Emniyet Genel Müdürlüğü’nün Hizmet Hareketi’ne mensup insanlar hakkında ‘suç üretilmesi’ için 30 ile gönderdiği hukuksuz talimatlara tepki çığ gibi büyüyor. Hizmet’e tuzak konusundaki haberleri endişeyle takip ettiğini belirten Nas, “Kabul edilemez bir şey bu. Bir insan olarak, bir vatandaş olarak buna ses çıkarmamam mümkün değil. Vicdanım buna el vermez.” diyor. “Söz konusu talimatlar sizce hukuki mi?” sorusu karşısında gülümseyen eski siyasetçi, “Bakın, ‘Bu belgeler hukuki mi?’ diye sorduğunuzda bile gülüyorum. Hukuk mu kaldı? Acı acı gülüyorum.” tepkisini veriyor. Ardından şu uyarıyı yapıyor:“Her şey bir torbaya doldurulmaya çalışılıyorsa buna cadı avı denir. Bu gidişle bu işin nereye varacağını düşünemiyorum. Eğer bu çukurdan bir çıkış bulamazsak yarın bugünleri de arar hale gelebiliriz.”
Nesrin Nas, Hizmet’e yönelik girişimlerin kendisi için sürpriz olmadığını söylerken Başbakan Erdoğan’ın “Cadı avıysa cadı avı, biz bunu yapacağız” şeklindeki açıklamasını hatırlatıyor. Gerek dershane öğrencilerinin fişlenmesi gerekse son 10 yıl içerisinde işlenen bazı siyasi cinayetlerin Hizmet’e yıkılmak istenmesiyle ilgili olarak, “Ben tek tek detayları konuşmak istemem.” diyen eski ANAP lideri, şöyle devam ediyor: “Önemli olan şu; temel hakların ve özgürlüklerin bu kadar ayaklar altına alındığı, hukukun bu kadar ayrıntı haline getirildiği bir ülkeden biz nasıl çıkacağız? Böyle bir yapıdan nasıl kurtulacağız? Artık olanlara şaşırmayı bıraktım. Bu çukurdan nasıl çıkabiliriz, ben onu düşünüyorum. Etrafıma bakıyorum, son derece vahim. Ne yazık ki insanların bunun vahametini çok iyi anladıklarını da düşünmüyorum.”
Bu noktada, 1984 yılında ölen Alman rahip Martin Niemöller’in meşhur itiraflarına atıf yapıyor. Niemöller, “Naziler komünistler için geldiğinde sesimi çıkarmadım; çünkü komünist değildim. Sosyal demokratları içeri tıktıklarında sesimi çıkarmadım; çünkü sosyal demokrat değildim. Sonra sendikacılar için geldiler, bir şey söylemedim; çünkü sendikacı değildim. Benim için geldiklerinde, sesini çıkaracak kimse kalmamıştı.” demişti. Şimdi de Türkiye’de benzer bir dönemden geçildiğini dile getiren Nesrin Nas, şöyle konuşuyor: “Sıra kime gelecek? Herkes korkuyla ‘sıra bana ne zaman gelecek’ diye soruyorsa vah benim güzel ülkem. Türkiye maalesef hızla oraya doğru gidiyor. Bu kadar hukuksuz, bu kadar temel hak ve özgürlükleri göz ardı eden bir yaklaşım kendi reaksiyonunu da oluşturuyor. Ne yazık ki geldiğimiz nokta bu. İç barışımızı nasıl sağlayacağız, hukuku tekrar nasıl egemen kılacağız, demokrasiyi yeniden fabrika ayarlarına nasıl geri döndüreceğiz? Önemli olan, buradan en az yarayla, en az bedeli ödeyerek çıkmak. Öyle ya da böyle bedel ödeyeceğiz.”
Kimsenin oy kullanmayacağım deme lüksü yok
Nesrin Nas, ‘çukurdan’ çıkış yolunu ise şöyle tarif ediyor: “Tekrar direksiyonumuzu uzlaşmaya çevirerek, tekrar AB standartlarındaki bir evrensel hukuka direksiyon kırarak çıkabiliriz. Bunun için de önümüzdeki seçim sürecini kritik görüyorum. Şu anda kimsenin ‘benim gönlüme sinen bir aday yok, oy kullanmayacağım’ deme lüksü yok. Benim, bugünleri de ararız diye endişem var. Buradan bir demokrasiye, uzlaşmaya, evrensel hukuka dayalı bir çıkış bulamazsak ülkeyi çok ciddi bir iç çatışmaya götürür diye korkuyorum. Çünkü herkes kendi mahallesine çekilmeye başladı. Kendi etrafımda da görüyorum, bu şaka değil. İnsanlarda adaletsizlik ya da sadece güçlünün adaletinin egemen olduğu duygusu yayılırsa bu hayatımızdaki her alanı dalga dalga etkiler.