Güneş'e göre çocuklar, kendi fıtratı ile anne-
babanın beklentisi arasında kalıyor. Bu da çocuklarda zoraki sahte kişiliklerin doğmasına sebep oluyor.
Çocukta oluşan zoraki kişilik de yetişkinlikte farklı suçlar olarak karşımıza çıkabiliyor.
"Babama karşı içimde sonsuz bir burukluk var. Babamın beni öptüğünü, bana sarıldığını hiç hatırlamıyorum. Bana hep; 'sen beceremezsin', 'sen yapamazsın', 'senin aklın yetmez' diye söylenirdi. Arkadaşlarımla irtibat kuramıyordum. Hep tedirginlik yaşıyordum; ya
komik duruma düşersem diye içimde kaygılar vardı.
Okul yıllarında en derin hissettiğim duygu ezilmişlikti. Ama bütün bunları etrafımdakilere göstermemeye çalışıyordum. Yaşamım
boyunca dik durmak, güçlü görünmek için sahte benliğin içine girdim. Başarılı bir öğrencilik süreci geçirmiş olsam da, şu an iyi bir
kariyer sahibi olsam da, kendimi ruhen ezik, çaresiz, güçsüz ve kaygılı hissediyorum. İçimdeki yoksunluklarla yaşamaya devam ediyorum." diyor 28 yaşındaki Zeynep T.
Zeynep T. ve daha niceleri anne-babalarının istekleri için yeni bir karakter ve kişiliğe büründü. Oysaki her çocuğun özünde, o çocuğun nasıl bir yetişkin olacağının şifrelerini barındıran 'çocukluk sırrı' vardır. Bu sır, çocuğun içinde 'buyurucu bir iç
kılavuz' olarak, mütevazı bir sabırla, adım adım o çocuğun kişilik ve karakterini oluşturma mücadelesi verir. Günümüzde anne-babalar çocuğun özünde gerçekleşen bu ince yapılanmayı hesaba katmadan kendilerince bir zoraki kişilik oluşturma gayreti içinde. Pedagog
Adem Güneş'e göre çocuğun ruhundaki yaratılış sırrına müdahale edilmesi, çocuğun başka bir kişiliğe bürünmesine zemin hazırlıyor. Çocuk, çevresinin kendisini nasıl kabul ettiğini sezinleyerek duruma göre sahte kişilikler geliştiriyor.
Adem Güneş'in Nesil Yayınları'ndan çıkan 'Çocukluk
Sırrı' adlı kitabı, çocuğun benliğini zarara uğratmadan kişilik ve karakterini bozmadan, onlara nasıl bir
rehberlik yapılacağı konusunda ebeveynlere yol gösteriyor.
Ebeveyn sevgisinin 'başarılı ve akıllı uslu olmak olarak' algılandığı günümüzde, çocuk, anne-baba sevgisini alabilmek için kendi dünyasını yaşamak yerine onların istediği gibi olmak zorunda kalıyor. Adem Güneş, çocuğun anne-baba sevgisini kaybedeceği endişesiyle farklı bir kişiliğe dönüştüğünü söylüyor. Güneş, "Çocuk dışa vurduğu dünyanın olduğu gibi kabul edilmeyeceği endişesini taşırsa, anne-babasının kendisini ciddiye almadığını anlarsa ve incitileceğini onların gözlerinden veya sözlerinden bir defa sezerse kendi ruhundaki yaradılış sırrını dışa vurmaz. Duruma göre sahte bir kişilik geliştirir. Bu çocuklar koza içinden çıkmadan canı çıkmış olan çocuklardır. Yaşamlarını bir beden olarak sürdürseler de bedenlerinin içinde henüz kendi sırrını açığa vurma cesaretini toplayamadıkları için ruhu başka, bedeni başka, davranışları bambaşka bir haldedirler. Çocuk ne kendisi gibi olabiliyor ne de anne-babasının zoraki kişiliğini ruhuna sindirebiliyor. Ne
deve ne de kuş olabiliyor. Kendi fıtratı ile anne-babasının beklentileri arasında kalıyor." diyor.
Pedagog Adem Güneş, çocuğun anne-babasına gösterdiği dünya ile iç dünyasının birbirinden farklılaşmaya başlaması halinde bu durumun bir felaket sinyali göstereceğini belirtiyor. Güneş'e göre bu çocuk, sadece sahte benliği ile etrafı mutlu etmeyi öğrenmekle kalmaz, bir süre sonra kendi içindeki ezikliğin intikamını çok acı bir şekilde almayı normal gibi görür. Vicdanen de rahatsız olmaz. Onun için birine
ihanet etmek, birine
darbe vurmak zor bir şey değildir. Zira bütün bunlar, çocukluk döneminde kendisine yaşatılmıştır. Bunlar
yabancı olduğu duygular değildir ki, birine karşı aynı şeyleri yaptığında içinde bir acı duysun.
Güneş, anne-babaların insanın içindeki mükemmel yaratılıştan habersiz, çocuğunu adam etmeye çalışma içerisine girmesinin yanlış bir yol olduğunu belirtiyor. Çocuğun dünyaya geldiği andan itibaren 'mükemmel bir adam' olduğunu dile getiren Güneş, şöyle konuşuyor: "Önemli olan, o 'aziz misafirin' eksiksiz yaratılışını zarara uğratmamak. Zira çocuk tamamen ebeveynin insafına terk edilmemiş. Çocuklar bir program dâhilinde içlerinden gelen buyruğa boyun eğerek insan olmaya hazırlanıyor. Bu sessiz ve derin
yolculuk da çocukluk sırrı içinde yer alan buyurucu iç kılavuzdan başkası değil.
Kişilikli ve karakterli bir
çocuk yetiştirmek için neler yapmalı?
Ödüllendirerek veya cezalandırarak çocuktan birtakım davranışlar sergilemesini istemeyin. Çocuk, yapacağı davranışları vicdanında duymalı, duygu dünyası ile kendisinden arzu edileni anlayıp kabul etmeli.
Çocuk ne ise o olmasına izin verilmeli. Onları dar kalıplar içine sokmamalı, kişilik ve karakterlerinde tahribat oluşturulmamalı.
Çocuk, her hali ile kabul görmeli. Çocuksu acemilikleriyle sergiledikleri yanlışlıklar sırasında alaya alınmamalı,
küçük düşürülmemeli, bakışlarla dahi ceza ve şiddete maruz bırakılmamalı.
Çocuğun benlik inşası için ebeveyn müdahale etmek yerine rehber olmalı.
Müdahale edilmesi durumunda çocuk, öğrenmeyi iç kılavuzunun yol göstermesiyle değil dış müdahalelerin tesiriyle gerçekleştirir. Bu da merak duygusunu köreltir. Günümüzdeki yaşanan öğrenme güçlüğünün en büyük sebebi, gereksiz müdahalelerdir.
Diğer çocuklarla kıyaslanmamalı, hiçbir çocukla
yarış içerisine sokulmamalı.