Çabası Meclis'in oy birliği ile belirlediği 22 Temmuz
seçim tarihini daha öteye atmak.
Sıcak bahane, belli ki
iktidarı halkta değil de
Ankara oyunlarında arayan
CHP'yi
sandık korkusu sardı.
Türkiye, seçimden kaçan muhalefet partisini ilk kez görüyor.
Miting meydanlarından yükselen 'solun
birleşmesi' yönündeki taleplere de karşılık verebilmiş değil. DSP ve sol gruplarla 'uzlaşması' mümkün görünmüyor.
Solun birleşmesi Türk
siyasetinin bitmeyen hikayesi gibidir. Seçimlerin öncesinde gündeme gelir, iyimser mesajlar verilir, hararetle tartışılır ancak bir
arpa boyu yol alınamaz. Birleşme bugünlerin de en sıcak konusu... Bugüne kadar
AK Parti'ye alternatif oluşturacak projeler üretilebilmiş değil. Sokağa sempatik gelen
Anadolu solu gibi söylemler de artık çok gerilerde kaldı. Tabanı dışındaki kesimlerde tek parti döneminin ruhuna uygun politikalar izlediği kanaati hakim.
Bu yüzden CHP'nin adı eskiden olduğu gibi yine siyaset dışı kurumlarla yan yana anılıyor. Stratejisi tek başına iktidar olmak üzerine kurulu değil,
laiklik gibi simgeleri diri tutarak tarafı olduğu cepheleşme ve gerilim ortamında 3
Kasım oylarının üzerine çıkmak için çaba harcıyor. Solun başaramadığını merkez sağ başardı. Önceki seçimde
baraj altında kalan DYP ve Anavatan,
cumhurbaşkanlığı seçimleri sırasında başlattığı işbirliğini birleşmeyle tamamladı. Dün çalışmalara son nokta kondu, Ağar ve
Mumcu seçimlere aynı
çatı altında gireceklerini ilan ettiler. Yeni partinin ismi '
Demokrat Parti' olacak.
Şüphesiz 90'lı yıllarda siyaset mühendislerinin üzerinde en çok çalıştığı 'Anayol projesinin' gecikmeli de olsa gerçekleşmesi önemli. Birleşme ikbal dönemlerinde değil iki partinin de varlık mücadelesi verdiği süreçte ortaya çıktı. DYP'nin baraj riski var, Anavatan'ın esamesi okunmuyor, yüzde 10'un çok uzağında. Bu nokta Özal'ın Anavatan'ı için ne kadar da dramatik bir son. Dün tarih oldu. Öteden beri
Mesut Yılmaz'ın iktidardan en dibe düşürdüğü Anavatan'ın cenazesini kimin kaldıracağını merak ederdim, Mumcu'ya nasip oldu. Hayırlı olsun.
3 Kasım seçimlerinde partisinin baraj altında kalacağını görerek AK Parti listelerinden milletvekili olan Mumcu'nun liderliğini sınamak ve son dönem politikalarını halkta
test etmek için seçimlere kendi partisiyle girmesi siyasi açıdan daha doğru olurdu. Eğer Anavatan'ı düştüğü yerden kaldırabilirse yeni bir lider olarak Türkiye'yi selamlayabilir, ismini geleceğe taşıyabilirdi. Sandığı görünce bir başka partinin kapısını çalması bir dönem daha milletvekili olmasını sağlar ancak bir siyasi figür olmasını engeller. DYP ve Anavatan'ın birleşmesine siyaset kulislerinde pozitif misyon yükleyenler de var, sandık manevrası görenler de...
AK Parti iktidarında çeşitli zorluklar yaşayan
Demirel ve Yılmaz'ın intikam projesi olduğunu dile getirenlere de rastladım. Her iki ismin birleşmeye katkı yaptığı sır değil. Nitekim Mesut Yılmaz dün sıcağı sıcağına birleşmeden duyduğu mutluluğu dile getirirken, 'Bu aslında Türk siyasetinin kalbi olan merkezi işgalden
kurtarma operasyonudur.' dedi. Demirel'in duyguları da farklı değildir herhalde. Bir ara DP'yi yeniden canlandırmak için çaba harcayan Aydın
Menderes ise sert tepki gösterdi. Birleşmeyi, 'Yukarıdan gelen baskılar neticesinde birlikte seçime girecekler. Birinin milletvekili olma hırsı diğerinin Genel Başkan kalma hırsı var. Beraber batacaklar.' diyerek özetledi.
İki lider, birleşmenin kalıcı olduğunu söylese de ben çok uzun ömürlü görmüyorum. Seçim sonrası Mumcu da Ağar da farklı hesapların peşine düşecek. Hatta, Ankara siyasetini yakından izleyen bir dostum, "Mumcu'yu bir sonraki seçimlerde başka bir partinin kapısında görebiliriz." dedi. Düşüncem şu: Birleşmeler siyasetin doğasından kaynaklanırsa başarılı olur, siyaset mühendislerinin hesabıyla gerçekleşirse
toplum reddeder. Siyasete gerçek ayarı Ankara oyunları değil sandık yapacak.
Mustafa
Ünal/Zaman