Sami
Selçuk,
Eskişehir Barosu tarafından Eskişehir Adliye Sarayı'nda düzenlenen ''
Türkiye'de Demokrasi'' konulu konferansta yaptığı konuşmada, dünyada artık hiçbir
toplumun kapalı sistemi istemediğini belirterek,
halkların açık bir rejim ve
demokrasi istediklerini bildirdi.
ABD'de 11 Eylül'de yapılan saldırıların ardından
özgürlük ve güvenlik arasında kalan devletlerin bile
demokratikleşmek zorunda kaldıklarını ifade eden Selçuk, şöyle konuştu:
''Çünkü halk, devletin daha ileri gitmesini istemiyor. Türkiye, yurttaşlığın ötesine doğru yürüyor. Vatandaş, birey yurttaş olmaya doğru yürüyor. Bazı sıkıntılar var. Türkiye'deki gelişme ağır çekim şeklindedir. Sovyet blokundan kopan ülkeler 1990'lı yılların sonuna doğru demokratikleşme açısından çoktan Türkiye'yi geçmişlerdir. Türkiye çok geride kaldı. Bu çok acı bir olay. Türkiye'de demokrasi
Avrupa Birliği sayesinde ilerliyor. Hiç kimse Türkiye'nin kendi dinamikleriyle demokrasi yarattığını söyleyemez.''
YASALAR KAHRAMANLAR İÇİN YAPILMAZ
Selçuk, Ortaçağ'da 12. yüzyılın üniversiteler çağı olduğunu belirterek, şöyle devam etti:
''Özgürlük ve özerklikler konusunda Türkiye'deki üniversiteler o dönemin gerisindedir. Türkiye'de üniversiteler ideokrat yetiştiriyor. Beyni özgür ve bağımsız insanlar yetişmiyor.
Üniversite, evren
kent demektir. Bizim üniversiteler ne evrene ne kente benziyor. Sanki kışla. Üniversite özgür olmalı ve halka özgürlüğün ne demek olduğunu göstermelidir.''
Aydınlanmanın bireyselleşmeyi yarattığını ifade eden Selçuk, şunları kaydetti:
''Aydınlanma cemaatçi anlayışı yıkıyor. Türkiye'de yıkılması gereken anlayışlardan biri budur. Çünkü cemaatçi anlayış ilkel topluluklarda vardır. Türkiye,
laiklik kavramını yerine oturtamıyor. Bir yandan bakınca öyle ama
örgüt açısından devlet laik değil. Çünkü
Diyanet İşleri Başkanlığı var. Türkiye'de halk başka bir yerde yasalar başka bir yerde. Herşey böyle. Neye el atsanız elinizde kalıyor. Türkiye bir an önce kendini toparlamalıdır. Devlet ve toplum birbirinden çok uzakta yaşıyor.
Türkiye hala yerleşik düzene geçemediği için sorun yaşıyor. Kavramlar oturmadığı sürece Batı hukukuyla bütünlük sağlanamaz. 301. maddede olduğu gibi. A'dan Z'ye herşeyi gözden geçirmeliyiz. Türkiye
tartışmayı başarmak zorundadır. Türkiye demokrasisinde bunalımlar vardır. Temsil bunalımı vardır. Türkiye'de milletvekili seçilmiyor, genel başkanın vekili seçiliyor. Adayı genel başkan gösteriyor. Sıkıysa sesini çıkar. Sesini çıkaran kovulur. Yasalar kahramanlar için yapılmaz. Sıradan, sade insanlar için yapılır.''
YÜKSEK YARGI KURUMLARI ARASINDAKİ TARTIŞMA
Selçuk, Türkiye'de erkler çatışması da yaşadığını belirterek, aynı erkin içinde de çatışmalar olduğunu dile getirdi.
Erklerin birbirlerine
yanıt yetiştirdiklerini belirten Selçuk, şöyle konuştu:
''Böyle birşey olabilir mi? Hangi ülkede var? Her fırsatta (Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'na Adalat Bakanı katılmasın, müsteşar hiç katılmasın) dedik. (Daha sonra
Adalet Bakanı sorunları dinlemek için katılsın, ancak oy hakkı olmasın) dedik. Şu anda katılıyor. Halktan çıt yok. Bir sürü olay yaşanıyor. Halk sesini çıkarmıyor. Büyük davalar geliyor. İnsanlar yargının yerine geçerek yargının yerine karar veriyor. Köşe yazarı, siyasetçi karar veriyor. Savcılıklar paylaşılıyor. O bunun savcısı oluyor, bu onun savcısı oluyor. Hiçbir Batı ülkesinde bunu yapamazsınız. Yaparsanız koltuğunuzdan olursunuz. Gelişmiş ülkelerde yargıya en ufak müdahalede
kıyamet kopar.
Yargı bağımsızlığı bir değerdir ve herkesindir. Yargının bağımsız olmadığı bir yerde sabahleyin sütçü mü gelecek yoksa kolluk gücü mü bilemezsiniz. Haberiniz olsun.''
GERİLİM YOK, UYUŞMAZLIK VAR
Selçuk, konferans öncesinde,
yüksek yargı kurumları arasındaki tartışmayı soran bir gazeteciye, ''Gerilim yok. Uyuşmazlık var. O da giderilir. Merak etmeyin'' dedi.
Selçuk, daha sonra katılımcıların sorularını yanıtladı.
Konferansı, Eskişehir
Cumhuriyet Başsavcı Vekili
Coşkun Mutluer, Eskişehir Barosu Başkanı Yusuf
Yıldırım, yargı mensupları ve vatandaşlar izlediler.