Edinilen bilgilere göre, kazayla ilgili ayrı bir
soruşturma hazırlığı içinde olan
Ergenekon Savcısı
Zekeriya Öz, Devrimci Karargâh soruşturmasını yürüten Savcı
Kadir Altınışık'tan
Susurluk'la irtibatlı
belge ve dinleme dokümanlarını istedi. Tutuklu Emniyet Müdürü Hanefi
Avcı'nın Eskişehir'deki makam odasında ele geçirilen
yasa dışı dinleme kayıtları arasında Ergenekon sanığı
emekli Tuğgeneral Veli Küçük ve tutuksuz
sanık Sami Hoştan'ın konuşmaları önemli bir yer tutuyor. Şu ana kadar ortaya çıkmayan bu dinlemelerde, Küçük ve Hoştan arasında özellikle Susurluk kazasının öncesi ve sonrasında önemli konuşmaların yapıldığı öğrenildi. Öte yandan yine
Veli Küçük ile o dönem irtibatlı olan Ali Fevzi Bir, Mehmet Özbay (
Abdullah Çatlı),
Sedat Peker, Mehmet Hadi Özcan ve
Yaşar Öz'ün de konuşmaları Susurluk olayı kapsamında incelenecek. Görüşme trafiğinin bir dönemin perde arkası ile ilgili önemli bilgiler içerdiği iddia ediliyor.
Hanefi Avcı, 20
Şubat 2008 tarihinde Ergenekon savcılarına
tanık sıfatı ile verdiği ifadesinde, "O dönemde mafyacı olarak bilinen Sami Hoştan, Ali Fevzi Bir, Mehmet Özbay (Abdullah Çatlı), Sedat Peker, Mehmet Hadi Özcan, Yaşar Öz gibi adamlar bire bir Veli Küçük ile irtibatlıydı. Veli Küçük de o dönem
Kocaeli İl Jandarma komutanıydı. Konumundan dolayı Veli Küçük takip edilmiyordu ancak devlet görevlileri, polis ve askeriye ile irtibatlı olan mafyavari şahıslar takip ediliyordu. Bu esnada bu şahıslarla irtibatını gördük. Bu görüşmelerde daha çok sürekli 'Veli ağabeyin yanına uğradık' gibi hususlar geçiyordu." iddiasında bulunmuştu. Ele geçirilen kayıtlarla birlikte incelemelerin bu yönde derinleştirileceği kaydedildi.
Ergenekon Savcısı
Zekeriya Öz'ün, soruşturmanın başından beri Susurluk süreciyle ilgili belgeler ışığında ayrı bir inceleme için
hazırlık yaptığı öğrenildi. Savcı Öz, 1. Ergenekon iddianamesinde Susurluk kazası ve perde arkasındaki çeteleşmeye geniş yer vermişti. İlk iddianamede Susurluk olayı için, "20. yüzyılın sonlarına doğru Susurluk'ta meydana gelen bir
trafik kazası ile ülkemizdeki bu kanlı
örgütün kapıları kısmen de olsa aralanmıştır. Fakat örgütün o dönemdeki etkinliği ve gücü nedeniyle yeterince derinleştirilememiş, sadece buz dağının görünen yüzü aydınlatılmış ve örgüt, amaçlanan doğrultusunda karanlık eylemlerine devam etmiştir." ifadeleri kullanılmıştı.
İddianamede o dönemde soruşturma ve yargılama sürecinin nasıl akamete uğratıldığı şöyle ifade ediliyor: "Susurluk kazası olarak bilinen olaydan sonra meydana çıkartılan illegal yapılanma üyelerinin bir kısmının devletin üst düzey birimlerinde görev yapmış görevli şahıslar olması ve bu şahısların birçoğunun 'Susurluk Çetesi' olarak bilinen davada ceza alıp mahkum olmaları oldukça anlamlıdır. Ancak bu olayın aydınlatılması için toplumsal desteğe karşın örgütün deşifre edilememesi, yapılanmanın devlet kurumları içindeki uzantılarının güçlü olması ile oluşumun derinliğinin ve etkinliğinin
doğal bir sonucudur."