TRT Haber'de
Kozmik Oda programının dün geceki konuğu İTÜ
Afet Yönetimi
Araştırma Ve Uygulama Merkezi Müdürü Prof.Dr.
Mikdat Kadıoğlu'ydu, Rıdvan Memi'nin sorularını yanıtlayan Prof.Kadıoğlu önemli açıklamalarda bulundu. İşte o açıklamalar:
Afette siren çalmak yasak, çalmaya kalksan millet 10 Kasım zanneder !
"Erken uyarı
sisteminin ne olduğu belli değil
Türkiye'de, böyle bir sistem yok zaten ve
erken uyarı sistemini kuralım 112'de bunun bir parçası olsun, ama yok..Diyelim ki sel geliyor bir yerden saat gece 3'te siz uyuyorsunuz, sizin yukardan dağın aşağısına bir sel geliyor. Devlet seni nasıl uyaracak? Sirenle mi? Sivil
savunma sirenleri kanununda diyor ki; sadece savaş anlarında çalınır. Bir de 10 kasımda bu komedi, trajikomik. Şimdi
sivil savunma sirenini çalsan
kaza ile millet hazır ol vaziyetine geçer. Çünkü millet 10 kasım filan sanır. Ne bir eğitimi var, ne bir sistem var ortada. Sirenlerin çalışacağı da meçhul yani, bir kopukluk var bir dağınıklık var ve bunu da kimseye anlatmanız mümkün değil."
İstanbul'da afet müdahale edilerek yönetilemez, Allah rahmet eylesin hepimize!
Mikdat Kadıoğlu'nun
Kozmik Oda'da Afet Yönetimine yaklaşıma dair söyledikleri çok çarpıcıydı : "Bizim tüm bu
hazırlıklarımız müdahaleye yönelik. İstanbul'daki afet müdahale edilerek yönetilemez. İnsanlar yaralanacak da ben bunları
tedavi edeceğim, şu kadar insan
enkaz altında kalacak da ben bunları
arama-
kurtarmayla enkaz altından kaldıracağım diye olaya baktığınız an bitmiştir iş. Allah rahmet eylesin hepimize, yani hepimiz gittik. Afet
yönetimi Türkiye'de müdahale problemi görüldüğü sürece hiç başarılı olamayız. Bizim derdimiz insanlar nasıl yaralanmaz diye çalışmak olmalı. Bizim derdimiz insanlar nasıl enkaz altında kalmaz olmalı. Yoksa düşünün yani 5 bin tane bina yassı kadayıf olacak. Hadi biz bunu bin diyelim. Bazen böyle hafifletince problemi seviyorlar sizi. Siz bin tane binanın başına bin tane arama-kurtarma ekibi koyabilecek misiniz? Çözülmez bu."
Olası İstanbul depreminde 30 bin ölü, 80 bin yaralı iyimser senaryo!
Kozmik Oda'da olası İstanbul
Depreminde tahmin edilen sonuçlar da konuşuldu, Kadıoğlu, konuşulan rakamların iyimser olduğu düşüncesinde : "Olası İstanbul depremide 30-50 bin arası ölü, 80-150 bin yaralı, 1 milyon 300 bin evsiz... Bence iyimser bir senaryo. Afetlerin ilk andaki ya da birkaç gün içindeki
yıkımı vardır ama bunun bir de uzun vadedeki etkileri vardır. İstanbul'un öyle kötü yerleri var ki... Yani binalar, semtleri var ki, normal zamanda içlerinde dolaşırken bile göğü göremiyorsunuz. İstanbul'da normalde şu anda bir küçücük kamyonetin bile içinden girip çıkamadığı sokaklar, yerler var. Büyük bir yıkım olursa, Allah göstermesin, bu sokaklara mahallelere 3 gün içinde değil 3 ayda bile giremeyeceğiz. Anlıyor musunuz? 3 günden sonra da içinden canlı çıkarma ihtimali çok güç."
İstanbul depreminde geçiş alanları öngörülmüyor, trafik hiç çalşımaz!
"Gerçek anlamda normalde
İstanbul trafiği çalışmadığı için afette hiç çalışmayacğı çok aşikar bir şey. Bu bizim artık kaderimiz diyelim, yapacak bir şey yok. B
akın afet yönetimi planlarının imar planlarıyla da biraz örtüşmesi gerekiyor. Deprem oldu diyelim, bir sürü insan akrabalarını görmeye gelecek; merak edenler
yardım etmek isteyenler, afet turistleri, afet hırsızları, meraklılar... Her türlü insan akın edecek değil mi? Gördünüz mü Japonya'da öyle karman çorman bir ortam, yok! Türkiye'de gerçek anlamda afet planı uygulansa imar planlarında...İstanbul'un girişleri nerelerdir? Limanlar, karayolları, hava yolları,
tren. Bunlarda staging area denilen geçiş deprem alanları olması lazım. Gelen bütün nakliyenin burada toplanması lazım. Bizde deprem olsa ne olacak? Herkes elini kolunu sallaya sallaya girecek. Zaten araçlar trafiği kilitlemiş olacak, insanlar kontrolsüz bir şekilde şehre girecekleri için onlar zaten trafiği mahvedecekler. Gölcük'te bile gece yarısı, bomboş yollarda trafik bir anda kilitlendi. Sopalı insanlar trafiği açmaya çalıştı. Burada tüm bunlar, bir sistem olmamasından, olaya bir bütün olarak bakılmamasından, afet yönetimindeki bütün olaylar gözetilmediğinden kaynaklanıyor."
Depremde nerde yatacağım,nerde çorba içeceğim,ben bile bilmiyorum!
"Sizin çocuğunuz hangi okula gidiyorsa o okul sizin sığınma yerinizdir ya da hangi okulda oy veriyorsanız o okulda, sandığın bulunduğu sınıftır sizin sığınma yeriniz. Ve siz afet olduğunda buraya gidip yatacağınızı bildiğiniz için yılda birkaç kere gidip ailece orada yatarsınız. Yatılır ki afet olduğunda çoluk çocuk oraya gittiğinde o yeri yadırgamasın. Nerde yatacağını, nerde çorba içeceğini, ailenle nasıl haberleşeceğini biliyor musun? Yani hazırlık için bir şeyler yapıyorlar gerçekten ama vatandaştan kopuk ve bir sistem dahilinde değil.
Rıdvan Memi: Peki siz Mikdat Kadıoğlu olarak biliyor musunuz?
Mikdat Kadıoğlu: Bilmiyorum ben Üsküdar'da oturuyorum. Nerde yatacağım, nerde çorba içeceğim, nasıl haberleşeceğim, kimden yardım isteyeceğim bilmiyorum."
Türkiye'de vatandaş afet yönetiminde sadece afetzede olarak yer alır!
"Rıdvan Memi: Bu konuda bildiğiniz bir çalışma var mı?
Mikdat Kadıoğlu: Benim haberim yok neden haberimiz yok biliyor musunuz? Bu sistemde vatandaş yer almıyor bile yani afet yönetirken afet planı
toplum tabanlı değil. Türkiye'de vatandaş afet yönetim sisteminde afetzede olarak yer alıyor! Bu sistemin parçası ancak öyle olabiliyorsunuz. Afet yönetimi bir bilim dalıdır, afet yönetimi şu ana kadar bizim yapıp geldiğimizden çok daha farklıdır."
İl Afet Müdürü'nün tanımı yapılmadı, isteyen herkes olabiliyor!
"81 ilde il afet ve acil yardım müdürlüğü kuruldu. Bunların başına getirilen insanlara bakın, nasıl atandılar bunlar. Hiç ilgisiz insanlarda atanabiliyor. Neden kaynaklanıyor bu; çevredeki baskılar siyasi vesaire gibi yani yasa da tanımlanmış değil. Bir il afet müdürü kim olabilir, böyle bir somut bir tanım yok. Yani isteyen herkes il afet müdürü olabiliyor, yasa bu kuruma
teknik bir kurum olarak bakmadığı için.
Rıdvan Memi: Atamalarda da buna dikkat edilmiyor mu?
Mikdat Kadıoğlu: Nasıl edilsin, edilemiyor. Türkiye'de 81 il var, çok kötü örnekler var bunların arasında. Hiç bu konuyla ilgisi olmayan, hayatta afetle, afet yönetimiyle, sivil savunma hiçbirinde çalışmamış, ilgilenmemiş insanlar bir anda kendilerini orada müdür olarak buldular yani şuanda. En büyük afet bu Türkiye'de. İşin ehliyeti, uzmanlığı göz ardı ediliyor."
Afet ve Acil Durumlar Yönetimi Yasası uluslararası tanım içermiyor!
Prof. Kadıoğlu Kozmik Oda'da, 2009 yılında çıkartılan Afet ve acil durum yönetimi başkanlığının
teşkilat ve görevleri hakkındaki 5902 sayılı kanundaki diğer eksikliklere de şöyle dikkat çekti: "Türkiye'de afet yönetimi deneme-yanılma yöntemiyle herkesin yapabileceği, öğrenebileceği bir işmiş gibi gözüküyor ama dünyaya baktığınız zaman afet yönetimi bir bilim dalı, bir uzmanlık, bir teknik bir konu. Türkiye'de bu böyle ele alınmıyor. Yeni kanuna baktığınız zaman aynı şekilde afet yönetiminde çalışacak olanları, yapılacak olan işleri afet bilimi yönetimine uygun bir şekilde sıralamıyor. Lojistiğin "l"si yok mesela rastgele bir şey yapılmış. Yeni kanunu okuduğunuz zaman, afetin tanımı, acil durum tanımı hepsi birbirine karışmış. Uluslar arası bir belgeden, herhangi bir yerden de alınmış değil. Tanımlar, BM'nin tanımlarına hiçbir şekilde uymuyor."
3 Kurumu kapattılar, 1200 kişinin işini 300 kişiye yaptırıyorlar!
"Bir karmaşa var, pratikte de bu yasaya baktığımız zaman bu Ankara'da 3 kurumu kapataraktan kurulmuş, 3 kurumda 1200 kişi çalışıyordu. Sivil Savunma Genel Müdürlüğü, Afet İşleri Genel Müdürlüğü ve birde Türkiye
Acil Yardım Başkanlığı. Bu 3 kurumda 1200'den fazla çalışan birey toplanmış bir araya ve sonuçta 300 kişi çalışıyor şuanda ve 3 kurumun yaptığı işi yapmaya çalışıyor. Şimdi böyle bir kuruma ihtiyacı vardı aslında ama ötekiler kapanmayacaktı. Şimdi Türkiye'de neye ihtiyaç var biliyor musunuz; bir beyne, bir ortak akla ihtiyaç var yani bir
beyin kuruluş olacak, üstten bakacak olaylara başbakanlık seviyesinde. Stratejiler koyacak, politikalar belirleyecek."