Ayrıca,
örgüt yöneticisi Orhan
Yılmazkaya'nın
Bostancı çatışmasında öldürülmesinden sonra subayların kendisini yurtdışına kaçırdığını anlatıyor.
Silahlı Kuvvetler içindeki cunta yapılanması tarafından yönlendirildiğine yönelik ilginç bilgiler yer alıyor. Devrimci Karargâh örgütü üyesi olduğunu anlatan ihbarcı, geçen yıl örgüt yöneticisi Orhan Yılmazkaya'nın Bostancı'daki
silahlı çatışma sonucu öldürülmesinden sonra subayların kendisini yurtdışına kaçırdığını öne sürüyor. İhbarcının bir başka ilginç iddiası
İstanbul'daki bazı villaların bahçelerine gömülü
terör örgütü
DHKP-C'ye ait silah ve
mühimmatlarla ilgili. Bu mühimmatların kendilerine devredildiğini iddia ediyor. Merter'deki hücre evinin tarifini yapan ihbarcı, bu eve silah ve
patlayıcı sevkiyatının askerî bir araçla yapıldığını savunuyor.
Halen bir
Avrupa ülkesinde
sığınmacı olduğunu anlatan ihbarcı, yaşadıklarını şöyle anlatıyor: "Bizlere yeni hazırlanmış nüfus cüzdanları verildi,
karayolu ile Avrupa'ya çıkacağımızı söylediler. Bir TIR ile Bulgaristan'a geçtik, buradan da Almanya'ya getirildik. Örgüt kendi militanlarını yurtdışına çıkartıyor ve burada askeriyede görevli subaylar kullanılıyor hatta İstanbul Emniyeti'nden de bazı polislerin bilgi verdiğini ben kendim bizzat biliyorum ki; Orhan Yılmazkaya'ya yapılan polis baskınından sonra bir polis yetkilisi, bizi arayarak hemen bulunduğumuz yeri terk etmemizi söyledi."
Kendilerine verilen telefonların son çare olarak kullanılması gerektiğinin tembih edildiğini belirten ihbarcı, "Numarasının hiç kimsede olmadığını belirtmişlerdi ama gelin görün ki; bunu bir güvenlik görevlisi arayıp
operasyon olacağını bize söylüyor. Arayan kişi ya İstanbul Emniyet'ten ya Milli İstihbarat'tan ya da askerî alanda görevli bir kişi idi. Bunu yurtdışında örgütün Avrupa'daki yöneticisine sordum, o da doğruladı." diyor.
Ergenekon örgütünün İstanbul ve çevresinde villa
tipi evlerde silah, el bombaları, LAW silahları sakladığını anlatan ihbarcı, şöyle devam ediyor: "Bizlere söyleyerek almamızı sağladılar. Söyledikleri yerlerin çok az bir kesimi boş çıksa da çoğunluğundan çok sayıda mühimmat alındı ve çıkarıldı. Bu silahların bizden önce DHKP-C örgütüne de verildiği söyleniyor." Bir askerî yetkili tarafından çok miktarlarda askeriyeye ait silah, patlayıcı teçhizat verildiğinin anlatıldığı ihbarda şu ifadeler ise dikkat çekiyor: "Biz üstlerimize 'Neden biz bunlardan silah alıyoruz?' dediğimizde askeriye içerisinde solcu subaylar var, onlar bize
destek sunuyorlar denildi ama görüyorum ki; bizi yurtdışına çıkartanlar da, bize silah mühimmat verenler de Ergenekon'un ta kendisi ve bu örgüt, Ergenekon ve
PKK kontrolünde ve denetiminde bir yapı."
İstanbul'da eyleme geçmeye hazır 3'er kişiden oluşan 4 Devrimci Karargâh grubu olduğunu ve ellerinde İstanbul'un yarısını havaya uçuracak askerî mühimmat olduğunu anlatan ihbarcı, "Eğer İstanbul'daki hücre evleri değiştirmediyseler benim bildiğim bir tanesi
Bahçelievler Camlıkahve durağına yakın bir yerde, diğeri de en çok mühimmatın tutulduğu yer, yani
depo olarak kullanılıyor, Merter'de bir işyeri deposu. Bunların sorumluluğu Orhan Yılmazkaya'ya ve dediğim gibi asker olarak bildiğimiz görevliye aitti. Diğer hücre evlere silah ve patlayıcı teslimatı yapılacağı zaman bu kişi bazen askerî araçla teslimat yapıyordu Orhan'la birlikte ama şimdi nasıl yürütüyor bu işleyişi bilmiyorum." ifadelerini kullanıyor. ZAMAN