Emekli
Tümgeneral Doğu Silahçıoğlu’nun 1968’de
mezun olduğu Kara
Harp Okulu’nun birinci ayından sonra yapılan “askere giriş
yemini”ni etmediği iddia edildi.
Son olarak
Cumhuriyet Gazetesi'nde
kaleme aldığı 'Ümmetçiler ve Milliyetçiler' başlıklı yazısında
İstiklal Marşı ve Şairine, dini ve manevi değerlere dil uzatan
emekli Tümgeneral Doğu Silahçıoğlu'nun 1968'de mezun olduğu Kara
Harp Okulu'nun birinci ayından sonra yapılan “askere giriş yemini”ni etmediği ifade edildi.
Bugün, “Türklerin asıl dini İslâm değil, Şamanizm'dir” diyerek; İslâm'a, milliyetçilerin muhafazakarlığına neden düşman olduğunu ortaya koyan Silahçıoğlu Paşa, yemin töreninden firar etmiş. Emekli
Albay Durmuş Türemen, devre arkadaşı Silahçıoğlu'nun
Kara Harp Okulu'nda iken yemin töreninden firar ettiğini söyledi. Kara Harp Okulu'nda Silahçıoğlu ile aynı dönem okuyan Türemen, olayı şu şekilde anlattı: “1966'da Harp Okulu'nun 1.
sınıflarının yemin törenlerinde 667 kişi vardı. 1968'de mezuniyetimizde ise 668 kişi. Evet, aramızda biri askere giriş yemininin edildiği törene katılmamıştı. Ben bu katılmayan arkadaşımızın kim olduğunu çok merak etmiştim. Sonradan öğrendim ki o gün yemin töreninden firar eden arkadaşımız Doğu Silahçıoğlu.. Sınıf arkadaşları da bunu doğrulamıştı. Sonradan komutanlarımız tarafından alınıp bir odada yemin ettirildi mi bilmem, ancak görevde ve görev sonrasında yaptığı davranışlara bakılırsa 'asker yemini' etmemiş gibi duruyor.”
“K. IRAK'TA BULUNAN ZAHO KENTİNİ, BATMAN'DA ARAMIŞ”
Türemen, Silahçıoğlu ile ilgili dikkat çeken bir olayı da şöyle anlattı: “1990-1991 yılında gerçekleştirilen 1.
Körfez Harekâtı'nda Silahçıoğlu, Asayiş Kuvvetler sözcülüğünü yapıyordu. Ancak öyle bir hata yaptı ki, tüm dünyaya rezil olduk. Bütün
dünya basını önünde
harita üzerinde
son durum hakkında bilgi verirken, bir türlü Zaho'nun yerini haritada bulamadı. Zaho'yu tuttu dakikalarca
Batman civarında aradı. Bir asker olarak o görüntüleri izlerken kahrolmuştum. Utanmıştım.”
YAZILARINI CUMHURİYET Mİ YAZIYOR?
Silahçıoğlu'nun
İstiklal Marşı ve Milli şairimiz Mehmet Akif
Ersoy'u
hedef alan sözlerini de değerlendiren Türemen, şöyle konuştu: “Onu az çok tanıdığım için sözlerini çok da ciddiye almıyorum. İşin aslı Doğu'nun elinin kalem tutacağına bile bir türlü inanamıyorum. Bu kesin Cumhuriyet gazetesinden birinin işidir. Yazıp ondan izin alarak imzasını atmış olabilirler. Dün 'laik' diyerek milletin değerlerini hedef alanların ellerinde malzeme bitince, şimdi biri üflemiş olacak ki İstiklal Marşımız içersindeki manevi değerlerimizi gündeme getirerek
mide bulandırmak istiyorlar. Kendisini yetiştirenler tarafından aşağılanan, tercüme etmeyi kültür zanneden, iktidarda değilse vatanın, haramlı keseleri boşalmaya başlamışsa rejimin tehlikede olduğu yaygaralarına başlayan, milletini güdülecek sürü zanneden kişilerin İstiklal Marşı'ndan korkması ve hedef alması doğaldır. Saltanat için tarihini reddedip, dedelerini bile yok saydıktan sonra kendilerine yeni malzemeler aramaları şaşırtıcı değildir. Her vesile ile söylemek zorunda kaldıkları İstiklal Marşımızı anlamalarından vazgeçtik; bunlar ilk kelimesindeki hikmeti kavrayamamış zavallılardır.”
“KORKULARININ İLACI İSTİKLAL MARŞI”
Türemen, sözlerini şu şekilde sürdürdü: “Korku hastalığını teşhis edip
tedavi yollarını gösterebilen yine o devirde yetişmiş olan İstiklal Savaşımızın manevi mimarı Merhum
Mehmet Akif Ersoy olmuştur. O aziz ve
mübarek zat, ebediyen bizim İstiklal Marşımız olacak ve ancak
ilahi bir vecd ve ilhamla yazılabilecek ulu destanımızı korkunun en büyük ilacı olarak bize armağan etmiştir.
Kahraman Orduya adadığı tarihin en büyük destanını, esasında ordu-millet olan bütün bir inananlara da ithaf etmiştir. Korkuyu yenmenin, korkulardan kurtulmanın çaresi de İstiklal Marşımızı anlamak. Tamamının anlamını kavrayabilmek büyük mazhariyet, uyabilmek ibadettir. Korkmayın, siz her şeyden korksanız da bu milletin kahir ekseriyeti çok
şükür yalnız Allah'tan korkar. Allah'tan korkan da başka hiçbir şeyden korkmaz.”
İşte Silahçıoğlu'nun etmediği yemin
“Barışta ve savaşta, karada, denizde ve havada her zaman ve her yerde milletime ve cumhuriyetime doğruluk ve muhabbetle,
hizmet ve kanunlara ve nizamlara ve amirlerime itaat edeceğime ve askerliğin namusunu Türk Sancağı'nın şanını canımdan aziz bilip icabında vatan, cumhuriyet ve vazife uğrunda seve seve hayatımı feda eyleyeceğime namusum üzerine ant içerim.”
(Aslan Değirmenci / Vakit)