21
Ekim 2007 tarihinde yaşanan
Dağlıca baskını sırasında bir askerin
Yazıcıoğlu'nu aradığı ve
yardım istediği ortaya çıktı. Yazıcıoğlu ile asker arasındaki
telefon görüşmesine şahit olan
Avrupa Türk
Kültür Dernekleri Birliği eski Başkanı Recep
Yıldırım, o gece
tanık olduğu anları
Cihan Haber Ajansı (CİHAN)'na anlattı. Yıldırım,
Muhsin Yazıcıoğlu'nun askerin yardım istemesinin ardından Cumhurbaşkanı
Abdullah Gül'e bilgi verdiğini söyledi. Yıldırım'ın bu iddiasını o dönem Dağlıca Tabur Komutanı olan
Onur Dirik de doğruluyor. Dirik'e göre Yazıcıoğlu'nu arayan kişi asker değil, üst düzey değerlendirme yeteneğine sahip, şahsi telefonu olan rütbeli
personel.
'BAŞKANIM SENİN ELİN UZUNDUR, BİZE YARDIM ET'
21 Ekim 2007 tarihinde
Türkiye,
Dağlıca saldırısı ile sarsıldı.
Kuzey Irak'tan gelen yaklaşık 150 kişilik
terörist grubu, sınıra 4 kilometre uzaklıkta bulunan Dağlıca'daki Komanda Taburu'na ağır
silahlarla saldırdı. 12 mehmetçiğin şehit olduğu, 16 askerin yaralandığı ve 8 askerinde teröristler tarafından kaçırıldığı saldırı gecesiyle ilgili yeni bilgiler gün yüzüne çıktı.
Saldırının olduğu gece Almanya'nın Frankfurt eyaletinde olan BBP Lideri
Muhsin Yazıcıoğlu'na terörist ateşine maruz kalan askerlerden birinin telefon açıp yardım istediği iddia edildi. Avrupa Türk Kültür Dernekleri Birliği Eski Başkanı Recep Yıldırım, askerin baskın esnasında aradığını ve Yazıcıoğlu'ndan yardım istediğini söyledi. Yıldırım, "Biz her sene belirli tarihlerde
teşkilat içi
seminer yaparız. Bu seminerler genelde Frankfurt'taki Global Otel'in konferans salonunda düzenlenir. Muhsin başkanımız da her sene katılır ve seminerlerimiz sabahlara kadar sürer. 21 Ekim 2007 tarihinde düzenlediğimiz seminerde Muhsin başkan konuşma yaparken bir telefon geldi. Arayan kişi cephede savaşan askerdi ve 'Başkanım zor durumdayız, iki buçuk saattir çarpışıyoruz, hiçbir yerden yardım alamıyoruz. Senin elin uzundur bize yardım gelmesini sağla' dedi. Muhsin başkan 'Aslanım ben Almanya'dayım' diye
cevap verince asker 'Başkanım siz bir yerlere ulaşırsınız' dedi. Bu olayı dün gibi hatırlıyorum ve benimle birlikte 150 kişi de şahittir." dedi.
'DAĞLICA SALDIRISININ HABERİNİ GÜL'E YAZICIOĞLU VERDİ'
Muhsin Yazıcıoğlu'nun, bu görüşmenin ardından Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ü aradığını söyleyen Recep Yıldırım, Gül'ün konudan haberinin olmadığını belirtti. Yıldırım, Yazıcıoğlu ve Gül arasında geçen diyalogları şu şekilde anlattı: "Rahmetli Genel Başkanımız asker ile görüşmesinin ardından Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ü aradı ve askerden edindiği bilgileri paylaştı. Sayın Gül'ün de o ana kadar olaydan haberinin olmadığını söyledi. Aradan 15-20 dakika geçtikten sonra Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, rahmetliyi aradı ve 'size gelen bilgi doğrudur' dedi. Muhsin Yazıcıoğlu, askerden edindiği bilgiyi Cumhurbaşkanı teyit etti."
'NE YANİ BEN Mİ GİTSEYDİM ÇATIŞMA BÖLGESİNE'
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile telefon görüşmesini yaptıktan sonra Muhsin Yazıcıoğlu'nun yan taraftaki odaya geçtiğini söyleyen Recep Yıldırım, burada bazı telefon görüşmeleri yaptığını ve yardım gelmemesine çok sinirlendiğini dile getirdi. Yazıcıoğlu'nun 'ne yani ben mi gitseydim' diye tepki gösterdiği görüşmeyi şöyle anlattı: "Muhsin başkan konuşma yapılan salonun yanındaki odaya geçti. Burada bazı kişiler ile telefon görüşmeleri yaptı. Fakat hiç alışık olmadığımız şekilde bağırarak konuşuyordu. O konuşmaları hatırlıyorum. Bir askeri yetkiliye telefonda bağırarak şöyle konuşuyordu başkan: Bak, bak çocuklar çarpışıyor. Almanya'dan Türkiye'ye 2 saatte uçaklar gidiliyor. Bu çocuklar '2.5- 3 saattir çarpışıyoruz' diyor ama bir yardım gelmiyor. Ne yani ben mi gitseydim."
'YAZICIOĞLU SAYESİNDE O GECE ZAFİYET İÇİNDE OLANLARI ÖĞRENMİŞ OLDUK'
O gece yaşadıklarını asla unutamadığını söyleyen Recep Yıldırım, Muhsin Yazıcıoğlu sayesinde terörün bitirilmesi konusunda bazı şahısların ne kadar zafiyet içinde olduğunu öğrendiklerini belirtti. Yıldırım, "O gün biz rahmetli genel başkanın Türkiye ile ilgili bilhassa da askeriye ile ilgili neler yaptığını, neler yapmak istediğine şahit olduk. Terörün bitirilmesi konusunda zafiyet içinde olan şahısları da öğrenmiş olduk. Bu anlamda gerek hükümete, gerekse ilgili yerlere ne gibi raporlar verdiğini bizlere anlattı. Yıllardır bize 'Muhalefet demek her şeye karşı gelmek demek değildir. Ülkenin menfaatine inandığın bir konuda iktidara
destek vermek gerekiyor. İtiraz ettiğin bir konu var ise o
itiraz hakkında bir alternatif sunmak ve içinin dolu olması gerekir.' derdi." ifadelerini kullandı.
'YAZICIOĞLU, SALDIRININ OLDUĞU GECE TÜRKİYE'YE DÖNDÜ'
Muhsin Yazıcıoğlu'nun uzun yıllar özel kalemliğini yapan
Okan Köksal da Dağlıca baskınından bir hafta sonra Diyarbakır'a ve Şırnak'a gittiklerini, Yazıcıoğlu'nun bölgede bir dizi temaslarda bulunduğunu belirtti. Baskının olduğu gecenin sabahında Almanya'daki programı yarıda keserek aktarmalı uçakla Türkiye'ye dönüş yaptıklarını sözlerine ekledi.
ABDULLAH GÜL: HABER KAYNAKLARIN SAĞLAMMIŞ
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Dağlıca saldırısından hemen sonra BBP Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu'nu Köşk'e davet etmiş, Yazıcıoğlu da o dönem partinin genel başkan yardımcısı olan ve şimdiki BBP Genel Başkan olan
Mustafa Destici ile birlikte Gül'ü ziyaret etmişti. Cihan'a konuşan Mustafa Destici, o görüşmeyi şöyle anlattı: "Sayın Abdullah Gül'ü hem yeni görevinden ötürü hayırlı olsun demek, hem de '
terörle mücadele' raporunu sunmak maksadıyla ziyaret ettik. Bu görüşmede terörle mücadele konusunda karşılıklı fikir alışverişinde bulunuldu. Abdullah Gül bu görüşmede
merhum Yazıcıoğlu'na 'haber kaynakların sağlammış' dediğini hatırlıyorum."
'O GECE YAPTIĞIMIZ TESPİTLER İLE YAZICIOĞLU'NUN TESPİTLERİ ÖRTÜŞÜYOR'
Cihan Haber Ajansı'na konuşan dönemin Dağlıca Taburu komutanı
Onur Dirik, çatışma sırasında Yazıcıoğlu'na gelen telefonu doğruladı. O gece yaptıkları durum değerlendirme toplantısında elde ettikleri tespitlerin, Yazıcıoğlu'nun saldırıyla ilgili yaptığı tespitlerle örtüştüğünü söyledi. Dirik, "Çatışmanın dördüncü beşince saatlerinde bazı rütbeli arkadaşlar ile kendi aramızda kısa bir değerlendirme yaptık. Bu değerlendirmede bazı tespitlerimiz oldu. Taburun üzerinde bulunan
şüpheli ve kimliği belirsiz hava aracının varlığı. O gece bize
Yüksekova istikametinde taburu neredeyse boşaltacak şekilde bir intikal görevi verilmiş olması ve intikal yolundaki köprünün de saldırıyla eş zamanlı olarak teröristler tarafından havaya uçurulması. Teröristlerin genel taktiklerine uygun olarak yalnızca ileri üst bölgelerine değil taburun merkezini de kapsayacak şekilde bütün tabur unsurlarına eş zamanlı bir saldırı gerçekleştirerek tabur merkezine girmeye de teşebbüs etmeleri. Görülmemiş çapta ve sayıda ağır silah kullanmaları nedenleriyle bu yapılan eylemin çok komplike bir plana dayandığı. Teröristlerin böyle bir eylemi planlama ve icra bakımından kendi başlarına yapamayacakları sonucuna ulaşmıştık. Tüm bunları yapabilmek için ayrıca örgütün de çok sağlam istihbarat bilgisi almış olması lazım. Nitekim olaydan kısa bir süre sonra rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu da benzer tespitlerde bulunmuştu. Kendisinin bu kadar isabetli tespitlerde bulunabilmesi için bizim yaşadıklarımızı ve bu değerlendirmeleri bilmesi gerekir. Bu da ister istemez tabur içinden kendisinin değerlendirme ve
iletişim kabiliyetine sahip bir kişiden çatışmanın gerçek niteliği hakkında bilgi alma ihtimalini akıllara getiriyor."
DAĞLICA KOMUTANI DİRİK: 'YAZICIOĞLU'NU ÜST RÜTBELİ PERSONEL ARADI'
Dirik, Muhsin Yazıcıoğlu'nu arayan kişinin üst rütbeli personel olduğunu söyledi: "Tabur komutanlığı görevini bitirdikten sonra çatışma esnasında taburdan bir uzman çavuşun Muhsin Yazıcıoğlu'nu aradığını söylediler. Fakat ben, bir uzman çavuşun o gece Yazıcıoğlu'na telefon edebileceği kanaatinde değilim. Çünkü telefon eden rütbelinin iletişim imkanlarının yeterli düzeyde olması gerekir. Dolayısıyla Yazıcıoğlu'na telefon eden kişinin
küçük rütbeli personel olduğuna ihtimal vermiyorum. Yazıcıoğlu'nu arayan personelin üst düzey değerlendirme yeteneğine sahip ve şahsi telefonu olması gerekir. Bu imkan da sadece birkaç kişi de vardı."