinin demokrasiyle sağduyuyla nasıl bağdaştırılabileceğini açıklasın. Hem aday olacaksın hem bu adayın değerlendirileceği kurulun üyesi olacaksın hem de siyasi iktidarın tercih ettiği bir kişi olacaksın. Böyle bir şey olmaz. Dünyada da bir örneği sanıyorum bulunamaz. İstanbul Üniversitesi böyle bir uygulamayı hak etmemektedir. Bu üniversite hiç bir zaman herhangi bir siyasi iktidarın gösterdiği veya göstermek istediği
hedef doğrultusunda yürümemiştir. Ve asla yürümeyecektir. sizlerin, bu ulusun aydınlık yüzleri olarak bunları boşa çıkaracağınıza yürekten inanıyorum.
Alay edercesine ve demokratik ilkelerle bağdaşmayan bu tutumun açacağı yaraları sarmak inanın mümkün olmayacaktır."
-KOMUTANIN MESAJINA ALKIŞLA DESTEK-
Uzun konuşmasının ardından Rektör Parlak salonda bulunanlar tarafından ayakta alkışlandı. Parlak'ın konuşmasının ardından
tebrik mesajı gönderen siyasilerin isimleri zikredildi. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın mesajı okundu. Salonda bir iki davetli dışında alkışlayan olmadı. 1.Ordu Komutanı Orgeneral Ergin Saygun'un da mesaj gönderenler arasında olduğu söylenince salonda bulunanlar uzun süre Saygun'u alkışladı. Tören daha sonra senfoni orkestrasının verdiği konser ardından verilen resepsiyonla sona erdi.
CİHAN