"
YAŞ kararı ile son verilen görevime iade istiyorum" diyen Akçakoyun, kendisinin eşinin başörtülü olması ve namaz kılan biri olduğu için ordudan atıldığını savundu.
Akçakoyun, "Ayrılış tarihinde benimle aynı sicil ve rütbede olan askeri
personelin halen sahip olduğu rütbe ve yasal özlük haklarının verilmesini, ilişik kesme tarihinden göreve iade tarihine kadar yoksun kaldığım tüm yasal ve somut maddi haklarımın hesaplanarak tazminini, göreve iade talebim kabul görmezse; hukuka aykırı işlem sonucu ortaya çıkan mahrum bırakıldığım tüm sosyal ve
ekonomik haklarımın hesaplanarak verilmesini, emsallerimin konumunda
emekli edilmemi ve emeklilikle ilgili tüm haklarımın (Emekli
askeri personel kimlik kartı, TSK sosyal tesislerinden yararlanma hakkı veren tüm
karne ve belgeler, iptal edilen
silah taşıma ruhsatım) iadesini, göreve devam durumunda normal emeklilik tarihine kadar tahakkuk eden yoksun kaldığım
OYAK ve
Emekli Sandığı toplu ödemelerini ve yine yoksun kaldığım emsallerime ödenmiş bulunan
maaş ve sosyal yardımlardan oluşan maaş tutarları toplamının ödenmesini talep ediyorum." ifadesini kullandı.
"Çok sayıda başarı belgem var. 15
Eylül 1980 tarihinde Türk Silahlı Kuvvetleri'ne ast
subay olarak başladım." diyen Akçakoyun, "17 yıl görev yaptım. Bu süre içerisinde hiçbir disiplinsizlik yapmadım. 1994 yılında Subay Bilgi Formu'na eşimin başörtülü fotoğrafını ekledikten sonra 4 yıl boyunca yazılı ve sözlü
savunma geçirdim. 16 Haziran 1998 tarihinde ise 'disiplinsizlik' adı altında YAŞ kararıyla ordudan uzaklaştırıldım." dedi.
Yıllarca görev yaptığı ordudan birilerinin haksız kararlarıyla uzaklaştırıldığını öne süren Akçakoyun, "
Milli Savunma Bakanlığı'ndan mağduriyetlerimizi giderecek bir yasal
düzenlemeye
imza atmasını bekliyoruz. Bizim maddi ve manevi çok ciddi kayıplarımız var.
Anayasa değişiklikleri ile ilgili yapılan
referandum sonucu yasama organınca ortadan kaldırılan sabık düzenleme ile benim gibi yüzlerce askeri personel, temel hak ve özgürlüklerden olan adil
yargılanma hakkından mahrum bırakılmıştır. Hiçbir somut delili olmayan ve dayanaksız iddialarla ve yargı yolu açık şekilde resen emekli etme imkanı varken bu idari yolu kasten kullanmayıp, yargı denetimini imkansız kılan yöntemle ayırma ve
tasfiye işlemlerini gerçekleştirmişlerdir. Mevcut haliyle bünyesinde hakim sınıfından olmayan
muvazzaf subayların üye olarak görev yaptığı bir mahkemeden evrensel hukuk anlamında adaletin tecelli etmesini beklemek mümkün değildir. Askeri Yüksek İdari
Yargıda görev yapan askeri hakim sınıfına mensup subaylar da, komuta kademesine sicil ve diğer yönlerden bağımlı bulunduğundan, bağımsız bir yargılama yeteneğinden hukuken ve fiilen yoksundur." şeklinde konuştu.