Meclis İnsan Hakları Komisyonu'nun geçtiğimiz hafta inceleme yaptığı cezaevinde 100'den fazla
sanık ve
şüphelinin çoğu 4 No'lu L Tipi
Cezaevi'nde tutuluyor.
Tutuklu İşçi Partililer birlikte kalırken,
Cumhuriyet Gazetesi'ne
molotof atılması olayının failleri aynı koğuşta yatıyor. Ümraniye'de bir gecekonduda ele geçirilen bombaların sahibi olduğu iddiasıyla yargılanan
Oktay Yıldırım ile evin sahibi Mehmet Demirtaş beraber kalıyor. Bu durum sanıkların savunmasını etkilerken 'anlaşmalı ifade' ve '
baskı' iddialarını da beraberinde getiriyor. Tutuklu sanık Hayrettin
Ertekin'in, Doç. Dr. Ümit Sayın'ı
Ergenekon savcılarına
hakaret içeren dilekçe yazmaya zorlaması ve bu dilekçe yüzün-den çıkan kavgada Vedat Yenerer'in
Emin Gürses'in yüzüne
tekme atması iddiaları güçlendiriyor.
Hukukçular ise uygulamaya karşı: "Ön- lem alınmalı. Aksi halde
Silivri'deki koğuş arkadaşlığı yargılamayı olumsuz etkiler."
12 Haziran 2007'de Ümraniye'de bir evde 27
el bombası bulunmasıyla başlayan Ergenekon operasyonları kapsamında tutuklanan şüpheliler,
Tekirdağ F
tipi ve
Kandıra F tipi cezaevlerinde tek ya da üç kişilik odalara konuldu. 20
Ekim 2008'de
davanın görülmeye başlanmasıyla tüm sanıklar
duruşmaların yapılacağı Silivri
Cezaevi'ne taşındı. Kampüs şeklindeki
Silivri Cezaevi'nin yarı kapalı ve kapalı bölümlerinde adi suçlardan
tutuklu ve hükümlüler kalıyor. Örgütlü suçlar kapsamında yatanlar sadece
Ergenekon sanıkları. Ergenekon sanıkları haftanın dört günü sabah 07.00'den
akşam geç saatlere kadar duruşma olduğu için birlikte kalıyor. Daha sonra aynı koğuşlara dönen sanıklar, zamanlarının tamamını birlikte geçiriyor.
Silivri'de
Sedat Peker, isminin geçtiği Cumhuriyet Gazetesi'ne molotof atılması olayının failleri ile F-8 koğuşunda İşçi Partililerle birlikte kalırken,
Eylül 2008'deki operasyonda tutuklanan
Tuncay Özkan,
Adil Serdar Saçan ve
Gürbüz Çapan aynı koğuşun sakinleri. Ümraniye'de ele geçirilen 27 el bombasının sahibi olduğu iddia edilen Oktay Yıldırım ve bombaların bulunduğu evin sahibi Mehmet Demirtaş da beraberler. Tutuklu sanık Hayrettin Ertekin'in, Doç. Dr. Ümit Sayın'a Ergenekon savcılarına hakaret eden dilekçeyi zorla yazdırması ve bu dilekçe yüzünden çıkan kavgada Vedat Yenerer'in tutuklu sanıklardan Emin Gürses'in yüzüne tekme atması, bu örneklerden sadece biri.
Ümit Sayın: Bana baskı yapıyorlar
Sanıkların 7-8 kişilik odalarda birlikte kalması, ilginç durumların yaşanmasına sebep oluyor. 36. duruşmada konuşan Ümit Sayın, Hayrettin Ertekin'in kendisini koğuş ağası ilan ettiğini açıklamıştı. Sayın, ayrıca Ertekin'in Ergenekon savcılarını karalayan bir mektubu da kendisine dikte ettirdiğini belirtmişti. 7 Ocak 2009'da yapılan operasyonda tutuklanan İbrahim
Şahin de bir süre Metris Cezaevi'nde kaldıktan sonra Silivri'ye nakledildi. Savcılık ifadelerinin basına yansıması üzerine Şahin açıklama yaptı. Şahin, açıklama metnini kendi
avukatı ya da
posta yoluyla değil, İP'lilerin avukatıyla gazetecilere ulaştırmayı
tercih etti.
Ergenekon sanıkları ve şüphelileri Silivri Cezaevi Kampüsü'nde 4 ve 5 No'lu L tipi cezaevlerinde kalıyor. Ergenekon tutuklularının koğuş arkadaşlarını kendilerinin seçtiği iddia ediliyor. Bunun bir örneği de 20 Ocak 2009'da yaşandı. 4 No'lu L Tipi Cezaevi F-5 Blok'ta kalan İşçi Partili Hayati Özcan, 4 No'lu L Tipi Cezaevi Müdürlüğü'ne dilekçe yazarak tutuklu şüphelilerden 5 No'lu L Tipi'nde kalan Yalçın Küçük'ün kendi koğuşlarına nakledilmesine muvafakat verdiğini bildirdi. Yine bazı sanıkların dilekçe yazarak odalarını değiştirmek istemeleri gündeme geliyor.
5 No'lu L Tipi Cezaevi'nde kalan Ergenekon tutuklularından
emekli Tuğgeneral Veli Küçük, avukat Kemal Kerinçsiz aynı koğuşta kalıyor. Tahliye olmadan önce emekli
Orgeneral Hurşit
Tolon ve
Sami Hoştan da Küçük'le aynı koğuşu paylaşıyordu. Aynı cezaevinde Doç. Dr. Ümit Sayın, Doç. Dr. Emin Gürses,
tahliye olan gazeteci Vedat Yenerer, Orhan Tunç ile Hayrettin Ertekin koğuş arkadaşlığı yapıyordu. Ancak çıkan kavgalar yüzünden Ertekin daha sonra başka bir koğuşa alındı.
Koğuş değiştirmek için dilekçe yetiyor
Silivri Cezaevi'nde kalan Ergenekon tutuklularının, koğuş arkadaşlarını kendilerinin seçtiği iddia ediliyor. Bunun için cezaevi yönetimine dilekçe vermek yetiyor. Bunun bir örneği 20 Ocak 2009'da yaşandı. Sanıklardan İşçi Partili Hayati Özcan, farklı bir koğuşta kalan Yalçın Küçük'ün kendi koğuşlarına nakledilmesine muvafakat verdiğini bildirdi.
Kanun: Örgüt sanıkları birlikte kalamaz
Ceza İnfaz Kanunu'nun 'Yüksek güvenlikli kapalı ceza
infaz kurumları' başlıklı 9. maddesinde,
terör ve anayasal düzene karşı işlenmiş
örgütlü suçların şüpheli ve sanıklarının F tipi cezaevlerinde 1 ya da 3 kişilik odalarda kalacağı ve sanıkların birbirleriyle görüşmelerinin de mevzuatta belirtildiği şekilde olacağı aktarılıyor.
Silivri'ye nakil gerekçesi: Hızlı ve adil yargılama
İstanbul 13.
Ağır Ceza Mahkemesi, sanık sayısı çok olan
Ergenekon davasında adil yargılama ilkesinin gereği olarak yargılamanın hızlı yapılabilmesi için haftanın dört günü duruşma yapılmasına karar vermişti. Davanın uzun yıllar süreceği eleştirilerini dikkate alan
mahkeme, her gün duruşma yapılacağı için davanın tüm tutuklu sanıklarının Silivri Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'ne nakledilmesine hükmetti. Ancak, örgüt suçlaması kapsamında tutuklu sanıkları aynı koğuşlara koydu.
Yargılamada şaibe olmaması için koğuşlar ayrılmalı
Hukukçular Derneği başkanı avukat Kamil Uğur Yaralı, yargılama süreci ilerledikçe ifadelerin değişmesini 'ortak koğuşlara' bağlıyor. Yaralının tespitleri dikkat
çekici: "Artık eskisi gibi poliste işkence yok, bu nedenle ilk ifadeler en doğru ifadeler. Ergenekon sürecinde görüyoruz ki, dava ilerledikçe sanıkların ilk ifadelerindeki çelişkiler gidiyor ve atfı cürümler inkar ediliyor. Savunmada birlik oluşuyor." Yargılama üzerinde şaibe olmaması ve kafalarda soru işaretleri bulunmaması için sanıkların aynı koğuşlarda kalmaması gerektiğini kaydeden Yaralı, "İfadelerinde çelişki olan, başka sanıklara atfı cürümde bulunan, itirafçı olabilecek sanıkların da ayrı koğuşlara konulması gerekir. Bu ülkede Mustafa Duyar'ın öldürülmesi olayı yaşanmıştır. Aynı
tehlike Ergenekon sanıkları için de geçerlidir." şeklinde konuştu.
Eski başsavcı ve avukat
Reşat Petek ise Ergenekon davasında sanıkların durumuna ilişkin mahkeme heyetinin, şüphelilerin durumuna ilişkin de soruşturmayı yürüten savcılığın talimat vermesi gerektiğini anlattı. Petek, "
Ali Kalkancı, 28
Şubat döneminde yaptığı faaliyetler için
Veli Küçük'ten para aldığını ifade etmiş. Bu durumda Kalkancı'nın Küçük'le aynı koğuşa konulmaması gerekir. Burada soruşturmayı yürüten savcılar gerekli işlemi yapmalılar." dedi.
Marmara Üniversitesi
Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet Gökçen, cezaevindeki sanıkların barındırılması konusunda
Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkif Evleri Genel Müdürlüğü'nün yetkili olduğunu söyledi. Gökçen, aynı koğuşta kalan sanıklar ya da şüphelilere baskı olduğu takdirde cezaevi yönetimi ve savcılığın önlem alması gerektiğini kaydetti.