Kendini insancıl ve liberal göstermek için tarihî gerçekleri inkâr ederek Türk Milleti'nin şeref ve itibarı üzerinden caka satan, büyük kısmı aldatılmış bir avuç aydın bozuntusunun özürnâmesi, milletimizin sırtına âdeta bir
ihanet hançeri gibi saplandı.
Bu sefil özürnameyi yakından incelediğinizde birçok mantık hatâsı ve saçmalıkla karşılaşıyorsunuz:
Bir defa, dün de işaret ettiğimiz gibi, bu metin bir özür metni değil, resmen soykırımı kabul metnidir. Zira, diyaspora ve
Ermenistan, metindeki ‘Büyük Felâket'i tehcir için değil, soykırım için kullanmaktadır.
İkinci olarak,
Türkiye'de hiç kimse, 1915'deki Ermeni tehciri ile öncesi ve sonrasındaki olaylar konusunda, iddia edildiği gibi duyarsız değildir. Olaylar sırasında Türklerin ve Ermenilerin zarar gördüklerini kimse inkâr etmiyor. Emperyalist devletlerle Taşnak
cinayet şebekelerinin yol açtığı bu olaylar neticesinde
mağdur olan Türk,
Kürt ve Ermeniler için elbette üzüntü duyuyoruz. Ancak, bu üzüntümüz diyaspora muhibleri gibi tek taraflı değildir.
Türkiye, Ermeni tehciri konusunda aslâ inkârcı olmamıştır. Bilâkis, yıllardır tarihle yüzleşmek istediğimizi, arşivlerin bilim adamları tarafından müştereken incelenmesi gerektiğini ısrarla söylüyoruz.
Ortada özür dilenecek bir durum yoktur. Hem kim kimden ne diye özür dilesin ki?.. Ortada suçlu yok...
Özürnamedeki
imza sahipleri arasında, ismi yegâne uygun kişi, ünlü İttihatçı
Cemal Paşa'nın torunu Hasan Cemal'dir (Ermeni komitacıları tarafından alçakça şehit edilen Cemal Paşa mezarında ters dönmüştür herhalde...).
***
Bu özür kepazeliğinin, Fransa'daki çağdışı kanunun parlamentodan çekilmesinden hemen sonra ortaya çıkması, ister istemez bu eylemin, diyasporanın bir rövanş hareketi olabileceğini akla getiriyor. Öyle ya, Türkiye'de çıkarlarınıza ve kininize kolaylıkla âlet edebileceğiniz, kendi milletine, tarihine, devletine ihanet edebilecek bunca ‘aydın' olduktan sonra...
Ünlü
Yahudi Soykırımı'ndan söz edilirken, hiç kimse
Alman Milleti'ni suçlamaz; Almanlar soykırımcıdır demez. Halbuki, Ermeni Soykırımı iftirası sözkonusu olduğunda, İttihatçıların Tehcir Kararnamesi değil, doğrudan doğruya Türk Milleti ve Türkler suçlanırlar. Bu mülevves özürnâmenin temelinde de aynı ırkçı yaklaşım yatmaktadır.
Bu özürnamenin imza sahipleri arasında, bana
Osmanlıca bilen tek tarihçi
bilim adamı gösteremezsiniz. Bu sözde aydınların tamamına yakın kısmı,
İngiliz Propaganda Bakanlığı'nın (
Wellington House) 1. Cihan Harbi için hazırlattığı, baştan sona uydurma hikâyelerle dolu ‘Mavi
Kitap' okuyucularıdır. Kendi tarihinden ve milletinden nefret eden bu haramzadeler, Ermeniler konusunda hayret edilecek kadar bilgisiz ve câhildir.
***
Türkiye,
Ermenistan'la ilişkilerde Cumhurbaşkanı Gül'ün başlattığı ve Başbakan'ın da desteklediği yeni ve olumlu bir döneme girmiştir. Bu dönemin sonunda, Türkiye ile Ermenistan arasında dostane münasebetlerin gelişmesini bütün iyiniyetimizle bekliyoruz.
Ancak, iki
ülke arasındaki bu gelişmelerin, diyasporanın kin ve intikama dayalı politikasına ters geldiği anlaşılıyor. İşte, mâhut özürnâmenin ortaya çıkışı da, Türkiye-Ermenistan ilişkilerinin gelişmesini istemeyen diyasporanın bir oyunudur. Ne yazık ki, kendilerinin ne derece liberal olduklarını göstermeye çalışan kompleksli aydınlarımız da, bu oyunun piyonları olarak kullanılmışlardır.
Bu özür rezaleti, yumuşamaya başlayan Türkiye-Ermenistan ilişkilerini tehlikeye sokacaktır. Bu zillet belgesine karşı çıkanlar da, tekrar eski defterleri karıştıracaklar ve aradaki gerginlik tırmanmaya başlayacaktır. Buna imkân verilmemelidir.
***
Biliyorum, bazı sütübozuklar, bu yazıdan dolayı beni faşist filân ilân etmeye kalkışacaklardır. Umurumda bile değil... Onların ithamları, benim ve benim gibi düşünen milletimin vatanseverlik belgeleri olacaktır.
Türk Milleti, mazlum ama o derece vakur, büyük bir millettir. Benim tarihimde yüzümü kızartacak ve özür dilememi gerektirecek hiçbir olay yoktur. Zerre kadar hoşlanmadığım İttihatçılar bile, başka milletlere karşı özür dilenecek hiçbir icraatta bulunmamışlardır.
Milletimle, tarihimle, medeniyetimle, atalarımla övünüyorum.