Taraf gazetesinin yayımladığı “
Balyoz Güvenlik Harekât
Planı”nda imzası bulunduğu belirtilen dönemin 1.
Ordu Komutanı
Çetin Doğan, www.t24.com.tr için yaptığı açıklamada, “iç tehdit olarak değerlendirilen bölücü ve irticai gelişmelerin EMASYA (
emniyet ve
asayiş) planları çerçevesinde elbette ele alındığını” ifade etti.
Söz konusu plan ve senaryoların “Cumhuriyeti koruma ve kollama görevinin gereği olarak hazırlandığını” kaydeden Doğan, “işlenecek konular ve senaryoların önceden üst komutanlara bildirilmesinin esas olduğunu” vurguladı. Doğan, söz konusu planların ele alındığı harp oyunları ve
seminerlere genelkurmay başkanları,
kuvvet komutanları, ordu komutanları ve beraberlerinde getirdikleri
general ve
subayların “gözlemci” olarak katıldığının da altını çizdi.
Emekli
Orgeneral Çetin Doğan, “harp oyunları ve seminerlere görevleri nedeniyle katılamayan komutanların mutlaka kendilerini temsil edecek üst rütbeli bir general görevlendirdiklerine” işaret etti.
Taraf'ta yayımlanan dosyada “Balyoz Sıkıyönetim Komutanı” olarak geçen
emekli Orgeneral Doğan'ın www.t24.com.tr'ye yaptığı açıklama şöyle:
“Taraf gazetesinde çıkan haberle ilgili düşünce ve görüşlerimi şimdilik
özet olarak size aktarayım:
TSK'lerinde her kademede mevcut planları gözden geçirmek üzere
Harp Oyunu, Plan
Tatbikatı ve Seminerler yapılması
doğal bir uygulamadır.
Ordu Komutanlığı yaptığım 1999-2003 yıllarında (önce Ege Or.K.lığı bilahare 1nci Or.K.lığı) elbette Ordu Harp Oyunları ve Seminerler düzenlenmiş ve bu etkinliklere Ordu Komutanlığı bünyesinde görevli subay ve
generaller katıldığı gibi KKK ve Gnkur. Başkanları ve beraberindeki getirdikleri general ve subaylar gözlemci olarak katılmışlardır.
Görev nedeniyle bu komutanların katılamadığı etkinliklere mutlaka kendilerini temsilen bir üst rütbeli generalin görevlendirilmesi rutin bir uygulamadır. Harp oyunu ve seminerde işlenecek konular ve senaryoların daha önceden üst komutanlara bildirilmesi esastır. Seminer ve harp oyunlarında birliğin mevcut tehditlere karşı kuvvet yapısı ve planların yeterliliği irdelenir.
TSK'nın, nitelikleri anayasada yazılı
Türkiye Cumhuriyeti'ni her türlü dış ve iç tehditlere karşı koruma ve kollama görevi bulunmaktadır. İç tehdide karşı koruma görevi kapsamında TSK'nın her kademesinde elbette planları vardır. Bununla ilgili olarak Gnkur. Hrk. Başkanlığım döneminde
İçişleri Bakanlığı ile
protokol da imzalanmıştır.
İç tehdit sadece bölücü tehdidi değil, irticai tehdidi de kapsar. Bu kapsamda EMASYA (Emniyet ve Asayiş) planları seminerlerde elbette ele alınmıştır.
Silahlı kuvvetlerin eski bir mensubu olarak daima meşru bir zeminde bulundum. Şahsıma yönelik çirkin bir
iftira kampanyasında bulunanların asıl hedeflerinin ben değil TSK olduğunu biliyorum. Halen
Ergenokon savcılarını mahkemeye verdim. Dava süreci devam ettiği için bu konuya girmek istemiyorum.”
Çetin Doğan'ın Ergenekon konusundaki görüşleri
Emekli
Orgeneral Çetin Doğan, Maya dergisinin 20
Aralık 2009'da yayımlanan sayısında, “Ülkemizi gerçekten kaosa dönüştüren 'Açılımı' bir tarafa bırakırsak, son iki yıldır
seri dalgalar halinde gözaltıları, sorgulamaları, tutuklamaları ve yargı süreci devam eden Ergenekon
davasını da kamuoyunun dikkatlerini başka taraflara çekme girişimi olarak mı görüyorsunuz” sorusuna şu yanıtı vermişti:
Ergenokon Örgütü'nün varlığı henüz kanıtlanmamış olmakla beraber,
ülkemizde belli çevrelerin günah keçisi olduğu, iktidarın elinin sıkıştığı zamanlarda spekülatif yeni bir iddia üretilerek, ülke gündemine oturtulduğu görülmektedir. Son zamanlarda “Açılımın” yükünden sıyırtmak için ortaya atılan iddialar, tehlikeli ve iğrenç bir boyuta ulaşmış bulunmaktadır. Tokat'ın Reşadiye İlçesi'nde şehit edilen 7 askerimizle, 1993 yılında 33 erin
Bingöl kırsalında şehit edilmelerinin “ERGENEKON” ile bağlantı kurulmaya yeltenilmesi konuya “tüy dikmiştir” diyebiliriz.
Kamuoyunda Ergenekon konusunda neredeyse söylenmemiş söz, yapılmamış yorum yok gibi. “Davanın” üzerinde pek durulmayan sadece dış boyutu. Ülkemizde gündeme oturan her konu gibi Ergenekon'un da bir “
ithal ürünü” olup olmadığını tartışılmasının yararlı olacağını düşünüyorum. Bu tartışmanın açılması yolunda birkaç ipucunu sergilemek isterim. Bilmem geçtiğimiz yıl (2008) sonlarına doğru, Alexsandr Dugin ile bağlantılı olarak; “Yoksa Ergenekon Rus İcadı mı?” türünden haberlerin basında yer aldığını hatırlıyor musunuz?
Alexandr Dugin, Putin'in dostu,
Avrasya olgusunun ateşli bir savunucusu ve bu nedenle de ABD'nde 2008 sonuna kadar işbaşında olan Neo-Con'cuların düşmanlığını üzerine çeken bir filozof. Dugin, 2003 yılndan itibaren Türkiye'ye gelerek başta İşçi partisi olmak üzere bazı aydınlarımızın desteklediği bir seri konferanslar vermişti. Ülkemizdeki bazı çevrelerin “yarana yaranmak kavliyle” ülkemizdeki Avrasyacılar'ın üzerine gidilmesinde etkileri olmuş mudur acaba, demekten kendimi alamıyorum.
Soru üzerinde sizin de bir parça kafa yormanız için belirteyim: Alexandr Dugin ile el sıkıp kendisini destekleyen, kendisine üniversite kapılarını açan, ne parti lideri, ne üniversite rektörü, içeri alınmaktan kendisini kurtaramadı. Sahi bir de sahibinin içeride olduğu “Avrasya Tv.” var.
Kaynak: t24.com.tr