Siyaset Bilimci ve
KCK üzerine çalışmaları bulunan Yrd. Doç. Dr.
Mahmut Akpınar, KCK operasyonlarından MHP'nin tavrına,
PKK-KCK'nın
finans kaynaklarından, PKK'nın
Türkiye dağlarındaki uyuşturucu tarlalarına kadar Cihan Haber Ajansı'na açıklamalarda bulundu.
"KCK eşittir PKK. PKK yıprandıkça yeni isimler ortaya çıkardı. KCK aslında PKK'nın bir ileri gelişmiş versiyonudur. Devletleşmeye bir adım daha yaklaşmış olan versiyonudur." diyen Mahmut Akpınar, PKK ile KCK'yı ayırmaya hiç gerek olmadığını belirtti. KCK operasyonlarını eleştirenleri iki kısma ayırdığını dile getiren Akpınar, bir kısım aydınların KCK'nın bölgedeki
Kürtler üzerinde Stalinist
baskı kurduğunun farkında olmadığını aktardı. Bu aydınların KCK'yı BDP ve PKK'nın propagandaları çerçevesinde tanıdığını, onların gezdirmeleriyle olaylara baktıklarını ifade eden Akpınar, bu aydınların Kürt toplumunun yaşadığı sıkıntılara nüfuz edemediklerini söyledi.
Bir de 100-150 yıldır bu sistemin çekirdeğini işgal eden 'beyaz aydınların' KCK operasyonlarına sert
muhalif duruş sergilediklerini aktaran Yrd. Doç. Akpınar, "Beyaz aydınlar dediğimiz sistemden beslenegelen aydınların KCK'yı iradi olarak perdelediklerini, koruduklarını himaye ettiklerini düşünüyorum. Ama bunlardan ve propagandalarından etkilenen, KCK'nın iç yüzünü bilmeyen aydınların da bu rüzgara kapıldıklarını düşünüyorum. KCK PKK'nın ejderhalaşmış halidir. Ve bir süre daha geç kalınırsa bunun hakkından gelmenin imkansız olacağını düşünüyorum. Onun için her ne şekilde olursa olsun bu operasyonların kararlı şekilde devam etmesi, ama paralelinde Kürt vatandaşlarımızın haklarının da verilmesi ve açılımların devam etmesini istiyorum." şeklinde konuştu.
"DEVLET EBED MÜDDET ANLAYIŞIYLA MHP'NİN KCK'YA DAHA GÜR SES ÇIKARMASI GEREKİR"
KCK operasyonlarına
destek konusunda MHP'nin daha gür bir şekilde ses çıkarması gerektiğini söyleyen Akpınar, MHP'nin devletleşme iradesi göstermiş KCK'ya karşı yürütülen operasyonlarının arkasında durması, hükümeti desteklemesi gerektiğinin altını çizdi. Akpınar, "Ancak orada cılız bir ses var. MHP'nin bazen 12
Eylül referandumunda olduğu gibi çelişkili durumları olabiliyor. Ne düşünüyorlar bilemiyorum." dedi.
Hiçbir
egemen devletin sınırları
silahlı,
haraç kesen paralel bir devlet anlayışını kabul etmeyeceğine işaret eden Akpınar, muz cumhuriyetleri dahil herhangi egemen bir devletin de
paralel devlet anlayışına müsaade etmeyeceğini belirtti. Akpınar, 'devlet de silah bıraksın' demenin teröre doğrudan destek vermek anlamına geldiğini ve iyi niyetle bağdaşmayacağını vurguladı.
"LİCE, KULP VE HAKKARİ DAĞLARINDA UYUŞTURUCU TARLALARI VAR"
Türkiye'de terörle mücadelede konsept değişikliği ve kararlılığın PKK'nın finans kaynaklarını da kurutmaya dönük olduğunu ifade eden Akpınar, kamuoyunun çok bilmediği
Lice,
Kulp ve
Hakkari'nin dağlarında yıllardır geniş devasa uyuşturucu tarlaları bulunduğunu söyledi. Örgütün finans kaynağını oluşturan uyuşturucunun Afganistan'dan gelmediğini, Türkiye sınırları içerisinde üretildiğini kaydeden Akpınar'a göre KCK kırsalda uyuşturucuyu ürettirmek için insanlara koruma sağlıyor, bu uyuşturucuyu satıyor.
Uyuşturucudan örgütün yıllık 500 milyon dolar ile 1 milyar dolar arasında gelir elde ettiğini söyleyen Siyaset Bilimci Akpınar, Diyarbakır'da Valinin koordinesinde,
jandarma, polis ve askerin katıldığı operasyonla 40 ton ile Türkiye tarihinin en yüksek oranda uyuşturucusunun ele geçirildiğini belirtti. Örgütün gelir kalemlerinden birinin de haraç olduğunu dile getiren Akpınar,
vergi adı altında vatandaştan toplanan bu haraçların da üzerine gidilmesi gerektiğinin altını çizdi.
Uluslar arası yardımların da PKK'nın finans kaynağı olduğunu, AB'nin birçok projesinin BDP'li belediyeler üzerinden örgüte aktarıldığını dile getiren Akpınar,
yurt dışındaki Kürt kökenli vatandaşlardan da önemli oranda haraç alındığını ifade etti.
"PKK'NIN GELİR KAYNAĞI HAZİNE'DEN"
Örgütün önemli gelir kaynaklarından birinin de kamu kaynakları olduğunu açıklayan Akpınar, şu bilgileri verdi: "Hazine'den alınan kaynaklar... Merkezi bütçeden belediyelere aktarılan paralar o şehrin yatırımlarına, alt yapısına, sokaklarına aydınlatılmasına harcanmıyor. Bunu BDP'li belediyelere gittiğinizde çok net görürsünüz. Bu kaynaklar örgüte aktarılıyor. Ve maalesef devletin çok ciddi bir denetiminin olmadığını görüyoruz. Belediye başkanlarının maaşlarının bir kısmının dahil, merkezi bütçeden BDP'li belediyelere aktarılan kaynakların önemli bir kısmı örgüte gitmektedir. Bir örgütü çökertmek istiyorsanız silahlı mücadelenin ötesinde insan kaynaklarını ve mali kaynaklarını bitirmeniz lazım. Yapılan operasyonlarla örgütün 3 -5 ay içinde minimalleştirileceğini,
kontrol edilebilir hale geleceğini düşünüyorum."