|
Esat
Canan: Bu tartışma din-dar insanları inciti-yor. Kamuoyu önünde
yapılan konuşmalar, kişi-lere ve kurumlara zarar veriyor. |
|
Mehmet
Şandır: Halkın gündemi bunlar değil. Türk halkına saygısız-
lık yapıyorlar. ‘İrtica var' diyen-lerin ellerinde belgeleri olmalı. |
|
Tayyar
Altıkulaç: İrticanın önündeki en büyük engel Kur'an-ı
Kerim’dir. Kaygılarını dile getirenler neyi kastettiklerini açıklamalı. |
Mehmet
Ali Bayar: Türkiye'deki açık ve yakın tehlike bölücülüktür.
Felaket senaryo-su yazmanın gereği yok. |
Tanıl
Küçük: |
Ümit
Kardaş: ‘İrtica var’ diyenlerden |
Hukukçulara göre irtica diye bir suç yok Hukukçular, irticanın siyaset ve sosyolojinin alanına giren soyut bir kavram olduğuna işaret ederek, irticanın hukuki açıdan tanımlanmasının mümkün olmadığını vurguladı. Prof. Dr. Bahri Öztürk, irticanın soyut bir kavram olması sebebiyle ceza hukukunun alanına girmediğini ve “irtica” diye genel bir suç tanımının yapılamayacağını belirtti. Emekli Yargıtay Savcısı Avukat Ahmet Gündel, gerek TCK’da gerekse özel ceza yasalarında böyle bir kavramın bulunmadığına dikkat çekti. İnanç özgürlüğü açısından tartışmalara sebep olan 163. maddenin bu kapsamda değerlendirilebileceğini hatırlatan Gündel, bu maddenin 1991 yılında antidemokratik olduğu için kaldırıldığını vurguladı. Gündel, şöyle devam etti: “İrticadan kastedilen insanların dinî bir yaşam tarzına göre hareket etmeleri. Batı’da bu, ifade hürriyeti kapsamında değerlendirilmektedir ve serbesttir. Amerika’da yüzyıllarca öncesinin ilkel yaşam tarzını benimseyen bir harekete kimse yasak uygulamıyor. Türkiye’de kimse irticacı olduğunu kabul etmiyor, ama varsayalım irticacı olduğunu söyleyen bir grup olsa ve yüzyıllarca öncesinin koşullarını yaşamak istediğini söylese bunlara hukuki açıdan müdahale etmek mümkün değildir.” Yeni TCK’nın hazırlanmasında görev alan Adem Sözüer, Anayasa’nın temel ilkelerini ortadan kaldırmak amacıyla cebir ve şiddet kullanılmasının zaten mevcut ceza kanununda suç olduğunu, cebir ve şiddet içermeyen eylemlerin ceza hukuku alanına girmediğini söyledi. Sözüer, irtica konusunun hukuki değil, siyasi ve kültürel boyutları olan bir tartışma olduğunu belirtti. Emekli Askerî Hakim Ümit Kardaş, Erdoğan’ın irtica konusundaki girişiminin olumlu olduğunu; ancak sonuç alamayacağını savundu. Başbakan’ın gerilimi düşürmek için açıklama yaptığını belirten Kardaş, “Erdoğan’ın ‘aşırılıklar’ dediği çevreyi ‘merkeze çekme’ yaklaşımını olumlu buluyorum. İrtica tehlikesi varsa, kaygı verici boyutlarda olduğunu söyleyen askerden somut verileri istemesi lazım. Böyle bir şey verilemiyorsa gerekli uyarıyı askere yapması lazım. TSK’nın irtica tehlikesi varsa, kamuoyuna açıklama yapmasının anlamı yok.” diye konuştu. Aşırılıkların her toplumda olabileceğini ifade eden Kardaş, “Bu kesimleri kazanmak önemlidir. Şu anki ‘irtica var’ görüşünü, büyük bir çoğunluğun yaşam alışkanlıklarının kamusal alana çıkması olarak algılıyorum. Sosyolojik olarak bir sorun yok. İrtica yok. Normal bir süreç bu.” dedi. Ümit Kardaş, tartışmanın cumhurbaşkanlığı seçimi ile ilgili olabileceğini de sözlerine ekledi.
Barolar: Tartışmalar borsada spekülasyon yapanlara yarıyor Başbakan Erdoğan’ın çağrısına barolar da destek verdi. Baro başkanları, yasalarda tarifi olmayan suçlar üreterek ülkeyi kamplaşmalara götürecek açıklamaların ülkeye zarar verdiğine dikkat çekti. Konya Baro Başkanı Hasib Şenalp, kanunlarda ‘irtica’ diye bir suç olmadığını vurguladı. Tartışmaların asıl hedefinin cumhurbaşkanlığı seçimleri olduğunu savunan Şenalp, halkı kamplara ayırmaya kimsenin hakkı olmadığını kaydetti. Milli Güvenlik Kurulu’nda (MGK) değerlendirilmesi gereken bir konunun halkın önünde konuşulmasını yanlış bulan Şenalp, “Ekonomiye verilen zararın haddi hesabı yok. Kimsenin bu milletin parasını spekülatörlerin cebine kaydırmaya hakkı yok.” dedi. Elazığ Baro Başkanı Avukat Selçuk Cirit, irticanın her altı ayda bir gündeme getirilerek kaos ortamı oluşturulmaya çalışıldığını ileri sürdü. İrtica kelimesinin siyasi bir kavram olduğunu ve farklı odakların bunu koz olarak kullandığını ifade etti. Manisa Baro Başkanı Avukat Remzi Demirkol, hayali suç tartışmaları yüzünden vatandaşın maddi ve manevi bedel ödediğini hatırlattı. Tokat Baro Başkanı Avukat Mustafa Yavuz, tanımı bile olmayan ‘irtica’ hakkında basın önünde sert çıkışlar yapılmasının demokrasi kültürüne büyük zarar verdiğine dikkat çekti. Diyarbakır Baro Başkanı Sezgin Tanrıkulu, insanları kişisel tercihleri ve inançları sebebiyle kısıtlamanın hukuk ve insan haklarına aykırı olduğunu söyledi. Tanrıkulu, devleti temsil eden kurumların başında bulunanların ülkeyi gerecek açıklamalardan kaçınması gerektiğini vurguladı. Türk Hukuk Enstitüsü Akdeniz Bölge Başkanı Av. İsmail Arısoy, irticanın suni bir gündem olduğuna işaret ederken şunları kaydetti: “Gerek Cumhurbaşkanı gerekse Genelkurmay Başkanlığı’nın konuyu sürekli gündeme getirmesi yanlıştır. Devletin en üstündeki makamlar haftalık görüşmeleri yapıyorlar. Bu görüşmede ne konuşuyorlar merak ediyorum. Endişeleri varsa burada baş başa rahatlıkla konuşabilirler. Bu söylemi kamuoyuyla paylaşarak vatandaş nezdinde kendilerini yıpratıyorlar.” Mazlum-Der Diyarbakır Şube Başkanı Av. Nesip Yıldırım ise, “Ülkenin önemli konumlarında bulunan ve sorumluluk sahibi olmayan insanlar sanal korkular üreterek makamlarını sağlamlaştırmaya çalışıyorlar.” diye konuştu.
İş dünyası, ‘istikrar’ dedi İstanbul Sanayi Odası Başkanı Tanıl Küçük: Başbakan’ın çağrısı olumlu. Biz başından beri, ‘Dikkatlerimiz ekonomide olmalı.’ diyoruz. Türkiye’nin laik demokratik değerlerinin tartışılır olmasını kabul etmiyoruz. Birlik ve beraberlik için de güçlü ekonomiyi oluşturmamız gerekiyor. Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği (MÜSİAD) Başkanı Ömer Bolat: Kamplaşmalar, yasakların artması Türkiye’yi geriye götürür. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer ve Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt’ın konuşmaları kamuoyunda sühuletle karşılandı. Erdoğan’ın diyalog çağrısını destekliyoruz. Gerilimden kaçınılmalı. Bu çağrı karşılık bulmalı. Aksi takdirde bu tartışmaların altında yatan gerçek gündemin cumhurbaşkanlığı seçimi olduğu ortaya çıkar. Güneydoğu Sanayici ve İşadamları Federasyonu Başkanı Cahit Erbalcı: Hassas konuların ‘uluorta’ konuşulması yanlış. Olmayan şeyleri varmış gibi göstermek hiç kimseye fayda sağlamaz. İnsanımızın temel sorunlarıyla ilgilenilmeli. Üretimdeki yüksek vergi oranları düşürülmeli. İstihdamı ve ihracatı artıracak yapısal düzenlemeler yapılmalı. Gaziantep Sanayi Odası Başkanı Nejat Koçer: Suni tartışmalar ekonomiyi olumsuz etkiliyor. Üretim, Türkiye gündeminin birinci maddesi olmalı. Şanlıurfa Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı İsmail Demirkol: 80 yıldır kimileri Atatürkçülüğü, kimileri de irticayı maske olarak kullanıyor. Türkiye’nin önceliği üretim ve istihdam olmalı. Hak-İş Başkanı Salim Uslu: Başbakan sorumlu bir devlet adamı gibi davrandı. Toplum önünde konuşanların amacı çözüm bulmak değil. Bu durum ülkeyi zaafa uğratıyor. İstikrarın yara almasına yol açıyor. Konuşmalar, yıllardır bildiğimiz metinler, sadece okuyanlar değişiyor. Memur-Sen Genel Başkanı Dr. Ahmet Aksu: Ne Anayasa’da ne de yasalarda irticanın tanımı yok. Başbakan’ın beş önerisini yerinde buluyoruz. Önemli bir adım. İrtica adına sürekli ahkam kesenler de bir öneri getirmeli. İrticadan ne anladıklarını net tanımlamalı. Söz konusu kavram dindar kesimi rencide ediyor. Dindar insanlar bu kavramla kendilerinin hedef alındığını düşünüyor.
Topuz’dan tuhaf çıkış: İrtica PKK teröründen daha tehlikeli CHP Grup Başkan Vekili Ali Topuz, ‘irtica tehlikesi’nin son 20 yılda 40 bin cana mal olan ‘bölücü terör’den daha büyük bir tehdit olduğunu iddia etti. Milli Güvenlik Siyaset Belgesi’nde (MGSB) irticanın terörden önce geldiğini ileri süren Topuz, tüm kurum ve kuruluşlara “başlatılan kampanyanın dozunda azalma olmamalı” uyarısı yaptı. Topuz, AK Parti’nin iktidardan gitmemesi durumunda ise demokrasi dışı durumların yaşanacağı imasında bulundu: “Bu mesele sandıkta çözülmeyecek olursa Türkiye’nin başına gelecek badirelerin altından hiç kimsenin kalkma ihtimali yok. Allah bize o günleri göstermesin. Milletin kendi kurtuluşunu demokratik yoldan sağlayabilmesi için AKP’nin tuzağına kimsenin düşmemesi gerekir.” TBMM’de basın toplantısı düzenleyen CHP’li Ali Topuz, Başbakan Erdoğan’ın uzattığı ‘zeytin dalı’nın toplumu uyuşturmaya ve oyalamaya yönelik bir taktik olduğunu savundu. Topuz, hiçbir tedbirin, içine düşülen durumdan çıkılmasına yeterli olmayacağını ileri sürdü. Zaman