ABDÜLLATİF ŞENER'E AÇIK MEKTUP
Sayın ŞENER; ben 34 yaşında, 8-9 yıllık meslek hayatı olan bir avukatım. Bugüne kadar hiçbir siyasi partiye üye olmadım. Hiçbir parti için çalışmadım. Bir iki defa siyasi parti mitinglerini uzaktan izledim. Bunlardan biri de rahmetli Özal'ın
Erzurum mitingi idi. Sizin anlayacağınız
siyaseti ve siyasileri pek de sevmedim.
Üniversiteyi
İstanbul'da okudum. 1992 yılından 1994 yılına kadar Sözen'in Büyükşehir Belediyesi dönemine tanıklık ettim. Çöp dağları arasında Gedikpaşa'dan
Beyazıt meydanına çıkmaya çalışırdık. Günlerce süren
susuzluk... Hava kirliliği ve
ulaşım felaketi... Sonrasında İstanbul'da 4-5 yılda baş döndürücü yerel hizmetleri ile Tayyip Bey’i izledim. Ölmek üzere olan bir insanın hayata son anda döndürülmesi gibiydi Tayyip Bey’in İstanbul için yaptıkları. İstanbul hayata döndü. Elbette bu bir
ekip işi idi. Ve o ekibin başı Tayyip Bey’di.
Daha sonra da İstanbullular için talihsizlik olarak gördüğüm bir GÜRTUNA dönemi yaşadık. 550. yılda 550 proje adı altında uydurulan hikayeler. Tüm cadde ve sokaklara asılan sahte gülücüklerle dolu GÜRTUNA resimleri. Boşa geçen 4-5 yıl. Nihayet 3
Kasım 2002'de başlayan
AK Parti iktidarı. Farkında değildim ama gün geçtikçe siyasileri sevmeye başlamıştım. Çünkü hakikaten hayatımda ve çevremde gözle görülür müspet şeyler olmaya başlamıştı.
Televizyon haberlerinde her gün kötü haberler yerine güzel haberler izlemeye başlamıştık. Evet
evet ben bu EKİBİ sevmiştim. Ve siz de bu ekibin başında gelenlerdendiniz. Sizi de takdir eder ve beğeniyle izlerdim.
AK Parti'den bugün
istifa ettiniz. Sadece hayırlı olsun deyip geçmek isterdim. Lakin olmuyor. Siz AK Parti'den 11.07.2008 günü resmen ayrıldınız. Ama siz gerçekte O BEĞENDİĞİM ekibi Cumhurbaşkanı adayı yapılmadığınızı öğrendiğiniz malum grup toplantısında terk ettiniz. O gün kalben partiden zaten kopmuştunuz.
Ne uğruna; KOLTUK UĞRUNA, MAKAM UĞRUNA, MEVKİ UĞRUNA.... O gün sadece C.Başkanlığı koltuğunu kaybettiniz ama bugün milyonlarca insanın kalbindeki koltuğunuz da kaydı... O
koltukları da kaybettiniz. Parti sizin partiniz ister kalır ister ayrılırsınız.
Ben sizi son
Cumhurbaşkanlığı seçimi arifesinden beri pür dikkat izliyorum. Üniversitede
ders vereceğim gerekçesiyle seçime girmeme tercihinizi saygı ile karşıladım. Siyaseti rızanızla bırakmış olmanızı gıpta ile izledim. Bugün
ülkemizde oynanan kirli oyununun içinde olabileceğiniz aklımın ucundan bile geçmedi. Ne var ki siz seçimlerden sonra ve bir süreden beri savrulup duruyordunuz.
‘Parti kapatmaya karşıyım’ klişe cümlesi ile başlayıp ama ve fakatlarla gerekçelendirilen kapatma davası hakkındaki yorumlarınız, Ergenekon soruşturmasına HÜRRİYET ağzıyla yaklaşımınız, Doğu Perinçekvari
özelleştirme ve
yabancı sermaye düşmanlığınız, ve saire ve saire Biz çok safmışız be hocam...
Ne tesadüf ki Güler KÖMÜRCÜ ile yanak yanağa resim çekilen TURHAN ÇÖMEZ de sizin gibi seçime girmedi. Partiniz yine tek başına iktidar oldu. Ve yine ne tesadüf ki %47 oy alan partiniz hakkında kapatma davası açıldı ve O BEĞENDİĞİMİZ ekibin nerdeyse tamamına yakınına siyasi
yasak talep edildi.
Sizin bu üstün öngörünüzü! ne yazık ki diğer arkadaşlarınız idrak edemediler. Halbuki onlar da sizin gibi gemiyi erken terk etmiş olsalar boğulmaktan kurtulacaklardı. Olmadı! Sizi dinleselerdi bunlar olmayacaktı.
Cumhurbaşkanı siz olsaydınız plan harfiyen işleyecekti. Siz Cumhurbaşkanlığınızın ilk ayı dolmadan Sezer’in bıraktığı yerden devam edecek ve yıkılmak üzere olan
Cumhuriyet’i kurtaracaktınız.
‘Tehlikeyi fark edecek’ ve gereğini yapacaktınız. Yapılmak istenen
Anayasa değişikliği, üniversitede başörtülüleri serbest bıraktığında
laiklik elden gideceğinden siz buna da mani olacaktınız. Sizi dinlemeliydi Tayyip bey; Böylece partisi kapatılmaktan kendisi de siyaset dışı kalmaktan kurtulacaktı. Kısaca
sizi dinlese ülke kurtulacaktı değil mi ŞENER bey?
Bünyem kaldırmıyor. Bu kadarını hazmedemiyorum. Makam mevki uğruna bu kadar da ilkesizlik olur mu?... Sayın ŞENER; tek kelime ile ifade edeyim siyasetten ve siyasilerden sayenizde artık NEFRET EDİYORUM. NEFRET EDİYORUM... NEFRET EDİYORUM!
Ve Sayın ŞENER; hatırlatayım mezarlıklar sizin gibi kendisini VAZGEÇİLMEZ sananlarla dolu.
Sayın ŞENER, bak şu Jandarma genel komutanı General ŞENER ERUYGUR’un haline; makam uğruna ne hallere düştü. Genel Kurmay Başkanlığı koltuğunu hayal ederken şimdi bak hangi makamda ağırlanır oldu; F
tipi! Siz de
Başbakan yardımcısı idiniz. Başbakan’ın sağ koluydunuz. Tıpkı F tipindeki ŞENER gibi. O da Genel Kurmay Başkanı’nın yardımcısı sayılırdı. Ne oldu bir kademe daha yükseleyim derken tüm rütbelerinden olma riski ile karşı karşıya şimdi. Gerçi onun için pek de fark etmez onun adında ve ruhunda ‘ER’lik varmış zaten.
Ne demiş bir zatı muhterem; ‘Hırs sebebi hasarettir..’ O kadar! Başbakan yardımcılığı yetmedi ille de Cumhurbaşkanlığı değil mi sayın ŞENER?
Sayın ŞENER, korkarım bundan sonra izleyeceğimiz filmin adı ‘ABDULLATİF DÜŞERKEN’ Nereye kadar düşer
Allah bilir! Siz en zor gününde milleti terk ettiniz.
En kısa zamanda bir seçim olmasını temenni ediyorum. Bu millet size hem "BOYUNUZ"un ölçüsünü gösterecek ve hem de siyasi parti mezarlığındaki yerinizi.
Milletin ne yeni bir oluşuma ne de yeni bir siyasi dümene ihtiyacı yok. Milletin kapı gibi sağlam durmasını becerebilen YİĞİT OĞLU YİĞİTLERE ihtiyacı var. Dil öğreneceğim diye ülkeyi terk eden ÇÖMEZLER, eriyip yok olan MUMCULAR, kuruyup tükenen GÜRTUNALARA bir de neşesi kaçmış ŞENER eklensin istemezdim.
Son olarak; siyasete girmemeye yeminliyim lakin muhtemel bir erken seçimde oturduğum her yerde, sözün açıldığı her ortamda sizi anlatmayı ahdediyorum.
Yeni EKİBİNİZİ ve oluşumunuzu, koltuk kavganızı! ve sevdanızı, ERGENEKON'dan çıkış efsanesi kadar muhteşem AK Parti'den ayrılma serüveninizi dilimin döndüğü kadar yüce halkımıza anlatmaya çalışacağım. Yeni oluşumunuzun size ve EKİBİNİZE hayırlı olmasını dilerim.
Adını açık yazmayan okur, mektubu isminin baş harfleri olan S.K. imzasıyla bitirmiş.