Hantepe'de
baskın yiyen askerlere
top atışıyla
yardım eden birliğe ‘helikopterler yolda' diye ateş kestirildi; fakat ne helikopter ne de F-16 geldi. Yedi şehit verildi. Heron uzmanı subaylar bu duruma
isyan etti.
Terör örgütü
PKK'nın
Hakkâri'nin
Çukurca ilçesi Hantepe askerî üs bölgesine düzenlediği baskında, askerlerimiz yardım çağrılarına bir türlü
cevap alamadı.
Helikopterler kalkmadı, uçaklar havalanmadı. Sadece bir askerî birlikten
terörist mevzilerine top atışı yapılıyordu. Bu birliğe bir süre sonra üst makamlardan “Top atışını kesin. Helikopterler yolda, birazdan orada olacak.” talimatının geldiği ortaya çıktı. Top ateşi kesildi ancak saatler süren bekleyişe rağmen askerlere yardım ulaşmadı; 7 asker şehit düştü. Bölgeye havadan yardım ulaşmadığı gibi, şehitlerin cenazeleri karayoluyla 4 saat sonra alınabildi.
20 Temmuz gecesini can pazarına çeviren bu baskın,
Balyoz iddianamesinin kabul edilmesinden 10 saat sonra tertiplendi. 26 yıllık terörle mücadelede ilk defa, askerlerin şehit düşüşü
canlı yayında izlendi. Bu görüntüleri ekranlara ulaştıran ise
İsrail yapımı Heron
marka insansız hava aracıydı. Bu
ihmal karşısında
Oktay Ekşi gibi ‘devletin âli menfaatleri' doğrultusunda söz söyleyenler bile geri adım atıp ‘
Genelkurmay hesap vermeli' noktasına geldi. Genelkurmay ise kamuoyundaki tepkilere rağmen uzun süre sessiz kaldı. En sonunda 21 Ağustos'ta bir açıklama yapmak zorunda kaldı; fakat çelişkilerle dolu açıklamanın içeriği kimseyi tatmin etmedi. Aksine, yeni soru işaretleri oluşturdu.
Hantepe baskınını ortaya çıkartan
Taraf gazetesi muhabiri Mehmet
Baransu, “Helikopterler, F-16'lar gitmiyor. Bu ihmali aşıyor. Âdeta şehit gelmesi istendi. Şehit kanı üzerinden
siyaset yapmak için bunlara göz yumuldu. Benzer bir durum
Dağlıca baskınında da (Baskının olduğu 21
Ekim 2007'de Cumhurbaşkanlığı'na ilişkin
referandum yapılıyordu) vardı.” diyor.
Önceki hafta
Genelkurmay Başkanlığı koltuğunu Or
general Işık Koşaner'e devreden
İlker Başbuğ'u iki yıllık görev süresinde en çok zorlayan konulardan biri bu oldu. Başbuğ, Heron ile ilgili tatmin edici bir açıklama yapmadan
emekliye ayrıldı. Peki, neydi bu olay ve arkasında ne vardı?
20 Temmuz gecesi Hantepe'ye
teröristlerin saldıracağı bilgisi
Batman'daki merkeze ulaşınca, havadan görüntü almak için bölgeye bir Heron yönlendirildi. PKK saldırısından yaklaşık 20 dakika önce başladı canlı yayın.
Askerî birliğe ilk kurşun 02.35'te atıldı, çatışma 22 dakika sürdü. Teröristler ölmeyen asker var mı diye
kontrol ettikten sonra 03.30'a kadar bir noktada dinlendi. Heron bu aradaki tüm görüntüleri Batman merkeze gönderdi.
Genelkurmay Başkanlığı ise baskından bir ay sonra terörist ateşinin 01.45'te başladığını, yani çatışma başladığında
Heronların orda olmadığını savunuyor. Ancak hem saldırı öncesine hem saldırı sonrasına ait görüntüler, Genelkurmay'ın açıklamasını
şüpheli hâle getiriyor. Heron ile ilgili bir uzman, bu görüntüleri kaydetme zorunluluğu bulunduğunu; fakat bu ihmalin ardından Heron'un çektiği görüntülerin silindiğini söylüyor.
Hükümet görüntüleri getirin derse, bu örtbas ortaya çıkabilir.
Heron görüntüleri, Batman'ın yanında Genelkurmay Başkanlığı,
Kara Kuvvetleri,
Jandarma Genel Komutanlığı, 2.
Ordu Komutanlığı gibi birçok yer tarafından anında izlenebiliyor. Baransu, bu görüntüleri 30 merkezin izleyebildiğini söylüyor. Genelkurmay Başkanlığı, yazılı açıklamasında, sorumluluğu 2. Ordu Komutanı'na attı. Hedefteki isim geleceğin genelkurmay başkanı
Necdet Özel (saldırının olduğu dönemde 2. Ordu Komutanı) idi. Hâlbuki bu bölgenin sorumluluğu Hakkâri Tümen Komutanı
Tümgeneral Gürbüz Kaya'ya ait (
Saldırı, Kaya'nın isminin Balyoz iddianamesinde yer almasından 10 saat sonra gerçekleşti).
General Kaya, geçmişte de benzer ihmal iddialarıyla gündeme gelmişti. Çukurca'da TSK mayınıyla 7 askerin şehit düşmesi, Gediktepe'de 11 askerin şehit düştüğü baskın bunlar arasında yer alıyor. Gürbüz Kaya hakkında bu olaylarla ilgili
soruşturma açılmadı. Aksine, Genelkurmay açıklamasında, helikopterlerin Zap Vadisi'ndeki yoğun sis ve toz
bulutu nedeniyle saldırının yaşandığı Çukurca bölgesine geçemediğini öne sürüyor. Çatışmanın olduğu yer ile helikopterlerin konuşlandığı yerin arası 40 kilometre. Helikopterlerin sis ve
toz bulutunun etrafından dolaşması ya da Van'dan helikopter gönderilmesi mümkündü. Diyarbakır'dan jet kaldırılması da seçenekler arasındaydı; ancak hiçbiri devreye sokulmadı. Heron ise Genelkurmay'ın varlığını iddia ettiği sisli ve toz bulutlu havaya rağmen bölgeden görüntü gönderdi.
Heronlar,
Türkiye semalarına ilk defa 2007'de ulaştı.
Kara Kuvvetleri Komutanlığı için İsrail'den kiralanan Heronlar (3 tane), gece görüntü alabiliyor. Otomatik iniş-kalkış özelliği sözleşmede bulunmasına rağmen, teslim edilenlerde bu özellikler yoktu.
Kira bedelleri oldukça yüksek; 3 ay için 3 buçuk milyon dolar ödeniyordu. Heronların havada kalış süresi 7 buçuk saat. Kamera görüntü kalitesi düşük. Çok gürültülü uçuyor, 21 bin feet (6 bin 400 metre) yükseğe çıkıyor. Buz önleme
sistemi zayıf. Koordinatları bazen net vermiyor. Bu sistem 3 yıldır Kara Kuvvetleri Komutanlığı bünyesinde olmasına rağmen, hâlen iniş kalkışı Türk pilotlar öğrenemedi. Heronları İsrailli operatörler uçuruyor.
Kara Kuvvetleri'nin
kiralık insansız hava araçlarının yanı sıra
Hava Kuvvetleri envanterine 10 adet Heron satın alındı, 183 milyon dolar ödendi. Bunların 6'sı kullanılıyor; 4'ü yeni teslim edildi, kabul testleri devam ediyor. Mavi
Marmara krizi sonrasında ülkelerine giden Heron eğitmeni İsrailli uzmanlar da Batman'a geri döndü.
Hava Kuvvetleri'nin kullandığı Heronların 24 saat bilgi toplama ve gözetleme imkânı var. Hedef tespiti, uçaklarla vurulacak
hedeflerin
lazer ile işaretlenmesi amaçlı kullanılıyor.
Kandil Dağı'na kadar gidip
mağara içi hedefleri işaretleme yeteneğine sahip. Havada kalış süreleri 18 saat. Gündüz HD kalitesinde görüntü veriyor, Hantepe'de ortaya çıktığı gibi gece kalitesi de yüksek. 30 bin feet (9 bin 144) irtifaya kadar çıkıyor. Gürültüsüz, az sesli uçuyor. Otomatik iniş kalkış yapılıyor. Kar, buz ve yüksek sıcaklıkta çalışıyor. İsrailli operatörler değil, Türkler uçuruyor.
Heronlarla ilgili bilgi aktaran bir uzman, İsrail'le yapılan anlaşmada bir boşluk olduğunun yeni ortaya çıktığını anlatıyor. Heronların 600 saatte bir bakımı gerekiyor. Ancak İsrail'le yapılan anlaşmada bakıma ilişkin bir madde bulunmuyor, bu yüzden Heronların bakımlarının nasıl yapılacağı belirsiz.
Türkiye, İsrail'den aldığı Heronların yanı sıra istihbarat konusunda ABD'den yardım alıyor. 2007'den beri
Predator adlı İHA'lar ‘anlık görüntü' sağlıyor. Savunma uzmanı
Lale Kemal, U-2
casus uçakları ve ABD uydularının da veri aktardığını söylüyor. Bu yıl ABD-İsrail malı Dominator-2 adlı İHA'lar teröre karşı kiralandı.
Heronlar kamuoyundan saklanan ihmallerin ortaya çıkmasını sağladı. Teknolojideki değişim, ordu içinde de yaşanıyor. Bu tür olayların ortaya çıkmasının sebebi subayların rahatsızlığı şüphesiz. Heronları kontrol eden Türk subayların Hantepe ihmallerine isyan ettiği belirtiliyor.
Mehmet Baransu, Heron merkezindekilerin kafayı yediğini, hatta üst düzey kimi komutanlar için ‘vatan haini' dendiğini anlatıyor: “Kimse 15 sene önceki gibi değil. Ordu değişiyor, Türkiye gibi. İçeride ne olduğunu asker benden daha iyi biliyor. Görüntüleri veren adam vatanperver ama tespit edilse kurşuna dizilecek belki. 2. Ordu,
1. Ordu, 3. Ordu ve Genelkurmay Başkanlığı'ndan haber yaptım. Her kurumun içinden haber geliyor. Eğer ordunun içinde bu tip
yasa dışı olayları sızdıranları koruyacak bir yasa çıksa
belge yağar.”
Son üç yılda ortaya çıkan planlar, belgeler ordudaki değişimi doğruluyor. Bunların ortaya çıkması, yeni planların önünde
psikolojik duvar oluşturuyor.
İrticayla Mücadele Eylem Planı'ndan
Aktütün ve Hantepe'ye kadar birçok
hukuksuzluk tespit edildi. Kimisi bunu, ‘vatan millet' adına, kimisi ise emir komuta zinciri içinde mecburiyetten hazırlıyor. Ancak
Albay Dursun Çiçek gibi isimler hesap verirken, aynı planda
imzası olan
generaller hesaptan kaçıyor. Çiçek, yem ediliyor bir bakıma.
Bu tür planları yaptırmanın artık orduda zorlaştığını söyleyen Baransu, “Şu ‘Adi
Başbakan' parolasının altına artık hiçbir
astsubay imza atmaz. Dursun Çiçek ceza alsın, hiçbir albay böyle bir plana bir daha imza atmaz. Başarılı albay
terfi edemiyor, başarısız olan ikili ilişkileriyle terfi ediyor. Ordu yekpare değil. Özden Örnek'in günlükleri bunu ortaya koyuyor. Artık genelkurmay başkanı emir verir, altı bunu yapar, değil.
Işık Koşaner de aynı yasal olmayan işleri yaparsa onunla da mücadele ederiz.” diyor.
Savunma uzmanı
Lale Kemal ise TSK'da yaşanan değişimin iki boyutu olduğunu söylüyor; birincisi
teknik, diğeri bu görüntülerin dışarı sızması: “İkincisi daha önemli. Bunlar cemaat yanlısı olabilir diyor kimisi. Bunları irticacı diye yaftalayamayız. Ama içeride hiç kimse bu olayları hazmedemiyor. Pimi çekilmiş bombayı askerin eline veriyor, öldürüyorsun. Haince işler bunlar. Türkiye açılıyor, modernleşiyor. Bir sürü reform yapıldı. Tabular yıkıldı, korkular bitiyor. Artık bu tür olayların üstünü örtemiyorsun.”
Ordu içinde değişim çizgisine eski
Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök ivme kazandırmıştı. İnternette ‘başbakana karşı sorumludur' ibaresi ekletti, ama görevden ayrılınca bunu hazmedemeyenler özgeçmişi hizaya soktu! Benzer bir süreci
Abdullah Gül yaşadı. Eşinin elini
Arslan Güner sıkmadı. Gül, birçok askerî törende alkışlanmadı. “Yasaları uygulamayan bir zihniyet var.” diyor Lale Kemal, ancak bunun değiştiğine işaret ediyor.
Ordu ve teknolojideki bu değişim,
şehit ailelerine de ulaşmış durumda. 2007'de Bursalı bir anne oğlunun şehit olması üzerine ‘vatan sağolsun' dememiş, üç aylık eğitimle teröristlerin karşısına oğlunu çıkartan orduyu, ilk defa sorgulamıştı. Bu olaydan sonra şehit aileleri orduyu sorgulamaya başladı; soruşturma talepleri geldi. Şehit aileleri Hantepe baskınının da peşini bırakacak gibi görünmüyor. Baransu'ya göre Türkiye'deki en büyük kırılma, şehit ailelerinin genelkurmay başkanının önüne gitmesi: “
Vatan sağ olsun diyen şehit ailelerinin bu çıkışı benim yaptığım haberlerden daha önemlidir. Bir gün bir şehit ailesi bir genelkurmay başkanının yakasına da yapışacaktır.”
Emekli Albay Mithat Işık: İstihbaratta insanı unuttuk
Çok değişik istihbarat çeşitleri var;
keşif uçakları, uydu ve İHA'ların aldığı görüntüler, haber elemanlarının getirdiği bilgiler, komşu ülkelerin istihbaratlarından alınan bilgiler gibi. Hantepe saldırısını yapan teröristler 60-100 arasındadır, bölgeye gelen en az 10-15
katır vardır. Bir üs merkezine
eylem amaçlı geldiklerine göre ağır silahlar getirmişlerdir. Doçka, 81'lik havan, RPG-7
roketatar gibi ağır silahlar... Doçka 170 kilo civarında, dört parçaya ayrılıyor. Teröristler sırtta taşıyamaz, mutlaka katır sırtında getirirler. En az 3-4 katır taşır. 81'lik havan da aynı durumda. Bu gruplar,
Irak topraklarından geçerek birim karakollara baskın düzenliyor. Böyle bir eylem için 150-180 kilometre intikal mesafesi katediyorlar. Böyle bir arazide 10-15 gün yürüyüş sürer. Terörist grubun eylemini ne kadar
erken haber alırsanız o grubu siz yolda pusuya düşürüp
imha edersiniz. Onun için istihbarat kanallarının farklı olması gerekiyor. Heronlara bağlı kalmak, kolaya kaçmak, grubu yakalamayı şansa bırakmaktır. Teröristleri eyleme geçmeden imha etmek için en önemli bilgiyi, haber elemanı tabir edilen insandan almak önemlidir. Heron görüntülerini sorgulamadan önce haber elemanına dayalı istihbarat oluşturulamaması tartışılmalı, bunun eksiği giderilmelidir. Ben 500'den fazla çatışmaya girdim, hiç şehit vermedim. Özel Kuvvetler'de görev yaptığım zaman insana dayalı istihbarata büyük önem verdiğim için böyle sonuçlar aldım.
İki ayrı görüntü değerlendirme merkezi olmalı
Prof. Dr.
Taner Altunok - Çan
kaya Ü.
öğretim üyesi
Yurt içinde operatif İHA geliştirme projeleri içinde en ciddisi Baykar'ınki. İHA uygulamaları üzerine çalışan
Çankaya Üniversitesi
öğretim üyesi Prof. Taner Altunok, Heronların Türkiye'de yapılmasının hayal olmadığını söylüyor. Aynı zamanda
TÜBİTAK destekli İHA projelerinin yürütücüsü ve hakemliğini de yapan Altunok, Heron ve Predator
tipi aracın benzerini yapmanın çalmak değil, ‘tersine mühendislik' olduğunu söylüyor. “Amerika'yı yeniden keşfetmeye gerek yok.” diyor. Altunok, Türkiye'de operatif İHA üretilmesini engellemeye dönük
yurt içinde birtakım girişimlerin olduğunu ima ediyor ancak bu konuda bilgi vermiyor. Hantepe'deki krize ilişkin “Birbirinden bağımsız iki farklı görüntü değerlendirme merkezi kurulsun. Karar vericinin önüne iki farklı
rapor konsun.” teklifini getiriyor.
AKSİYON