ŞAMİL TAYYAR'DAN ÇOK AĞIR MESAJ
Fark ettiniz mi bilmiyorum; Şamil
Tayyar neredeyse 10 gündür yazılarına ara verdi.
“Ne var bunda tatile gitmiştir” diyebilirsiniz.
Öyle değil.
Bu “ara verme” pek hayra alamet değil.
Tayyar; 16 Temmuz tarihli geçen haftaki son yazısını “şimdi dinlenme zamanı” diye bitirdi.
O yazıda; “inanın,
adliye koridorlarında dolaşmaktan yoruldum. ‘Gak' deseniz
soruşturma, ‘guk'deseniz
dava. Kalem oynatamaz hale geldim” diyordu.
Büroya giderken düşündüğünü kendi kendine; “ne uğraşıyorsun bu ciddi işlerle, sana mı kaldı” dediğini söylüyordu.
Şamil Tayyar'ın özellikle
Ergenekon sürecinde asker ve yargı konularında yazdığı yazılar sebebiyle şu anda kesinleşmiş 50 ay
hapis cezası var.
Ergenekon'un bir taktiği de bu konuda haber yapan, kitap ya da yazı yazan gazetecileri yargı ablukasıyla
kalem oynatamaz hale getirmekti.
İşte Şamil Tayyar buna en iyi örnek.
Neredeyse her yazısına dava açılarak hapis ve tazminat cezalarıyla hareket edemez hale getirilmeye çalışılıyordu.
Ve bunu yapmaya çalışanlar başarılı da oldu.
İşte gelinen nokta; Şamil Tayyar artık dinlenmek zorunda.
Ciddi işlerle uğraşmamak zorunda.
Tayyar ceza aldığı konularla ilgili yeni bir ceza alırsa bütün kesinleşmiş cezalar da eklenerek cezaevine girecek.
Üstelik sadece Şamil Tayyar değil. Bu durumda olan çok sayıda gazeteci var.
Ergenekon çerçevesinde yakın bir zamanda bu tür yargı tehdidiyle birçok gazetecinin kepenkleri indirmesi sağlanmaya çalışılıyor.
Yok mu bir çözümü ?
Var.
Çözüm; Türk
Ceza Kanununun
Basın yasasını içeren ilgili maddelerinin değişmesi ya da kaldırılması.
Çünkü bu madde o kadar muğlak ki; gazeteci tamamen hakimin insafına bırakılıyor.
TCK 285'inci madde; “soruşturmanın gizliliğini alenen ihlal eden kişi, bir yıldan üç yıla kadar
hapis cezasıyla cezalandırılır” diyor.
Öyle ki bu muğlaklıkta; iddianamedeki bir bilgiyi bile haber yaptığınızda “gizliliği alenen ihlal” kapsamına girebiliyorsunuz.
Dolayısıyla özellikle Türkiye'nin demokratikleşmesi gibi böyle kritik bir süreçten geçilirken, TCK 285 gazeteciler için ciddi anlamda “kuzuyu kurda teslim etmek” gibi bir şey.
TCK'nın 285'inci maddesi bu şekliyle kaldığı sürece; çete,
terör örgütü, cunta ve
darbe sanıklarından önce, bunların haberlerini yapan gazeteciler ceza almaya devam eder.
Ayrıca gazetecinin görevi elbette ki kamuoyunun bazı bilgileri öğrenmesini sağlamak.
Binlerce gazeteciye yaptıkları haberler sebebiyle dava açılması, para ve hapis cezaları verilmesi, basın ve
ifade özgürlüğü açısından da ayrı bir endişe verici konu.
Gazeteciler ve haberciler Ergenekon'da, Balyoz'da, millete
ihanet planında, ortaya çıkarılan bir sürü darbe planlarında neler olduğunu yazmasa kamuoyunun bunları öğrenebilme imkanı var mı ?
Toplumun; bu ülkede girişilen anti demokratik oluşumlar konusunda başka türlü bilgi sahibi olma imkanı var mı ?
Yok yok yok…
Ankara'da hükümet üyelerine bu konu defalarca farklı ortamlarda anlatılmasına rağmen hiçbir adım atılmamış olması gazetecilerin çok büyük bir açmazı.
Basın yasası gazetecinin korunması anlamında değişmediği gibi habercilerin hareket alanını daha da daraltıcı bir şekle sokulacağı ifade ediliyor.
Ve ne ilginçtir ki; bu muhabbet her açıldığında çözüm makamındakiler işi gırgıra vurup “sizi cezaevinde ziyarete geliriz” gibi geçiştirmelerle gazetecileri başlarından savıyorlar.
Şunu da söyleyelim; bu haberleri yapan gazeteciler hükümete güvenip de bunları yapmıyor.
Bu ülkenin geleceği için hiçbir beklentileri olmaksızın tamamen doğru olduğuna inanarak yapıyorlar.
Fakat iktidarların ülkedeki her vatandaş gibi gazetecilerin de haklarını koruyup kollamak gibi bir görevleri var.
İşte gazeteciler ve haberciler her gün yaptıkları haberler dolayısıyla yargı kıskacına alınıp çember daraltılırken, iktidarın bu vurdumduymazlığına ilk aleni tepkiyi Şamil Tayyar koydu.
Tayyar daha önceki bir yazısında da “bu kanunu bu şekilde çıkartın, kalemi kağıdı bırakır, il il dolaşır, sizi halka şikayet ederim, derim ki; bizi susturdular...” diye yazmıştı.
Şimdi Şamil Tayyar tepki olarak yazılarına ara verdi.
Ama Tayyar yazılarına ara verdiğini duyurduğu son yazısında; ya kimsenin pek çakmadığı veya çakıp da çaktırmadığı çok ağır bir
mesaj verdi.
Kime mi ?
Gazetecilerin sesine
kulak vermeyenlere.
Şamil Tayyar; “Dinlenme zamanı” dediği yazısında son günlerde Ankara'da
geyik muhabbeti dönen Ali Ekber isimli bir gazeteci arkadaşın facebook'ta tartışılan “slip mayosu”ndan bahsetti.
Herhalde gazetecilerin bu feryadına kulak verip de onları ceza kıskacından kurtaracak
kanuni düzenlemeleri yapmayan iktidara “slip mayo”dan daha ağır bir mesaj olmasa gerek.
ABDULLAH ABDULKADİROĞLU - SAMANYOLU HABER
[email protected]