Nefretle bakıyordu
Danıştay'a düzenlenen kanlı saldırıda yaralanan 2'nci Daire üyesi Ayfer
Özdemir, yaşadığı 45 saniyelik dehşet anını anlattı: Katilin yüzünü asla unutmayacağım.
Danıştay'a düzenlenen saldırıda bileğinden yaralanan 2'nci Daire üyesi Ayfer Özdemir, yaşadığı dehşet saniyelerini anlatırken
katil Alparslan Arslan için, "Kin ve nefret dolu bakışları ömrüm boyunca gözümün önünden gitmeyecek" yorumunu yaptı. Özdemir, dün
tedavi gördüğü
Hacettepe Üniversitesi
Tıp Fakültesi Hastanesi'nden
taburcu oldu. Annesinin dualarla karşıladığı Özdemir daha sonra,
Hukuk Fakültesi öğrencisi kızı Deniz ile polis eskortu eşliğinde evine gitti. Evde ziyaretçi akınına uğrayan Özdemir, yakın çevresine, toplantı odasında 45 saniye kadar süren dehşet anlarını şu sözlerle anlattı:
* BAŞKAN UYARDI: 09:30 sıralarında heyetimiz gündemdeki dosyaları değerlendirmek üzere toplanmıştı. Odacı arkadaşımız çay servisi yapıyordu. İlk çayı başkanın önüne koyduğu sırada, kapının açıldığını duyduk. Bakışlarımızı oraya çevirmiştik ki, Başkan, 'Arkadaşlar hemen masanın altına girin' diye bağırdı. Tam o sırada
silah seslerini duydum.
* KİN VE NEFRET: Öyle kin ve nefretle kaşlarını çatmış halde ateş ediyordu ki, sonra gazetede
temiz yüzlü birini görünce inanamadım. O bakışları gözümün önünden gitmeyecek. İlk Başkan'ın vurulduğunu gördüm.
* SIRAYLA ATEŞ ETTİ: Katil sesini çıkarmıyor, sırayla herkese ateş ediyordu. Sıranın bana geleceğini anladığımda masanın altına saklanmaya çalıştım. Kamuran Bey de (Erbuğa) masanın altındaydı. O sırada katilin masanın altına ateş ettiğini gördüm ve kolumda yanma hissettim. (
Saldırı olduğunda Arslan'ın
tekbir getirdiği iddia edilmişti. Özdemir'in 'ses çıkarmadı' açıklaması bunun doğru olmadığına işaret ediyor.)
* KAPIDA BEKLEDİ: Öyle korkmuştum ki çığlık bile atamıyordum. Birden silah sesleri kesildi, arkadaşlarımın inlemelerini duyuyordum. Kapıya doğru baktığımda, katilin hala orada olduğunu gördüm. Birimiz hareket etse yine ateş edecek gibiydi. Kıpırdayamadım. Sonra gitti.
* ŞOKTAYDIM: Masadan çıktım etrafıma baktım. Başkan (
Mustafa Birden) koltuğa yığılmışı. Özbilgin ise yerde yatıyordu. Diğer üye arkadaşım Ayla'yı (Günenç) gördüm. O da yaralıydı. Kapıdan beraber çıktık. Merdivende karşılaştığımız kişiler 'Ne oldu?' diye soruyordu. Bir şey anlatamıyor, sadece küpemi, bileziğimi çıkartıp, onlara emanet ediyordum. Şoktaydık. Bir arabayla Numune Hastanesi'ne gittik.
* GÖZÜMÜN ÖNÜNDE: Orada doktorlar bizi nasıl tedavi etti, kimle ne konuştuk hatırlamıyorum. Aradan bir süre geçti. Danıştay'dan iki arkadaşımız gelerek bizi Hacettepe'ye götürdüler. Hepsi kötü bir
rüya gibiydi, diğer arkadaşlarımın ne durumda olduğunu bilmiyordum. Katilin gözleriyle Mustafa Bey'in kanlar içindeki görüntüsü ise gözümün önünden hiç gitmiyordu."
Sabah