Kendisi hattat (yazı ustası) olup, ayrıca “Zarîfî’ mahlâsını kullanan bir şâirdir de. Belki beden kusurunu dikkate alarak saltanat hırsından uzak durmuştur. Nitekim, kendisine teklif edilen Amasya sancak beyliğini de kabûl etmemiştir. Yirmiki yaşında öldüğü târihe kadar babası yanından hiç ayrılmamıştır.
NASIL ÖLDÜ
Ağabeyi Şehzâde Mustafa’nın boğdurulduğu sırada, o da babasının çadırında olduğundan, olayı en yakından yaşamıştır. Bu, onun rûhunda öylesine bir hasar bırakmıştır ki, îdam sonrası düştüğü üzüntü sonucu daha fazla dayanamayıp, babasıyla Halep’e vardıklarında (28.08.1553) ölmüştür.
Kânûnî, adına İstanbul Şehzâde Câmiini yaptırdığı Bugün İstanbul-Beyoğlu’ndaki Cihangir mahâllesi adını işte bu şehzade'den almış bulunmaktadır. Babası bu yeri onun adına kurdurmuş olup, aynı yere, câmi, imâret, tekke ve türbe yaptırmıştır.