Hodri Meydan: Erdoğan, siyasi kariyerini çarpıcı bir meydan
okuma ile masanın üzerine koydu.
Baykal ve Bahçeli'ye "Tek başıma
iktidar olamazsam siyasetten çekilirim. Tek başına gelemezseniz siz de bırakacak mısınız? Hodri meydan!" diye seslendi...
Başbakan, daha bir gün önce başarı kriterini 2002'deki oy yüzdesiyle eşleştirmişti. Dün tuttu "yüksek
atlama finali"nde yarışan bir atletmişçesine çıtayı bir kere daha yükseltti...
Erdoğan bu çıkışıyla aslında çıtayı kendisinden ziyade
CHP ve MHP liderleri için yükseltiyor. Onları da bağlamak istiyor. Partisinin tek başına iktidara geleceğinden emin olduğu için böyle bir adım atıyor. Baykal-Bahçeli ikilisini şarampole yuvarlamayı amaçlıyor...
Tamam da, Erdoğan'ın Baykal'dan kurtulmak istemesini anlamak mümkün değil:
Yeşilçam siyasetinde
Erol Taş rolünde oynayan Baykal aslında Erdoğan için bulunmaz bir
nimet! Deniz
İnönü, soldan çok sağın oylarını kemikleştiren bir lider performansı sergiliyor. Böyle bir siyasi liderin gitmesi istenir mi, hiç?
***
Gül'ün Adaylığı: Erdoğan "uzlaşma"dan bahsedince birçok meslektaşımız "Abdullah Bey'in gülü soldu" diye
şarkı sözü yazmışlardı. Hatta bazı köşe kadıları "Gül çizildi" diye uçuşa geçerek yeni cumhurbaşkanını bile seçmişlerdi!
Hepsinin üstüne Erdoğan "Abdullah Gül'ün
adaylığı hâlâ masada. İrade onundur" diye konuştu. Başka? Gül,
Time dergisine "Seçimden sonra tekrar aday olacağım" diye demeç verdi! Peki bu durumda bütün o "Gül'ün işi bitti" yazıları ile "Köşk'e yeni adaylar" manşetleri nereye gitmiş oldu?
Askerî çevrelere yakınlığıyla bilinen bir gazeteci-yazar "AKP'den pek yoluna devam et sinyalleri gelmese de Gül hâlâ neden istekli?" diye soruyor: Bakınız, bu tür sorular gerçeğin peşinde koşmayan ya da gerçekle yüzleşmek istemeyen gazetecilerin lakırdılarıdır!
***
"
Abdüllatif Düşerken"e Ek:
Abdüllatif Şener uzlaşma tartışmaları esnasında "
Çankaya'ya dışarıdan bir aday da olabilir" dedi. Kendisine teşekkürü borç biliyorum! Bir süre önce bu sinemada izlediğiniz "Abdüllatif Düşerken" filminde anlattıklarımızı teyit etmiş oldu...
Şener, Çankaya konusunda Baykal'ın çizgisine daha yakın duruyor. Ne var ki, Deniz Bey artık kendisini Çankaya için uygun görmüyor! Aslında başından beri öyleydi. Baykal o vakitler Şener'in ismini AKP'yi karıştırmak için fısıldamıştı.
***
Bush'çu
Cumhuriyet Partisi: Cumhuriyet gazetesi bir süredir manşetinden
seçim propagandası yapıyor. Oradaki spotlardan birinde şu cümle yazılı: "Oylarınızı bağımsız ve bölünmez
Türkiye için birleştirin. Cumhuriyet'inize sahip çıkın!"
Cumhuriyet'in "
Bağımsız Türkiye"den söz ediyor olması tam anlamıyla "ters köşe"ye yatırıcı bir gösteri!
Nasıl mı? Gazetenin geçen yılın mayıs ayından itibaren yürüttüğü "Tehlikenin farkında mısınız?" kampanyası Ankara'nın ABD'ye karşı bağımsız stratejik kimliğini kazanmış olmasından duydukları hayati rahatsızlıkla birebir bağlantılı!
***
Erbakan/
İsviçre Nostaljisi: Ulusalcılar, bir taraftan MHP'ye güzelleme gönderirken diğer taraftan da ekranlarını, gazetelerini Erbakan'a açmış durumdalar. Elbette -yıllardır "mürteci" diyerek
hedef tahtasına koydukları Erbakan'ı değil, onun AKP'ye bodoslama yüklenişini seviyorlar...
Kısa bir süre önce
Kanaltürk'te Erbakan'ın Esam konferansı yayınlandı. Ardından, Erbakan, Mehmet Haberal'ın Kanal B'sine konuk oldu: Ulusalcılar -12 Mart'tan önce partisini kapattıkları Erbakan'ı 12 Mart'tan sonra sağ oyları bölsün diye İsviçre'den getirten- askerî yönetimin taktiğini uyguluyorlar!
TAMER KORKMAZ/ZAMAN