Uyarı sinyalleri
Doğrusunu isterseniz biz o sırada
Genelkurmay'ın internet sitesinde yayınlanan bildiriyle,
Anayasa Mahkemesi'nin ' 367 şarttır' kararıyla, cumhuriyet mitingleriyle filan uğraşıyorduk.
Öte yandan ciddiye alınacak tüm veriler; onca taş koymaya karşın,
AKP'nin genel seçimi kazanacağını gösteriyordu. Bunu engelleyecek başka ne olabilirdi?
İlk sinyali sosyalist ' Birikim' dergisinin Yayın Yönetmeni
Ömer Laçiner verdi: Yeni
Asya gazetesinde çıkan röportajda, " Siyasetin acımasız bir oyun olduğunu bilin. Bir
Kuzey Irak operasyonu AKP'yi yeni krizle karşı karşıya bırakabilir " diyordu. Kaydettik, geçtik. (
Sabah, 8
Mayıs )
Beni asıl uyandıran, 'ne oluyoruz' diye düşündüren ise Almanya'nın eski
Dışişleri Bakanı Joschka Fischer'in Kanada'da verdiği bir konferansın Türk basınındaki kısacık özeti oldu.
Şöyle demişti Fischer:
"Irak'taki bölünme,
İran'ın işine geliyor...
Türkiye önümüzdeki dönemde Ortadoğu'da çok önemli bir
oyuncu haline gelecek... AB liderleri Türkiye'yi kucaklamalı ve en kısa sürede Birliğe almalıdır. Türkiye'yi almamak siyasi miyopluktur... Avrupa'nın ittiği bir Türkiye'nin
Rusya'ya doğru kaymakta olduğunu görmek gerekir."
Bu tür analizleri,
Genelkurmay Başkanı Org. Büyükanıt'ın 12 Nisan'daki " PKK'ya karşı
Kuzey Irak'ta operasyon yapmalıyız " sözüyle birleştirdiğimizde ortaya çıkan tablo korkutucuydu.
Korkutucuydu, çünkü...
" 1990'lardaki gibi bir ' gir, vur, çık' operasyonu, ABD'nin de onayıyla yapılabilir elbette. Peki ya iş büyür de... ' Girdim ama çıkamıyorum' ya da ' Hazır girmişken, çıkmasam mı' durumu hasıl olursa?.. Eğer Kuzey Irak'ta tutunmak zorunlu hale gelirse; bunun
siyasetteki karşılığı otoriter-militer bir rejim olur." ( 18 Mayıs )
Bunlar
uçuk, fantastik yorumlar mıydı? Üç gün sonra Milliyet'in
Washington temsilcisi
Yasemin Çongar'ın " Rusya etki alanına girmiş askerler var " başlıklı konuşması öyle olmadığını gösteriyordu. Neşe Düzel'in röportajı,
Radikal, 2
1 Mayıs )
Ve geldik günümüze... Ecevit Kılıç soruyor: "ABD ile
anlaşma sağlanamazsa ne olur?" ( Sabah, 5
Kasım )
Son derece önemli tespitleri olan uluslararası siyaset uzmanı Prof. Beril Dedeoğlu'nun cevabı şöyle:
"İşte o zaman kamuoyu, ' Ne zaman giriyorsunuz' diyecek ve Türkiye de girmek zorunda kalacak. Bu da savaşan orduya
destek veren siyasi ve toplumsal dönüşüme yol açar. Otoriterleşiriz. Bu arada
demokratikleşme de halt olacağı için AB olayı da biter. Türkiye, İran ve Rusya eksenine kayar. İstemese de toplumsal güvenlik endişelerinin yerini artık askeri güvenlik endişeleri alır. Toplumsal düzeyde de kendi vatandaşı olan
Kürtler ile Kuzey Irak'taki Kürtler aynı tarafa itilmiş olacak. Bu da Pankürdizme
hizmet edecek bir sonuç olur." 'nın
***
Başbakan Erdoğan başkanlığındaki Türk heyeti henüz ABD Başkanı
Bush ile görüşmemişken kaleme alınmış olan alıntılarla dolu bu yazı okurlarımızı sıkmış olabilir.
Uzun lafın kısası şu:
1) Kuzey Irak operasyonu, asla basit bir " PKK'yı vurma " meselesi değil. ABD'den Rusya'ya, İran'dan AB'ye "herkesi" ilgilendiren bir konu; dolayısıyla işin içinde hepsinin parmağı var.
2) Bununla da bitmiyor: Dünkü Bush görüşmesi iç siyasetimizi de etkileyecek. Anlaşmanın şekline göre, orta vadede hükümeti, ' tamam mı, devam mı' konumuna getirecek.
Son söz: " Daha ne bekliyoruz, hemen girelim " diyen milliyetçi söylemin pratikte nerelere uzandığını ve hiç de iddia ettiği gibi "milliyetçi" olmadığını umarım gösterebilmişimdir.
Emre Aköz/Sabah