Çan
kaya Köşkü'ndeki resepsiyonlara eşi başörtülü milletvekillerini davet etmeyen Cumhurbaşkanı
Ahmet Necdet Sezer, şimdi de belediyelerde çalıştığı öne sürülen başörtülü bayanların peşine düştü.
İstanbul Valiliği'ne yazı gönderen Sezer, belediyelere ait kuruluşlarda başörtülü
eleman çalıştırılıp çalıştırılmadığı ile ilgili araştırma yapılması talimatını verdi. Sezer'in bu talimatı
sivil toplum örgütlerinden sert tepki gördü. Uygulamayı kınadıklarını belirten Özgür-Der Genel Başkanı Hülya Şekerci, Cumhurbaşkanı'nın "başörtülülere hayat hakkı tanımayan bir yaklaşım" sergilediğini söyledi.
Mazlum-Der İstanbul Şube Başkanı Mustafa Ercan, "Toplumun hiç sorun etmediği konularda Cumhurbaşkanı'mızın araştırma yaptırmasını bir talihsizlik olarak görüyoruz." yorumunu yaparken,
Hukukçular Derneği Başkanı
Hüsnü Tuna,
Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği'nden gelen yazının derhal geri gönderilmesi gerektiğini vurguladı. Tuna, "Cumhurbaşkanlığı ille de bu konuda bilgi almak istiyorsa ilgili bakanlığa başvurur ve bu vesileyle bilgi alabilir. Doğrudan valiliklere ya da herhangi bir yere yazı yazmak suretiyle bilgi isteme yetkisi yoktur." dedi.
Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği'nin tepki çeken yazısı 21.11.2006 tarihini taşıyor. 1580-6484 sayılı yazıda İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin Merter'deki
hizmet binasında, İstanbul Su ve
Kanalizasyon İdaresi ve İstanbul Gaz Dağıtım AŞ'de görevli bayanlar ile
belde belediye başkanlarının sekreterlerinin türbanlı olup olmadığının tespit edilmesi istendi.
İstanbul Valiliği bu talimat üzerine kaymakamlıklara 1 Aralık'ta yazılı emir gönderdi.
Beykoz,
Büyükçekmece,
Çatalca,
Eyüp,
Gaziosmanpaşa,
Kartal,
Sarıyer,
Silivri, Şile,
Ümraniye ve
Tuzla kaymakamlıklarına verilen emirde, gerekli araştırmanın yapılarak sonucun 12 Aralık'a kadar valiliğe bildirilmesi talep edildi.
Kaynağı Gözcü Gazetesi
Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği'nden gönderilen yazıda iddiaların dayanağı olarak Gözcü Gazetesi'nin 16.11.2006 tarihli nüshasında yer alan Mehmet Türker'in "Takkeli
laiklik" başlıklı
köşe yazısı gösterildi. Türker, Büyükşehir Belediyesi'nin Merter'deki hizmet binasında tuvaletlerin alaturka helaya dönüştürüldüğünü öne sürüyor.
Namaz vakitlerinde personelin yüzde 80'inin "araziye uyduğu"nu savunan yazar, iddialarını şöyle sürdürüyor: "Belediyeye bağlı
İSKİ ve İGDAŞ'ta durum daha da vahim. Koridorlarında takunya sesleri yükselen bu şirketlerin şoförleri ile memurlarının neredeyse tamamı sakallı. Birçok belediye başkanının sekreteri türbanlı, özel kalemleri türbanlılarla dolu."
Sezer'in talimatıyla İstanbul'da başlatılan başörtüsü takibine her kesimden tepki yağdı. Özgür-Der Genel Başkanı Hülya Şekerci, Sezer'in görevini bırakmadan önce misyonunu tamamlamak istediğini belirtti. Bu misyonda "başörtülülere hayat hakkı tanımayan bir yaklaşım" olduğunu kaydeden Şekerci, Cumhurbaşkanı'nın görev süresince verdiği resepsiyonlar vesilesiyle başörtülülere karşı olan "hazımsızlığını" bildiklerini vurguladı. Şekerci, "Son günlerde eşi Semra Sezer'in de başörtülüye
hakaret eden Muazzez İlmiye Çığ'a
ödül vermesi bunun bir yansıması. Bunu kınıyoruz.
Hükümetten
başörtüsü sorunu ile ilgili adımlar atmasını bekliyoruz. Hükümet geri adım attıkça birileri bunu sürekli kaşıyor." görüşünü dile getirdi.
Mazlum-Der İstanbul Şube Başkanı Mustafa Ercan da, Sezer'in halkın değil sadece belirli bir kesimin temsilcisi gibi hareket ettiğinin altını çizdi. Ercan'ın yorumu şöyle: "Ülkemizin her açıdan zor günler yaşadığı şu günlerde toplumun hiç sorun etmediği konularda Cumhurbaşkanı'mızın araştırma yaptırmasını bir talihsizlik olarak görüyoruz. Toplumun çok daha önem verdiği sıkıntıları ile ilgilenmesini beklerdik. Yapılan araştırmayı Cumhurbaşkanlığı makamı ile bağdaştıramıyoruz."
Hukukçular Derneği Başkanı Hüsnü Tuna ise Cumhurbaşkanı'nın kendisini
Başbakan gibi yetkili kılıp böyle bir işleme hakkının olmadığını bildirdi. Valiliğe gelen yazının derhal geri gönderilmesini isteyen Tuna, şöyle devam etti: "Türkiye'de
başkanlık sistemi yok, cumhurbaşkanlığı sistemi var. Cumhurbaşkanı'nın idari yapılanma içerisinde icrai faaliyet yürütme yetkisi yoktur. İlle de bilgi almak istiyorsa ilgili bakanlığa başvurur. Doğrudan valiliklere ya da herhangi bir yere yazı yazmak suretiyle bilgi isteme yetkisi yoktur."
Genelkurmay, fişleme yapan komutanı emekli etmişti
Fişleme, 28
Şubat sürecinin en çok tartışılan konularından biriydi. Marketlerden kebapçılara kadar fişlenen isimlerin listeleri elden ele dolaşıyordu. 2004 yılında ise ilginç bir fişleme olayı ortaya çıktı.
Hürriyet Gazetesi'nin 'Sosyetik fişleme' başlıklı haberine göre,
Kara Kuvvetleri Komutanlığı, kaymakamlıklara yazı göndererek, "AB ve ABD yanlısı ki
şiler hakkında istihbarat toplanmasını" istemişti. Yazı
Kadıköy,
Maltepe, Kartal ve
Sultanbeyli kaymakamlıklarıyla 1 Numaralı Dikimevi Müdürlüğü, Jandarma İkmal Merkezi Komutanlığı'na gönderilmişti. Yazı kapsamında AB ve ABD yanlısı kişilerin organize bir grup olup olmadığı, söz konusu devletlerle ilişkilerinin mahiyetinin ne olduğunun araştırılması ve biyografik bilgilerin toplanması isteniyordu. Yazıda ayrıca
azınlıklar, yüksek sosyete, zengin çocukları, tarikatlar, masonlar ve satanistler de izlenme kapsamında değerlendiriliyordu. ABD'de siyahlara karşı kurulan ırkçı
terör örgütü
Ku Klux Klan örgütünün dahi faaliyetlerinin irdelenmesi talep ediliyordu.
Genelkurmay haberi doğruladı; ancak, "Çalışmada yer alan bazı hususların düzeltilmesi maksadıyla gerekli incelemelere başlanmıştır." dedi. Basında tepkilerin artması üzerine
Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök, çarpıcı bir beyanat verdi. Fişleme skandalının 'merkezi' değil 'lokal' bir talimattan kaynaklandığını söyleyen Özkök, "Ordunun komutanı benim. Kabahat de benim." diye konuştu. Ardından Genelkurmay'dan "böyle bir görevin hiçbir birliğe emredilmediği"ni kaydetti ve şu teminatı verdi: "Bu bakımdan, bütün halkımız huzur içinde olmalıdır." 2004 YAŞ'ında ise fişlemenin müsebbibi olarak gösterilen 2. Zırhlı Tugay Komutanı
Tuğgeneral Kaya Varol emekliye sevk edildi.
Zaman