Hipnozla alınan ifade ve Rıdvan Paşa'ya 11 soru
Kayseri 2. Hava İkmal Bakım Merkezi Komutanlığı'nda yaşanan skandallara her gün bir yenisi ekleniyor.
Ancak Garnizon Komutanı
Tümgeneral Rıdvan Ulugüler dün 18
Mart Şehitleri Anma Günü vesilesi ile katıldığı törende basına demeç vererek bütün iddiaları reddetmiş.
Rıdvan Paşa, BUGÜN'ün 16 Mart'taki "İşte Mahalle Baskısı" manşetine atfen, "Bizim mahalle
baskısı gibi konularla işimiz olmaz. Kanun ve nizamın dışında herhangi bir şey söyleme ve yapmamız mümkün değil" demiş.
Medyaya demecini vermiş ama "Gerekli cevabı
Genelkurmay Basın ve Halkla İlişkiler Dairesi verecektir" demeyi de unutmamış.
Madem "
kanun dışı" bir şey yok, Rıdvan Paşa'dan şu 11 soruya
cevap vermesini ve kamuoyunu aydınlatmasını istiyorum.
Birincisi, 9 mahalle, 22 kafe ve 6 oteli hangi
yasal gerekçelere dayanarak "girilmesi
yasak" ilan ettiniz?
İkincisi, çalışma ruhsatlı bu ticari işletmeleri hangi kritere dayanarak "askerin girmesi sakıncalı yerler" ilan ettiniz? Ticari ayrımcılığa sebep olan bu uygulamanın yasal dayanağı nedir?
Üçüncüsü, 9 mahallede oturan herkes tek tek fişlendi mi? Hangi kritere binaen, bütün bir mahalleyi yasak ilan ettiniz? Herkes mi "sakıncalı"?
Dördüncüsü, madem yaptığınız
fişleme "kanuna uygun", öyleyse neden yazılı olarak tebliğ edilmesini, hatta ekinin herhangi bir yere asılmasını yasakladınız?
Beşincisi, bu mekânlara gitmek askeri personele yasaktı, siz neden bu otellerden birisine gittiniz? Kendiniz neden "yasal" olan bir yasağı ihlal ettiniz?
Altıncısı, iki ay önce otellere fakslanan bu yasak talimatınızı, iki
subay gönderterek aldırdınız mı? Askeri personeli, şehir merkezinde
sivil işletmelere yönelik bu tür bir soruşturmada kullandınız mı?
Yedincisi, "bizim
mahalle baskısıyla işimiz olmaz" diyorsunuz. O halde, imzanız bulunan talimatı ret mi ediyorsunuz?
Talimat sizin değilse, gözaltına alınan 3 astsubayı, neden "özel" evrakı sızdırmakla suçluyorsunuz?
Sekizincisi, 3 astsubayı 5 Mart'ta gözaltına aldığınız, 15 Mart'ta ilk kez ailesi ile görüştürdüğünüz halde, neden Sulh
Ceza Mahkemesi'ne, "7 Mart'ta gözaltına alındılar, 11 Mart'ta salıverildiler" yazısını gönderttiniz? Bu kasten sivil yargıyı yanıltmak değil mi?
Dokuzuncusu, neden gözaltına aldığınız astsubayları avukatları ve aileleriyle 10 gün hiç görüştürtmediniz? Neden gözaltına alınma nedenleri ve suçlamaları, gözaltındakilere açıklamadınız? Sorumlu bulunduğunuz Garnizon dâhilinde CMUK yasaları işlemiyor mu?
Onuncusu, Ankara'dan getirttiğiniz
askeri savcının üç personelinizi sivil bir insanla
sorgulamasına neden göz yumdunuz? Daha da önemlisi, sorgu esnasında kendi personelinize sorumlu olduğunuz Garnizon dâhilinde "sivil şahıs" tarafından "
hipnoz, kimyasal ilaç, aç bırakma ve
psikolojik baskı" yöntemleri uygul
anmasına izin verdiniz mi?
On birincisi, Hava Kuvvetleri'nde
Ergenekon bağlantılı yasadışı örgütlenme Karargah Evleri nedeniyle gözaltına alınan
Albay Cengiz Köylü'ye maddi
destek emri verdiniz mi? Sözlü talimatınız "intranet" (kurum içi
iletişim ağı) üzerinde yazılı olarak yayınlandı mı? Tıpkı, "sakıncalı mahaller" talimatınız gibi Köylü'ye destek talimatını da sızdırmaktan, 3 astsubayı suçladığınız doğru mu? Karargah Evleri soruşturmasını yürüten Askeri
Savcı Ahmet Zeki
Üçok, 3 astsubayı "sivil şahısla" birlikte sorguladığı gibi, sizi de Köylü'ye destek talimatınız nedeniyle sorguladı mı?
Rıdvan Paşa, 11 soruya ikna edici cevap verirse, seve seve bu köşede yayınlarım.
Şayet Rıdvan Paşa'nın dediği gibi, Genelkurmay Basın ve Halkla İlişkiler Dairesi tatmin edici cevap verirse ona da yer veririz.
Ama Genelkurmay'ın bütün bu hukuksuzlukları savunarak, kamuoyundaki saygın itibarına zarar vereceğine inanmıyorum.
Ergenekon'da yasa dışına çıkanları koruyup kollamayan
Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ'un, burada inisiyatif alacağına inanıyorum.
Son dönemde ortaya çıkan günlükler ve
ses kayıtları, Genelkurmay Başkanları'nın da altları tarafından nasıl oldu bitti ile karşı karşıya getirildiğini gösteriyor.
Başbuğ'un işi çok zor.
Ama, hukukun üstünlüğü ve demokratik hakların korunmasından yana tavır alacağını inancım tam.
Bekleyip, göreceğiz...
ERHAN BAŞYURT-BUGÜN