BAŞBAKAN ERDOĞAN'IN GRUP TOPLANTISINI CANLI İZLEDİNİZ
AK Parti Genel Başkanı ve Baş
bakan Recep
Tayyip Erdoğan,
TBMM gündeminde bulunan Sosyal Sigortalar ve Genel
Sağlık Sigortası Yasa Tasarısını değerlendirirken, ''Bir çok meselede olduğu gibi çözümsüzlüğü çözüm gibi gösterenler,
ucuz popülizme teşebbüs etmesinler. Konuyu istismar aracı haline getirmek isteyenler, realite ile yüzleşmek zorundadır'' dedi.
Partisinin TBMM grup toplantısında konuşan Erdoğan, Sosyal Sigortalar ve
Genel Sağlık Sigortası Kanununda değişiklik öngören
yasa tasarısına değindi. Erdoğan, ''Toplumun huzur ve mutluluğunu esas alan diğer sosyal politikalar gibi Sosyal
Güvenlik Reformu ile ilgili
düzenlemenin de
toplumun huzurunu, mutluluğunu esas aldığını'' kaydetti.
Söz konusu tasarının TBMM
Plan ve Bütçe Komisyonunundan geçtiğini, yakında
TBMM Genel Kurulu gündemine geleceğini ifade eden Erdoğan, çok boyutlu
reformun en geniş anlamda toplumun
katılımını, sosyal tarafların katılımını zorunlu kıldığını vurguladı.
Erdoğan, Ekonomik ve Sosyal Konseyin 3 Ocak 2008'de yayınladığı bildiride açık çağrıda bulunduğunu hatırlatarak, ''(Tasarı
kanunlaşıncaya kadar bütün kesimlerin görüş ve önerilerine kapımız ardına kadar açıktır) dedik. Bu çağrımız halen geçerlidir. Hangi kurumun olmazsa olmazları neler ise bize bildirin dedik'' dedi.
Meselenin bütün boyutlarıyla
işçi, işveren ve
emekli örgütlerinin temsilcileriyle tartışıldığını, dün
akşam bu kuruluşlardan birinin temsilcisinin Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanı
Faruk Çelik ile de görüştüğünü kaydeden Erdoğan, şöyle konuştu:
''Bir çok meselede olduğu gibi çözümsüzlüğü çözüm gibi gösterenler ucuz popülizme teşebbüs etmesinler. Kimseyi itham etmek kastıyla söylemiyorum ancak bu konuyu bir istismar aracı haline getirmek isteyenler realite ile yüzleşmek zorundadır, sorumluluk altında değerlendirmelerini yapmak durumundadırlar. Çünkü bu
ülke hepimizin, bu sorunları hep birlikte çözeceğiz. Burada, kalkıp da 'acaba ben bundan nasıl bir siyasi
rant elde edebilirim, acaba ben bunu kendim için nasıl bir siyasi ranta dönüştürürüm' gibi basit hesaplar içine girmesinler. Bu,
döner kendilerini vurur, bunu bilsinler. Uzun sürmez, kanun çıksın,
uygulama başlasın, bunların hepsi
yerli yerine oturacaktır. Bunu da söyleyeyim, bu konuda kendimize güveniyoruz. Çünkü samimiyetle bu kanunu düzenledik ve yaptık. Bizim bütün arzumuz, eşitsizliklerin mümkün olabildiği kadar giderilebilmesidir. Bu toplumun geleceğini, bu milletin uzun vadeli çıkarlarını düşünmek, toplumu bir bütün olarak algılayabilmek sadece
Hükümetin değil, kamusal faaliyet gösteren her kurum ve kuruluşun da görevidir.''
Kendi iktidarına kadar bütün
sendikaların en güçlü talebinin, sosyal güvenlik kurumlarının birleştirilmesi, tek
çatı altında toplanması olduğuna işaret eden Erdoğan, SSK, BAĞKUR ve
Emekli Sandığının 5502 sayılı kanunla 16
Mayıs 2006 tarihinde birleştiğini ve tek çatı altında toplandığını söyledi. Erdoğan, ''Pratikte henüz aşamadığımız sorunlar var. Ancak, bu ideal gerçekleşti. Bunu kim yaptı, AK Parti iktidarı yaptı'' diye konuştu.
-''BU DA NEREDEN ÇIKTI HAVASINDA FİKİR YÜRÜTÜYORLAR''-
Norm ve standart birliğini sağlamaya dönük 5510 sayılı yasanın
Anayasa Mahkemesinin bazı hükümlerini iptal etmesi nedeniyle yürürlüğe girmediğine dikkati çeken Erdoğan, şimdi iptal gerekçelerini de karşılayan norm ve standart birliği amacını gözeten yeni bir tasarı hazırladıklarını ve Meclisin gündemine getirdiklerini anlattı.
Mevzuatı birleştirerek farklı sosyal güvenlik kurumları şemsiyesi altındaki vatandaşları gerçek anlamda ''ortak bir şemsiye'' altına almayı amaçladıklarını kaydeden Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Birileri sanki düne kadar öyle bir sorun yokmuş gibi, 'bu da nereden çıktı?' havasında fikir yürütüyor. Çalışma Bakanımız öncelikle Üçlü Danışma Kurulunda bütün sosyal taraflara ayrıntılı olarak bilgi verdi. Ardından siyasi partilerimizin grupları bilgilendirildi. Keza, üniversitelerimizin görüşleri alındı. Alınan görüş ve öneriler büyük ölçüde tasarıya yansıtıldı. Kuşkusuz realite,
Türkiye'nin imkan ve kaynakları ölçüsünde bir karar almayı da zorunlu kılıyor.''
-''DÜNDEN BUGÜN GÖRÜLEBİLSEYDİ...''-
Erdoğan, düzenlemenin ne getirdiği, hangi toplumsal kesimleri ne ölçüde etkilediği konusunda bilgi verirken, ''Sosyal devlet ilkesinin gereği olarak, bu düzenlemeyle emeklilik koşulları ve
maaş hesapları işçi, memur ve esnaf için eşitleniyor. Herkes, farklı hukuk düzenlemelerine tabi olmaktan çıkarılıyor ve bir eşitlik ilkesi getiriliyor. Bu bir mecburiyettir, bu bir zorunluluktur. Ekonominin realitesi de bunu gerektiriyor'' diye konuştu.
Sosyal güvenlik sistemiyle ilgili kararların en az 40-50 yıllık perspektiflerle hazırlanmak zorunda olduğuna işaret eden Erdoğan, bunun, işin tabiatı gereği olduğunu vurguladı.
Erdoğan, ''Bakınız içim üzülerek ifade ediyorum. Bundan 39 sene önce 1969'da, gelecekle ilgili, Türkiye'nin geleceğiyle ilgili yapılan yanlış bir öngörü, bugün önümüzde açık olarak duruyor. 1991'de bu açık 300 milyar YTL idi. 10 binde 5 iken, bugün bu açık Gayri Safi Milli Hasılamızın yaklaşık yüzde 4'ü seviyesine yükselmiştir. Dünden bugün görülebilseydi, bu böyle olmayacaktı. Ama bugün aynı yanlışı devam ettiremeyiz. Geleceği doğru hesaplamak ve doğru planlamak zorundayız'' dedi.
-''PRİM GÜN SAYISININ 7 BİNDEN 9 BİNE ÇIKARILMASI...''-
Yaptıklarının, temelde çalışma hayatını, çalışma barışını esas alan bir düzenleme olduğunu ifade eden Erdoğan, bugünü ve yarınlarını güvenceye alan bir düzenleme yapıldığını kaydetti.
Çalışanları sistemin içinde tutmaya dönük düzenleme yaptıklarını belirten Erdoğan, ''Prim ödeme gün sayısının 7 binden 9 bine çıkarılmasına
itiraz edenler, bu uygulamanın bundan 20 yıl sonra 2028'de ilk defa işe girecek olanlar için olduğunu söylemiyorlar. Herkes de zannediyor ki hemen Resmi Gazetede yayınlandığında uygulamaya girecek...
Hayır. Bakın bu, 2028'de ilk defa işe girenleri ilgilendiriyor. Sanki bugün çalışanları ilgilendiriyormuş gibi bir hava estiriyorlar'' diye konuştu.
-''BAĞKUR'DA BASAMAK SİSTEMİNİ KALDIRIYORUZ''-
Erdoğan, yeni düzenlemenin BAĞKUR, SSK ve Emekli Sandığı mensuplarına neler getirdiği konusunda ise şu bilgileri verdi:
''BAĞKUR'da basamak sistemini kaldırıyoruz. Ödenen
prim miktarı ve gün sayısı emekli maaşlarına doğrudan yansıyacaktır. BAĞKUR'da basamak sistemini kaldırıyoruz ki benim vatandaşımın kazancı artmadan primleri artmasın. Önce kazancı artacak sonra primi... Basamak sistemi yerine, esnafımızın ve çiftçimizin beyan ettiği
kazanç oranı üzerinden prim alınacaktır. Ne beyan ediyorsa onun üzerinden. Ayrıca, prim oranları yüzde 40'tan yüzde 33.5'e kadar düşüyor. BAĞKUR'lular için ilk kez, SSK'lılar gibi geçici iş göremezlik ödeneği öngörüyoruz. İş kazası geçiren bir esnafımız raporlu olduğu sürece Sosyal Güvenlik Kurumundan geliriyle orantılı olarak ücretini alacaktır. Mevcut sistemde 1 gün dahi
prim borcu varsa vatandaşımız sağlık
hizmetinden yararlanamıyor. Bunu esnafımız çok iyi biliyor. Biz bu süreyi 30 güne çıkarıyoruz. Dolayısıyla 30 günden aşağı prim borcu olan BAĞKUR'lu, sağlık hizmetinden yararlanabilecek.''
BAĞKUR, SSK ya da Emekli Sandığı mensuplarının olduğu gibi
18 yaşına kadar bütün çocukların hiçbir şart aranmaksızın sağlık hizmetinden yararlanabilme hakkına kavuştuğunu anlatan Erdoğan, ''Her doğan bir defa sosyal güvenceye sahip. İşte sosyal hukuk devleti budur. Çalışanların, emeklilerin, dul ve yetimlerin bu yasayla hak kaybına uğradığını şimdiden iddia etmek hakkaniyete uygun mudur?'' diye sordu.
-''SENDİKALAR BUNU NİYE KONUŞMUYORSUNUZ?''-
Erdoğan, tarımda çalışanlar ve köy muhtarlarına ilk kez asgari ücretin yarısı kadar gelir beyan edebilme imkanı getirdiklerini belirterek, SSK'lı işçiler ve bakmakla yükümlü oldukları
aile fertlerinin sağlık hizmetlerinden yararlanma süresini 90 günden 30 güne indirdiklerini söyledi.
Sendika yöneticilerine seslenen Erdoğan, ''Sendikalar bunu niye konuşmuyorsunuz. Soruyorum sendikalarımızın değerli yöneticilerine; Bu talep sendikalarımızın yıllar yılı her platformda eleştirdiği bir mesele, bir sorun değil miydi?'' dedi.
Erdoğan,
emzirme ödeneğini 50 YTL'den 203 YTL'ye, cenaze ödeneğini 242 YTL'den 608 YTL'ye çıkardıklarını bildirerek, ''Bunları niye görmüyorsunuz? Bunlar para değil mi?'' diye sordu.
İşverenlerin işçilere verdiği ayni yardımlardan prim kesilmeyeceğini, hem emeği hem alın terini korumaya aldıklarını hem de üretici kesimleri güvenceye aldıklarını anlatan Erdoğan, yine ilk kez,
yurt dışı müteahhitlik hizmetlerinde işverenlerin
rekabet gücünü olumsuz etkilemeyecek şekilde, işçileri de
mağdur etmeyecek şekilde
sigortalılıklarını yeniden düzenlenme imkanı verdiklerini söyledi.
Erdoğan, ''tamamlayıcı sigortalar'' olan
bireysel emeklilik ve özel sağlık sigortalarını
teşvik eden düzenlemeler getirdiklerini de ifade etti.
AK Parti Genel Başkanı ve
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, bazılarının, yasa tasarısının (Sosyal güvenlik) tek bir cümlesini bile okumadan spekülasyon ürettiklerini ifade ederek, ''(Çalışanların, emeklilerin haklarında gerileme olacakmış...) Açık söylüyorum; asla böyle bir şey söz konusu değildir. Dürüst davranmıyorlar ve yalan söylüyorlar'' dedi.
Kendilerinden önceki hükümetlerin sürekli konuştuğu, sürekli tartıştığı ama çözüme bugüne kadar kimsenin yanaşmadığı temel sorunların, bugünkü Türkiye'nin en öncelikli meselesi olduğunu kaydeden Erdoğan, şunları söyledi:
''Sosyal hukuk devleti ilkesini tam olarak hayata geçirmek için ilk günden beri Türkiye'nin öncelikli meselelerini çözüm sırasına koyan Hükümetimiz, bu meseleyi kangren haline gelmeden çözmek zorundaydı. Hükümetimiz, daha önce attığı büyük reform adımlarının tamamlayıcısı olarak sosyal güvenlik şemsiyesini güvenceye almaya mecburdur. Bunun, güçlü bir siyasi irade ve kararlılık gerektiğinin farkındaydık. Bunun içinde bildiğiniz gibi 58 ve 59. hükümetler döneminde bunu Genel Kuruldan geçirdik fakat maalesef geri iade edilmesi sebebiyle de 60. Hükümet döneminde tekrar masaya yatırdık ve çalışmalarımızın
komisyon kısmı bitti. Şimdi Genel Kurulda görüşerek inşallah bunu bitirmiş olacağız.
Türkiye'nin bu değişim ve dönüşüme ihtiyacı vardır ve AK Parti Hükümeti bu meseleyi de makul bir noktaya taşımaya kararlıdır. Türkiye, sosyal güvenlik reformunu daha fazla erteleyemez. Sosyal güvenlik meselesi, tıpkı ulusal güvenlik gibi popülizme feda edilemez. Defalarca anlattık, her platformda, her zeminde dile getirdik. Ekonomik Sosyal Konseyde, Çalışma Bakanlığımız bünyesindeki üçlü danışma kurulu toplantılarında, Sosyal Güvenlik Yüksek Danışma Kurulu toplantılarında, sendikalarımızla istişarelerimizde dile getirdiğimiz üzere, burada bir kez daha bu zaruretin siyasi ve
ekonomik nedenlerini açıklamak istiyorum.
Hiç bir
sivil toplum örgütü, konuyla ilgili söylüyorum, 'Bizimle görüşülmedi' diyemez. Şahsıma gelip benimle görüşenler de oldu. Onlarla Bakanımla birlikte görüştüğüm gibi bakanım da ilgili tüm kuruluşlarla görüşmelerini defaatle yapmıştır.
Türkiye'de sosyal güvenlik sistemi, uzun yılların hataları sonucu sürdürülebilirlik vasfını giderek kaybetme noktasına gelmiştir. Siyasette ve ekonomide uzun yılların birikimiyle ortaya çıkan çarpık düzen, sosyal güvenlik sisteminin insani ve iktisadi cepheleriyle, rasyonel bir şekilde ele alınmasının önünde engel teşkil etmiştir.''
-''SİYASİ RANT ALANI...''-
Başbakan Erdoğan, eski ve çarpık
siyaset anlayışının, sosyal güvenlik sistemini bir ''Siyasi rant'' alanı olarak algıladığını, ekonomik ve toplumsal gerçekleri gözardı ederek, sadece oy kaygısıyla sosyal güvenlik sistemini tahrip ettiğini bildirdi.
Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti:
''1969'dan sonra, 25 yıl sigortalı, 5 bin gün prim ödeyen 38 yaşındaki kadın, 43 yaşındaki erkek emekli olabiliyordu, emekli oldu. Bunun sorumlusu kim? Bunun sorumlusu işte, 1969 sonrasında sorumsuz, kaygısız, düşüncesiz, o popülist uygulamalardır.
O ucuz popülist siyasetin aktörlerinin kimler olduğunu size açıklamayacağım. Sizler, onları çok iyi biliyorsunuz. Türkiye'yi bu noktalara nasıl getirdiler? Türkiye'ye bu yükü nasıl yüklediler? Önce bir bunun muhasebesini yapsınlar.
5 yıldır onların bozduklarını
tamir etmek için çalışıyoruz. Son 5 yılda Türkiye'nin siyasette ve ekonomide oluşturduğu rasyonel zemin, sosyal güvenlik alanını da yeniden düşünmemize imkan vermiştir.
AK Parti, yeni siyaset anlayışıyla Türkiye'de siyasetin parametrelerinin de yeniden düşünülmesine hizmet etmektedir. Sosyal güvenlik alanında yaptığımız ve yapacağımız yapısal reformlar, işte bu yeni siyaset parametreleri temelinde yürümektedir. Buradaki önceliğimiz ülkemizin bekasıdır, milletimizin v
e devletimizin geleceğidir. Geleceği ucuz popülizmle değil, ancak ve ancak rasyonel hesaplarla öngörebilir şekilde planlayabiliriz.
Açık ve net olarak söylüyorum: AK Parti, toplumsal kaynakların siyasi çıkar kaygısıyla ve irrasyonel şekilde dağıtılmasını reddeden bir siyaset anlayışını temsil etmektedir. Siyaseti, içinde yaşadığımız dünyanın gerçeklerinden bağımsız bir zeminde kuramayız, kurmaya kalkıştığımızda da uzun vadede milletimize, insanımıza kötülük ederiz.''
-''HESABINI KİTABINI İYİ YAPMAK...''-
Kısa vadeli siyasi kazanımlar için toplumun ve ülkenin geleceğini riske atamayacaklarını kaydeden Başbakan Erdoğan, ''Alınması gereken bir risk varsa o riski biz alırız ama toplumun bekasını, milletin geleceğini belirsizliğe bırakamayız'' diye konuştu.
Devletin de kamu yönetiminin de iktisadi süreçleri dikkate almak, ''Hesabını kitabını iyi yapmak zorunda'' olduğuna işaret eden Recep Tayyip Erdoğan, kamunun menfaatini, toplumun uzun vadeli çıkarlarını gözetmek ve hesaba katmanın kamu yönetiminin öncelikli görevi olduğunu vurguladı.
Temennilerle devletin yönetilemeyeceğinin altını çizen Başbakan Erdoğan, şöyle konuştu:
''Rasyonel, özellikle bu noktada demokratik bir devlet, Anayasamızda da ifade edildiği gibi, bizim için önem arz ediyor. Bunun lafı olmaz...
Küresel iktisadi süreçleri de hesaba katan bir işleyişle biz bu devlet anlayışımızı sürdüreceğiz.
Hükümetimiz, bunun şuurunda olarak, sosyal güvenlik sistemimize ilişkin reformlarını tamamlamak azmindedir.
Biz, bugüne kadarki hükümetlerin ihmalinden ve rant kaygısından kaynaklanan ve birikerek çoğalan bir problemi çözme sorumluluğunu taşımaktayız. Bu sorumluluğu taşımakta tereddüt etmiyoruz, çünkü biz milletin orta ve uzun vadeli çıkarlarını gözetiyoruz. Siyaseti günlük çıkar hesaplarının ötesinde bir iş olarak görüyoruz.
Milletimiz bizden imtiyaz değil,
adalet istiyor. Bizler imtiyaz için değil, adalet için geldik. Bizler adalet ve kalkınmayı şiar edinmiş bir kadro olarak işbaşındayız ve bunu başaracağız. Adaletin temel şartı; sosyal devletin bütün vatandaşlarının eşitlik esasında haklarını kullanmasıdır. İstiyoruz ki kimse devlete mesafeli olmasın, kimse devlete itimatsızlık içinde olmasın.
Bu ülkede,
Allah aşkına burayı iyi düşünün. Ekranları başında bizi izleyen vatandaşlarıma özellikle sesleniyorum; bir çok yazılı ve görsel medyada bazı haberleri okuyoruz, dinliyoruz. Hedefinden tamamen saptırılan, bir çok yorumlar var. Bir çok başlıklar var. Bugün ben konuşuyorum. Bundan sonra da bakanım, Genel Kurula gelene kadar bu konularda açıklamalar yapacak. Bu ülkede, Emekli Sandığı mensubu, Bağ-Kur mensubu, SSK mensubu ya da
Yeşil Kartlı vatandaşların hepsi bir hukuka bağlıdır. Hepsi için ayrı ayrı hukuk düzenleri olması kabul edilemez. Ama bugüne kadar hepsi ne yazık ki ayrı ayrı hukuk düzenine tabi idi. Şimdi biz bunu adil aynı bir hukuk düzenine tabi tutan anlayışı getiriyoruz. Bizim iktidarımıza kadar gelen bu yanlışlar, beş yılda büyük ölçüde düzeltilmiştir. Şimdi kalan eksikleri de telafi etmeye mecburuz.
Kimse Türkiye'nin gerçeklerinden kopuk yorumlar yapmasın. Önce gerçek verileri önümüze koyduktan sonra yorum ve önerilerimizi getirmek zorundayız. Bakınız, sosyal güvenlik düzenimizle ilgili bir tek örnek vereceğim.
1960'ta 24 çalışan 1 emekliye bakarken, bu oran 1970'de 9, 1980'de 3, 1990'da 2, 2007'de ise 2 çalışan 1 emekliye bakar durumda... Soruyorum; bu tablo Türkiye için sürdürülebilir mi? Bunun altından kalkılabilir mi?
Buradan sendikalara sesleniyorum; acaba sendikalarımız bu ülkeyi yönetmiş olsalar, 'Ben bu tabloyu sürdürebilirim' diyecek bir babayiğit var mı? Bir ara hastaneleri birleştirirken de sendikalar kalktı böyle bir ifade kullandı. Dediler ki 'Bu hastaneler bizim' Ben de dedim ki 'Alın buyurun siz işletin. Madem bu hastaneler sizin buyurun siz işletin... Biz her türlü desteği veririz ama bir daha kapımıza gelmeyeceksiniz' Yüklenemediler. Olacak iş değil ki... Öyle sendikalar görüyorum ki ben, bazen bakıyorsunuz, hemen bir
grev ilan ediyorlar ondan sonra 1 ay maaş ödeyemiyorlar. İkinci aya tahammülleri yok. Hele hele kaynağından işçinin parası kesilmese sendikalar belki de kaynak bulamayacaklar. Bakın sendika mensuplarına... Sendikalı olmayı biz de teşvik edelim, devlet olarak biz de bu konuda yardımcı olalım. Acaba kaç kişi gidecek üye olacak? Niye? Çünkü bu noktada maalesef bizdeki kültür her iki taraf için söylüyorum; gelişmiş değil. Biz diyoruz ki sürdürülebilir bir sosyal güvenlik için bu oranın en az 4 çalışana 1 emekli olması gerektiğini bütün uzmanlar, bütün bilim adamları ifade ediyorlar. Bunu yakalamamız lazım.''
-''TÜRKİYE BU YÜKÜ FAZLA TAŞIYAMAZ...''-
Başbakan Erdoğan, bozulan aktif-pasif oranının, aktüeryal dengeleri de bozduğunu ve sosyal güvenlik açıklarının artarak bugünlere geldiğini söyledi. 1990 öncesi kendi kendini finanse edebilen sistemin, 1991'den sonra açık vermeye başladığını, bu açığın da katlanarak bugünlere geldiğini anlatan Erdoğan, şunları söyledi:
''Türkiye bu yükü daha fazla taşıyamaz. Yani acil müdahale iktisaden, aklen, mantıken zorunludur. Hükümetimiz,
Sosyal Güvenlik Reformu ile norm ve standart birliğinin sağlanmasını, sosyal güvenlik sisteminin finansal sürdürülebilirliğinin sağlanmasını, kolay erişilebilir, tüm vatandaşlarımızı kapsayan Genel Sağlık Sigortasının kurulmasını amaçlamıştır.
Getirdiğimiz yeni düzenlemeyle burayı özellikle milletime duyurmak istiyorum; sağolsun kimse şuradaki pozitif, olumlu yanları konuşmuyor. Hesapları da yaparken bu kadar müzakerelerden sonra oluşan güzel tabloyu, kimse anlatmıyor. Anlatırken de maalesef yanlış anlatıyor. Bakın, getirdiğimiz yeni düzenleme ile geliri asgari ücretin üçte birinden az olanların genel sağlık primleri,
Hazine tarafından karşılanacaktır. 18 yaş altındaki herkes, prim borcu, sigortalılık gibi hiçbir şart aranmaksızın
sağlık hizmetlerinden yararlanabilecektir. Yani her doğan sigortalı doğacak. Nereye kadar? 18 yaşına kadar.
Vatansızlar ve hatta sığınmacılar dahil Türkiye'de Genel Sağlık Sigortası kapsamında bulunmayan kimse kalmayacaktır. Hükümet programımızın gereği budur,eşitliği esas alan Anayasanın gereği budur, ülkemizin ekonomisinin gereği budur,dünyanın realitesi budur, yani aklın da bilimin de rasyonel yönetimin de yolu budur ve biz de bunu yapıyoruz.
Bazıları yasa taslağının tek bir cümlesini bile okumadan spekülasyon üretiyorlar. 'Çalışanların, emeklilerin haklarında gerileme olacakmış' Açık söylüyorum; asla böyle bir şey söz konusu değildir. Dürüst davranmıyorlar ve yalan söylüyorlar. Böyle bir şey yok. Kazanılmış haklar aynen devam edecektir...
İzmir'de
yaşlı amcalar yanıma geldi, 'Oğlum bizim emeklilik maaşlarını geri alacakmışsınız' dedi. 'Amca kim söyledi?' dedim. 'Televizyonda söylüyorlar' dedi. Dürüst davranmıyorlar. Yanlış bir istikamette halkımızı bilgilendiriyorlar. Böyle bir şey yok, böyle bir şey olamaz, olmayacaktır. Çünkü bunların hepsi kazanılmış haklar içindedir. Tam aksine iyileşme olacaktır.
Ben de emekçiyim, ben de damdan düşenim. Bütün işçilerimizle, çiftçimizle, memurumuzla, esnafımızla her zaman kendimi beraber hissediyorum. Ben bir işçi emeklisiyim. Oradan geliyorum. Hiçbir zaman bu ülke için değer üreten kimseye bizler, fildişi kulelerden bakmadık, bakmayız.
Bizim gözümüzde emekten, alın terinden,
helal kazançtan daha değerli hiçbir şey yoktur.''
Çalışma hayatının bütün taraflarıyla, bu sürecin başından beri içinde yer aldığını kaydeden Başbakan Erdoğan, ''Defalarca göz göze yüz yüze bu meseleleri konuştuk. Soruyorum: Şu an emekli olduğu halde, 2 milyon 100 bin insanımız emeklilikten sonra çalışmak zorunda mıdır değil midir? Sosyal Güvenlik sistemimizle ilgili bir çelişki değil midir bu tablo? Bu çelişkiyi gidermek hükümetin görevi değil midir?'' dedi.
AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan,
milli gelirin hesaplanmasında bugüne kadar kullanılan ve güncelliğini önemli ölçüde yitiren hesaplama sisteminin teknolojideki gelişmeler ve AB ile uyumun sağlanması amacıyla değiştirildiğini belirtti.
Erdoğan, ''Bu, ilk defa bizim yaptığımız bir güncelleme değildir. 1972 ve 1993 yılında da güncelleme yapılmıştır'' dedi.
Başbakan Erdoğan, partisinin TBMM grup toplantısında yaptığı konuşmada, memur, işçi, esnaf ve çiftçinin Türkiye'nin hür ve özgür vatandaşları olduğunu söyleyerek, bütün sosyal kesimlerin kendilerinden imtiyaz yerine adalet istediğini bildirdi.
Erdoğan, ilk defa memuriyete girecek olanların Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda değişiklik öngören yasa kapsamına alındığını belirterek, ''Allah korusun ama
ölüm aylığının memur ailesine bağlanabilmesi için gerekli görülen 10 yıl çalışma zorunluluğunu bu yasa 5 yıla indiriyor'' dedi.
Başbakan Erdoğan, tasarının getirdiği yeni düzenlemeleri şöyle anlattı:
''Memurların emekli aylıkları tüm çalışma sürelerindeki primleri esas alınarak hesaplanacak şekilde düzenleniyor. İsteğe bağlı sigortalı olabilmek için 3 yıl çalışma şartı kalkıyor. İsteyen, şartları uygun olan bugünden primlerini ödeyebilecektir. Kısmi süreli çalışanlar da sigortalı olabilecekler, çalışmadıkları süreleri isteğe bağlı sigorta ile tamamlayabilecekler.
Doğum izinleri, akademik eğitim süreleri gibi daha önce hizmet borçlanması yapılamayan süreler için de borçlanma imkanı getirilmiştir. Ayrıca, bu düzenlemelerin önemli bir sonucu da
kayıt dışılığın kayıt altına alınmasıdır. Bunu da yıllarca konuştuk.
Kamu idareleri ve bankalarla
işbirliği yaparak kayıt dışılıkla mücadele edeceğiz.
Genel Sağlık Sigortası ile hangi iyileşmeler geliyor? Her şeyden önemlisi bütün vatandaşlarımızı genel
sağlık sigortası kapsamına alıyoruz. Yeşil
kart uygulaması yerine, aile içindeki geliri asgari ücretin üçte birinden az olanların primleri, devlet tarafından ödenerek genel sağlık sigortası haklarından yararlanmaları sağlanacak. Devlet ilk kez, 'ben sizin açığınızı kapatıyorum' demeyecek. İlk defa primli katkı sistemi getiriliyor.
Türkiye'de sürekli yaşayan yabancılar da sağlık sigortası kapsamına alınıyor. Koruyucu sağlık hizmetleri ilk defa finansmanı sağlanacak sağlık hizmetleri kapsamına alınıyor. 18 yaşından
küçük bütün çocuklar, sigortalılık ya da prim ödeme şartı aranmaksızın sağlık hizmetlerinden yararlanacaklar. Prim ödeme gücü olmayan vatandaşlarımızın primleri devlet tarafından karşılanıyor.''
-''İŞTE SOSYAL DEVLET, SİGORTALI OLMANIN MANTIĞI BUDUR''-
Başbakan Erdoğan, aile içindeki kişi başına düşen aylık gelir tutarı, brüt asgari ücretin üçte birinden az ise primin devlet tarafından karşılanarak genel sağlık sigortası haklarından yararlanmasının sağlandığını ifade etti.
Vatandaşların
sözleşmeli sağlık tesislerinden istediklerine müracaat edebileceklerini belirten Erdoğan, ''İkamet yeri dışına sevk halinde yol parası, zaruri masraf ve refakatçi giderleri ödenecek. (Biliyorsunuz,
BAĞ-KUR ve
yeşil kartlılara şimdiye kadar ödenmiyordu) Yatarak
tedavi gören vatandaşlarımızdan katkı payını tamamen kaldırıyoruz. İşte sosyal devlet budur, esasen sigortalı olmanın mantığı budur'' diye konuştu.
Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye'de tedavisinin yapılamadığı tespit edilen kişilerin ayrım yapılmaksızın yurt dışına tedaviye gönderilmesine imkan sağladıklarını kaydederek, sözleşmeli sağlık tesislerinin vatandaştan talep edebilecekleri fark ücretine bir üst sınır (yüzde 20) getirdiklerini bildirdi.
-''İTFAİYECİLERE, FİİLİ HİZMET ZAMMI''-
Bu yasayla, Türkiye'de ilk kez bağımsız çalışanlar, yani kendi nam ve hesabına çalışanların da devlet sosyal güvenlik şemsiyesi altına alındığını ve haklarının korunduğunu ifade eden Erdoğan, şunları kaydetti:
''Türkiye'de ilk kez, itfaiyeciler,
yangın söndüren vatandaşlar için fiili hizmet zammı getiriyoruz.
Acil hallerde sözleşmeli ve sözleşmesiz sağlık kuruluşlarının genel sağlık sigortası fiyatlarını uygulamak zorunda olduğu hüküm getiriliyor ve bu bedelin kurumca karşılanması sağlanıyor. En önemlisi, Türkiye'de ilk kez sosyal devlet olmanın bir gereği olarak, her ay itibariyle tahsil edilen prim toplamının 4'te 1'i kadar devlet katkısı getiriyoruz. İşte toplumu önceleyen AK Partinin sosyal devlet anlayışı budur. İşte Türkiye'yi o karanlık girdaptan çıkaran ve bugünlere kavuşturan AK Parti iktidarının sosyal güvenlikle ilgili gelecek perspektifi budur.
Benim halkımdan bir ricam var. Tüm Anadolu'ya, millete bire bir anlatılması gereken de budur: Nedir o? Asla yolsuzluklara prim vermeyeceğiz. Çünkü, tüm bu imkanları suiistimal etmek isteyenler çıkabilir. Bu ahlaki, insani bir meseledir. Onun için de halkımızın bu noktada asla kendilerini yanlışa sevk etmek isteyenlere prim vermemesi lazım. Kurumlarımızla her zaman yanında olacağız. Bu işin takipçisi olacağız. Denetim sistemlerini buna göre çok daha farklı bir şekilde çalıştıracağız. Çünkü bu bizim için olmazsa olmaz bir adımdır ve bunu başarmaya mecburuz. Hayırlı olsun diyorum. Bundan sonra bakan arkadaşımın yoğun bir şekilde çalışmasıyla halkımıza anlatılacak, biz gittiğimiz yerlerde anlatacağız, milletvekili arkadaşlarım anlatacak. Ekranları başında bugün bizi dinleyen tüm halkım, bunu bizden dinlediği gibi bilsin, böyle inansın, böyle anlatsın, diğerleri yalandır. Eğer aksi bir şey oluyorsa gittiğimiz yerlerde gelsin bizim yakamıza yapışsın. (Bak böyle dediniz ama böyle oldu.)''
-MİLLİ GELİRİN HESAPLANMASINDA YÖNTEM DEĞİŞİKLİĞİ-
Başbakan Erdoğan, Türkiye
İstatistik Kurumunun (
TÜİK), 8
Mart itibariyle milli gelirin hesaplanması yönteminde değişiklik yaptığını, yeni rakamları kamuoyuna açıkladığını söyledi.
Bugüne kadar kullanılan hesaplama yönteminin, '1987 bazlı
seri' olarak adlandırıldığını ve güncelliğini önemli ölçüde yitirdiğini dile getiren Erdoğan, teknolojideki gelişmeler, imkanlardaki gelişmeler, yeni araştırma yöntemlerinin ortaya çıkması, özellikle de AB ile uyumun sağlanması amacıyla yöntemin değiştirildiğini, hesaplama kapsamının genişletildiğini bildirdi.
Başbakan Erdoğan, ''Türkiye'de olsun, diğer ülkelerde olsun, yöntem değişiklikleri ihtiyaca göre periyodik olarak yapılır. Nitekim bizim ülkemizde de zaman zaman bu güncellemeler yapılmıştır. Bu, ilk defa bizim yaptığımız bir güncelleme değildir. 1972 ve 1993 yılında da bu güncelleme yapılmıştır'' diye konuştu.
Kapsam genişlediği, yeni
teknikler, yeni yöntemler kullanıldığı için güncellemeler sırasında farklılıklar da oluştuğunu söyleyen Erdoğan, 1993'de güncelleme yapıldığında, Türkiye'nin milli gelirinin yüzde 38 oranında arttığını anımsattı.
Bir yıl önce açıklamayı planladıkları milli gelir hesaplarında yapılan güncellemenin, çok uzun ve titiz bir çalışma sonucunda ortaya çıktığını belirten Erdoğan, kurum personelinin eğitildiğini, değişik ülkelerle teknik çalışma toplantıları yapıldığını, uluslararası danışmanlık hizmetleri alındığını; ölçümde kullanılan sayımlar ve kayıtların gözden geçirildiğini ve çalışmaların hacimlerinin artırıldığını bildirdi.
-''HER ŞEYDEN ÖNEMLİSİ, BU YENİ SERİ...''
Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Dikkat ediniz, 1987 bazlı seride kullanılan veriler ile bugünkü veriler arasında her yönden ciddi farklılıklar oluşmuş durumda.
Konut sayıları, istihdam verileri, sanayi ve
iş yeri istatistikleri gibi birçok veri sağlıklı bir şekilde hesaplanmış ve en güncel şekilde hesaplama yöntemine dahil edilmiştir.
İnternet hizmet sağlayıcıları gibi, kiralama şirketleri, faktöring şirketleri, katılım bankaları gibi yeni
sektörler de bu yeni seride dikkate alınmaya başlanmıştır.
Bu yeni seri, eski seriye göre ekonomik gelişmeleri hem toplamda hem de sektör ayrıntısında çok daha duyarlı, çok daha sağlıklı biçimde yansıtmaktadır. Her şeyden önemlisi, bu yeni seri, bu yeni hesaplama yöntemi, AB normlarına uyumlu bir seridir. Türkiye, bu yeni seri ile ESA 95, yani
Avrupa Muhasebe Sistemine uyumlu bir milli gelir hesaplama yöntemini benimsemiş bulunmaktadır.''
-''YENİ RAKAMLAR, AK PARTİ DÖNEMİ İÇİN HESAPLANMADI''-
Başbakan Erdoğan, milli gelirin hesaplanması, ve hesaplama yönteminin oluşturulmasının son derece teknik bir konu olduğunu, yüzlerce uzmanın çabası sonucu ortaya çıktığını ve tamamen bilimsel metotlarla oluşturulduğunu bildirdi.
Bu konuda yorum yapan ya da yapacak olan kişilerin, donanımlı olması, konuya
vakıf olmasının son derece önemli olduğunu dile getiren Erdoğan, bu yeni rakamların, sadece son yıllar, AK Parti dönemi için hesaplanmış rakamlar olmadığını, 1998 yılından itibaren yıllık milli gelir rakamlarının yeniden hesaplandığını, böylece kıyas yapma imkanının da doğduğunu ifade etti.
Recep Tayyip Erdoğan, eski hesaplama yöntemine göre, 1998'de Türkiye'nin milli geliri 201 milyar 561 milyon dolar iken, yeni yöntemle milli gelirin o yıl, 270 milyar 947 milyon dolar olarak hesaplandığını bildirdi. Erdoğan, 2002'de, eski yönteme göre milli gelir 182 milyar 564 milyon dolar iken, yeni yöntemle 230 milyar 494 milyon dolar olarak hesaplandığını kaydetti.
Başbakan Erdoğan, sözlerini şöyle tamamladı:
''Gayri safi... Bundan sonra, bu hesaplama milli gelire göre yapılmayacak. Gayri safi yurt içi hasılaya göre yapılacak. Çünkü Avrupa'daki ölçümleme bu. 2006 yılında milli gelir, 758 milyar 391 milyon YTL olmuştur. Bir başka deyişle, 2006 yılında milli gelirimiz, 526 milyar 429 milyon dolar olarak gerçekleşmiştir. 2002 yılında 230 milyar dolar seviyesinde olan milli gelirimiz, 5 yılda yüzde 100'ün üzerinde artış kaydetmiş ve 526 milyar dolara yükselmiştir. 2007'ye ait milli gelir rakamları da 31 Mart tarihinde açıklanacak.
Türkiye ekonomisi, 2007 yılının ilk çeyreğinde yüzde 8.2; ikinci çeyreğinde yüzde 4.2 ve üçüncü çeyreğinde de yüzde 3.3 oranında
büyüme kaydetmiştir. Türkiye ekonomisi, tarihinde ilk kez 23 çeyrek üst üste büyüme başarısını göstermiştir.
Yazılı ve görsel medyada bu tür haberlerin çok daha sağlıklı verilebilmesi noktasında, TÜİK'in her an kendilerine yardımcı olabileceğini kendilerine duyurmak istiyorum. Bu bilgileri sadece kendi yorumlarıyla fa