Sağlıkçılar uyardı: 'Öfke dili toplumda paranoyaya dönüşebilir'

Marmara Sağlık Federasyonu (MASFED) ve federasyon üyesi 29 sağlık derneği, son yılların en çalkantılı ve sıkıntılı dönemini yaşayan Türkiye gündemini basın toplantısıyla değerlendirdi.

Sağlıkçılar uyardı: 'Öfke dili toplumda paranoyaya dönüşebilir'

  • Sağlık dernekleri demokra ümitlerini kaybettiren gelişmelerin toplumda travmalara sebebiyet vereceğini söyledi. 
  •  Op. Dr. Ahmet Seyfi Gözaydın:' Öfke dili toplumsal kutuplaşmaya sebep olur. Bunun bir paranoyaya dönüşebileceği endişesini taşıyoruz.'
  • '28 Şubat kararlarını bile aratacak bürokratik kıyımlar yapılıyor'

Marmara Sağlık Federasyonu (MASFED) ve federasyon üyesi 29 sağlık derneği, son yılların en çalkantılı ve sıkıntılı dönemini yaşayan Türkiye gündemini basın toplantısıyla değerlendirdi. Sektör temsilcileri, “AB sürecindeki ilerlemelerin devam edeceği, demokratik hukuk devleti olacağımız umudu taşırken bir anda ümitlerimizi kaybetmemize sebep olan gelişmelerle karşı karşıya kaldık. Bu olayların toplumda komplikasyonlara ve travmalara sebebiyet vereceği endişesini taşımaktayız.” dedi.

MASFED üyelerinin katıldığı basın toplantısı Barbaros Point Otel’de gerçekleştirildi. MASFED adına açıklama yapan MASFED Başkanı Op. Dr. Ahmet Seyfi Gözaydın, yöneticilerde görülen öfke dilinin toplumsal kutuplaşmaya sebep olduğunu vurguladı. Gözaydın, “Bunun da bir paranoyaya dönüşebileceği endişesini taşıyoruz.” ifadelerini kullandı. 

Parti tüzüğünde yolsuzluklarla mücadele için başsavcılıkların artırılacağı vaadinde bulunan bir hükümetin, 4 bakanın istifasına sebep olan yolsuzluk ve rüşvet soruşturmalarının örtbas etmesini ve ilgili savcılara baskı yapılmasını, görevden el çektirilmesini kaygıyla karşıladıklarını anlatan Gözaydın, Yargı tarafından soruşturulmayan her yolsuzluk iddiasının şüyuu vukuundan beter olacaktır. Daha düne kadar yargı bağımsızlığını bayraklaştıran AK Parti’nin, bunları tekzip edercesine yargıyı, HSYK aracılığı ile Adalet Bakanı’na bağlama girişimini anlamakta güçlük çekiyoruz. Yürütme organının alelacele kararlarını ve olağanüstü telaşını düşündürücü bulmaktayız.” şeklinde konuştu. 

'KIYIM, 28 ŞUBAT SÜRECİNİ ARATIR HALE GELDİ'

28 Şubat kararlarını bile aratacak seviyelere ulaşan bürokratik kıyımı, binlerce polis ve polis müdürünün hiçbir soruşturmaya tabi tutulmadan görevden alınmasını akıl tutulması olarak değerlendiren Gözaydın, şunları söyledi: “Bu ani görevden almaların hangi delillere ve hukuki sebeplere binaen yapıldığı ise toplumun zihninde cevabı verilmeyen soru işareti olarak duracaktır. Eğer bu görevden almalar bir takım fişlemelere dayanıyorsa bu açık bir anayasal suçtur.” 

Paralel devlet söyleminin inandırıcılıktan yoksun olduğunu ve iddia edilen yolsuzluk davalarını örtmeye, gündem değiştirmeye yönelik dezenformasyon amacı taşıdığını kaydeden Gözaydın, “Eğer kamuda amirlerini dinlemeyen kamu görevlileri varsa, bu kişiler hakkında somut delillerle yasal işlem yapılmalıdır. Toplumun her hangi bir kesimine karşı aşağılayıcı ifadeler kullanılması sağlık çalışanları gibi kamu hizmeti gören yargı camiasının ‘yargı darbesi, paralel yargı’ gibi isnatlarla zan altında bırakılmasını devlet aklıyla bağdaştıramıyoruz.” açıklamasında bulundu. 

'DIŞ GÜÇLER İDDİASI BELGEYE DAYANIYORSA NEDEN DİPLOMATİK YOLLAR DENENMİYOR?'

Yürütmenin yargıyı kontrol etmeye kalkıştığı, idarenin yolsuzlukları değil, yolsuzluklarla mücadele edenleri hedef aldığı bir ülkede toplumsal huzur ve ekonomik istikrardan söz edilemeyeceğini kaydeden Gözaydın, sözlerini şöyle tamamladı: “Siyasi aktörlerin kendi iş adamlarını baskı altına aldığı ve tehdit ettiği bir ülkeye yabancı yatırımların akmasını beklemek saflık olacaktır. Yolsuzluk soruşturmasında söylenen dış güçler ve komplolar somut belgelere dayanıyorsa bahsi geçen ülkelere niçin yaptırım uygulanmadığı diplomatik yolların denenmediği düşündürücü bir çelişkidir.”

Toplumun ümitle desteklediği demokratik adımlarını içtenlikle alkışladığı hükümet yetkililerinin, halkı kutuplaştırıcı nefret söylemini terk etmesi gerektiğini anlatan Gözaydın, “Tolumun tüm katmanlarını yeniden kucaklayacak bir açılımı başlatmasını ülke sevgisinden kaynaklanan endişe ve kaygılarımızı değerlendirmesini bu ülkenin eşit vatandaşları olarak bekliyoruz.” dedi. 

'SİYASET ÇATIŞMA DİLİ ÜZERİNDEN YÜRÜTÜLÜYOR'

MASFED Yönetim Kurulu Üyesi Bilal Çalışır da, 30 Mart mahalli seçimleri yaklaşırken hükümetin kullandığı dile dikkat çekti. Çalışır, “Ne yazık ki Türkiye’deki siyaset çatışma dili üzerinden yürüyor. Siyasette iki dil vardır; uzlaşma dili, çatışma dili. Çatışma dili üzerinden oy devşiriliyor. Bunu da alana göre, zamana göre, oyu nereden devşireceğine göre siyasi aktörler belki bu şekilde ortaya çıkıyorlar. Bu Türkiye’deki demokrasi kültürünün yoksunluğu, çatışma dilinin siyasetin tek olması neticesinde ortaya çıkan bir şey ne yazık ki.” şeklinde konuştu. 

Başbakan Erdoğan’ın Brüksel ziyaretinden sonra HSYK ile ilgili yasal düzenlemenin askıya alınmasını da değerlendiren Çalışır, “Siz bir ülkede başbakanın, bakanların oğullarını yargılayabiliyorsanız o ülkede yargı bağımsızlığından bahsedebilirsiniz. Türkiye 7-8 yıldır bu konuda ciddi adımlar attı. Bunu da yaparken AB ile uyumlu bir şekilde adım attı. Bundan geri adım atılmaya başlanması üzerine de AB, Başbakan’a bunların yapılmaması gerektiğini söyledi.” ifadelerini kullandı. 

‘SİVİL TOPLUM KURULUŞLARININ HUZUR ORTAMINA İHTİYACI VAR’

Basın toplantısında, yaşanan korku ortamında sivil toplum kuruluşlarının işlevini yerine getirmekte zorlanacağına da değinildi. Açıklamada, “Sivil toplum kuruluşlarının işlevini yerine getirebilmesi için huzur ortamına ihtiyaç vardır. Korku ortamında bile doğru söylenebiliyorsa bu medeniyetin de bir ölçüsüdür. Sivil toplum bu süreç içinde refleks vermeye başladı. Bu refleks de gittikçe artıyor.” denildi. 

CİHAN
<< Önceki Haber Sağlıkçılar uyardı: 'Öfke dili toplumda paranoyaya... Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER