Emekli kıdemli
Albay Mithat Işık'ın piyasaya yeni çıkan
Yarasa Operasyonu isimli kitabını okuyorum. Kitabın özeti, Şemdin
Sakık'ın nasıl yakalandığını anlatıyor.
Satır aralarında ilginç bir öyküye rastladım. Mithat Albay,
Mardin il sınırları içinde
İdil ile Dargeçit sınırını ayıran
Dicle nehrinden Midyat'a doğru uzanan ve Cehennem Deresi olarak adlandırılan derin vadide uzun süre görev yapmış. İsminin aksine bu vadi; yemyeşil, nar ve
kayısı ağaçları, yabani
üzüm asmalarıyla dolu.
1990-1992 arasında Komando Tabur Komutanı olan Albay, bir gün Bostanlı karakolundan ayrılıp Dargeçit taburuna doğru yola çıkıyor. Bağözü köyü, yol üzerinde şirin bir köy. Yüksekçe bir tepeye kurulmuş okul dikkatini çekiyor.
Okulun çiti-duvarı yok. 1986'da kapatılmış. Camlar tozlu, örümcek yuvaları üst üste. Sıralara kimse dokunmamış. Kara tahtadaki, ' Okulumuz açıldı' yazısı hala silinmemiş.
Bir de bahçedeki badem ağacı duruyor. Albay, o badem ağacından çok etkileniyor: ' Bu badem ağacı diğerlerinden farklıydı. Yaprakları ne yeşil ne de sarıydı. Üzerinde tek tük bademleri vardı. Köydeki diğer badem ağaçları ise yemyeşildi. Dallarında bol bol meyveleri, üzerlerine konan onlarca bal arıları, kelebekler, rengarenk böcekler, bademleri yemeye çalışan kuşlar vardı.'
Anlattığına göre Albay, iki yıl boyunca her yolu düştüğünde badem ağacına uğruyor, karşılaştığı bu
manzara karşısında kimi zaman göz yaşlarını tutamıyor.
Bir gün..
1992 Mart'ının ikinci haftası Bağözü, Ilısu, Temelli ve Sit Dağı arasında bir
operasyon düzenliyorlar. 15
teröristi öldürüyorlar.
Operasyon sonra tabura dönerken o badem ağacını yine görmek istiyor: ' Yol boyundaki tüm badem ağaçları
çiçeklerini açmış, Bağözü köyüne yaklaşıyoruz. Ben yine ağlayan badem ağacını merak ediyorum. Derken köye yaklaştık ve ben gözlerimi kapadım. Okulun hizasına geldik, heyecanla ve korkarak gözlerimi açıp başımı okula doğru çevirdim.'
Gözlerini açtığında büyük bir şaşkınlık geçiriyor: ' Baktım ki, hüzünlü ve yaslı badem ağacı bembeyaz çiçekler açmış, o kadar yeşil, canlı yaprakları ve çiçekleri var ki, diğer ağaçlar adeta onu kıskanıyor.'
Bu badem ağacı, 6 yıl boyunca neden susmuştu?
Bu sorunun cevabını da kitaptan öğreniyoruz. 1986 yılında Bağözü köyüne atanan 20 yaşında bir öğretmen, gece karanlığında odasından çıkarılarak bu badem ağacına bağlanıyor, sonra elleri kolları bağlı olarak vücuduna sıkılan onlarca kalaşnikof mermisiyle şehit ediliyor.
Son operasyonda öldürülen teröristler ise bu öğretmeni şehit eden grup.
Albay diyor ki; O badem ağacı, kendi bedenine sarılı şehit öğretmenin cansız bedeninin yasını tam 6 yıl boyunca tuttu.
İntikamı alınınca hayata döndü.
Tercihiniz hangisi: Badem ağacı mı, Çanakkale Anıtı mı?
Son dönemde tırmandırılan
terör olayları ve sürdürülen operasyonları, bir gazeteci olarak yakından takip ederken bu öykü takıldı zihnime.
Toplum hafızası, badem ağacı misalindeki anılarla dolu. Bir badem ağacıyla empati yapacak kadar öfkeli, intikam duygusuyla bezenmiş bir ruh hali. 'Kana kan intikam' diye slogan atarcasına...
Diğer tarafta, ' Kürdün kanı bu kadar
ucuz değil' diye bağıran Barzani'nin yol arkadaşları. 'Kardeşlikten bahsederken
Kürt coğrafyasına saldırıyorlar' diyen bir
Sırrı Sakık. Sanki başka bir vatanın evladı gibi...
Belki farkında olmadan veya bilerek, acılarla yoğrulup öfkeyle bezenen
toplumsal hafızamız, sürekli şiddet üretiyor.
Sıkça kullandığım bir cümledir, tekrar ediyorum; Toplumun
birleşme yerleri kanıyor, birileri, yara kabuk tuttukça kanatmaya devam ediyor.
O nedenledir ki, ' Eve Dönüş' dedikçe iki cepheden de tepki dalgası yükseliyor. '
Hayır, hainleri affedemezsiniz' diyenlerle ' Kana kan intikam' duygusu içinde olanlar, aynı paydada buluşuyor.
Ne hazin ki, iki taraf da şiddetten besleniyor. Tahtaravallinin bir ucunu birlikte paylaşırcasına, birlikte düşüp birlikte havalanıyorlar.
Yarın
mübarek Kurban Bayramı.
Bir kez daha düşünme zamanı. Sorumluluk sadece siyasi
iktidar ve TSK'ya ait değil. DTP de MHP de elini taşın altına koymalıdır.
Diplomatik alt yapısı oluşturulduktan sonra gerçekleştirilen bir büyük operasyon sürerken, ilave çözüm önerileri siyasi mülahazalardan uzak tutularak hayata geçirilmelidir.
Cemil Çiçek adına ' Kardeşlik Projesi' demişti.
Toplumsal hafızamız, yakın tarihteki düşmanlık duygusuyla değil
Kurtuluş Savaşı'ndaki omuz omuza mücadeleden beslenmelidir.
Bunu başarırsak; İntikam duygusuyla ayakta duran badem ağacını değil, Çanakkale anıtını hep birlikte bağrımıza basarız.
ŞAMİL TAYYAR - STAR