Türkiye’nin yakın tarihindeki pek çok olaya ve davaya gönderme yapan Öz, “Soruşturma sırasında bu davanın savcısı olduğunu iddia edenler, kendilerine yönelik soruşturmayla karşılaşınca ortalığı ayağa kaldırdılar.” dedi.
Eski Ergenekon savcısı Zekeriya Öz, Twitter üzerinden açıklamalarda bulundu. Türkiye’nin yakın geçmişindeki pek çok olayı hatırlatan savcı, bugün yaşanan hukuksuzlukları bir zamanlar “derin ve gizli güç odakları” nın yaptığını belirtti. Darbeler, darbe teşebbüsleri ve muhtıralar döneminde olduğu gibi günümüzde de medya desteği ile algı operasyonu yapılarak istenilen siyasi ortamın oluşturulduğunu ve toplumun kutuplaştırıldığını söyleyen Öz, hukukun kendisine uygulanmasından rahatsız olanların zamanla hukuka müdahale ile güçlülerin hukukunu oluşturduğunu vurguladı. 17 ve 25 Aralık operasyonlarına katılan savcı ve polislerin kanunların onlara verdiği yetkiyi kullandığını ifade eden Zekeriya Öz, "Hukuk kurallarıyla değil de algı operasyonlarıyla yürütülen soruşturmaların gelip çarpacağı duvar yine adalettir" dedi.
İşte, Savcı Öz’ün Twitter’dan yaptığı o açıklama:
Hukuk sisteminin içindeki işleyişin kendisine uygulanmasından rahatsız olanlar zamanla hukuka müdahale ile güçlülerin hukukunu oluştururlar.
Türkiye'de bir zamanlar bu işleri derin ve gizli güç odakları yapıyorlardı. Askeri ve idari baskılarını medya desteği ile algı operasyonuna çevirip istedikleri siyasal ortamı oluşturup insanları bazen korkutup bazen de kutuplaştırıp askeri müdahalelere zemin hazırlıyorlardı.
Türkiye Cumhuriyeti tarihi darbeler ve muhtıralarla dolu olduğu gibi,10 yıllık süreçte muhtıraların yanında darbe teşebbüslerine şahit olduk
28 Şubat sürecindeki post modern darbe süreci sonunda banka hortumlamalarının yanında siyasi ve ekonomik krizlerin yaşandığını bilmeyen yok.
Yine aynı sürecin devamı faili meçhul cinayetler, başka din ve ırktan olan vatandaşlara yönelik alçakça cinayetler Türkiye'yi sarsmıştı.
2006’daki Danıştay cinayeti hem Türkiye'yi hem hükümeti sarsmış, cinayetin akabinde, hükümet ve başbakan istifaya davet edilmişti.
Cenazeye katılan bir bakan yuhalanmış, saldırıya maruz kalıp, kaçmak zorunda kalmış apar topar kaçarken arkadan pet şişe yağmuruna tutulmuştu
Ne hikmetse bu soruşturmada olayın üstüne gidilemeyip, bir avukat ve yanındaki birkaç suç ortağı ile 90 yaşında yaşlı bir adama yıkılmıştı.
Sonraki süreçte Hrant Dink’in akıl almaz bir şekilde öldürülmesinin ardından Malatya'da misyonerlerin hunharca katledilmesinin ardından Cumhurbaşkanlığı seçimi ve 27 Nisan muhtırasına şahit olduk. Cumhurbaşkanlığı krizi akabinde erken genel seçime gidilmesi sonucunu doğurdu.
Tam bu süreçte bir ihbar üzerine Ümraniye de bir evin çatısında bulunan el bombalarıyla alakalı soruşturma tesadüfen önüme gelmişti.
O dönem itibarıyla önemsenmeyen soruşturma, kapatma davasının açılmasıyla birileri tarafından önemsenmeye başladı.
Soruşturma sırasında bu davanın Savcısı olduğunu iddia edenler, kendilerine yönelik soruşturmayla karşılaşınca ortalığı ayağa kaldırdılar.
Kanun herkese uygulanırsa kanundur. Ama ne hikmetse kendi çıkardıkları kanunların uygulanmasından rahatsızlık duyanların nedeni ortaya çıktı
17-25 Aralık soruşturmalarında kendi çıkardıkları kanunların kendilerine karşı uygulanmasını darbe olarak tanımlayan bir zihniyeti tanıdık.
Ve yine halkoyu ile değiştirilmiş yasaların özellikle HSYK kanununun hata etmişiz diye anayasaya aykırı kavga dövüşle değiştirildiğini gördük
Bunda da başarılı olamayanlar kendisine darbe yapmaya teşebbüs edenlerle anlaşıp yolsuzluğun üzerine giden polis ve yargıyı tehdide başladı.
Kısaca anlattığım tarihi süreçte her iki soruşturmadan ötürü farklı kesimlerden sayısız tehditler almama rağmen görevimi eksiksiz yaptım.
Soruşturmalarda görevimi yerine getirirken yasaların verdiği yetkiler dışında hiç bir yetki kullanmadım, kimseden emir ve talimat almadım.
Hâkim ve savcıları korkutup, yargıyı kontrol altına almaya çalışanların kendi çıkardıkları kanunu açıp okumadıkları anlaşılmaktadır.
Hâkim ve savcılar hakkında soruşturmaların nasıl yapılacağı, 6087 sayılı HSYK Kanunu ile 2802 sayılı Kanununda açık olarak düzenlenmiştir.
Kanunun ÖZ’ü “HSYK 3.Dairesinin izni olmadan hiçbir hâkim ve savcı hakkında soruşturma yapılamaz. Ağır cezayı gerektiren suçüstü hali hariç Hâkim ve Savcıların üstü ve evi aranamaz, gözaltına alınamaz ve tutuklanamaz. Demesine rağmen bazı hukuk tanımazlar yargıyı baskı altına alıp hâkim savcıları korkutmaya çalışmaktadır. Kahraman polisleri korkutamayan zihniyet, hâkim ve savcılara gözdağı vermeye çalışıyor.
Şunu açıkça belirteyim ki "Hukuk kurallarıyla değil de algı operasyonlarıyla yürütülen soruşturmaların gelip çarpacağı duvar yine adalettir"
Anayasa ve kanunlarda kendilere verilen görevleri yapan kamu görevlileri, görevlerini yapmanın haklı gururuyla başları dik yürüyor.