Bilgin, geçtiğimiz hafta gazeteci
Nazlı Ilıcak’ın
Kanal 7’de yayınlanan Sözün Özü programına katılarak 28
Şubat sürecinde askerden gelen talimatla haberlerin hazırlandığını anlatmıştı.
Ilıcak’ın bu haftaki programına konuk olan sürecin mağdurlarından Mehmet Ali
Birand, geçmişi çok fazla karıştırmak istememekle birlikte olayda suçu bulunanların cezalandırılması gerektiğini söyledi.
Televizyon programının yanı sıra Posta Gazetesi’ndeki köşesinde de andıç olayını yazan Birand, “
Andıç sadece bizleri vurmadı.” dedi. Yazısında andıçın Türk Silahlı Kuvvetleri’ne (TSK) zarar verdiğini ifade eden Birand, “Andıç Türk Silahlı Kuvvetleri’ne büyük yara verdirdi. Ülkenin üstüne titrediği o kurumu yıprattı, güvenilirliğini azalttı.
Askerin, karanlık ilişkiler içinde olduğu söylentilerine güç verdi.” diye konuştu. Andıçın bel altı vurulan bir gelişme olduğunu belirten Birand, şöyle devam etti: “Türk Silahlı Kuvvetleri’nin üst düzey komutanlarının böylesine tamamen yalana dayanan çirkin bir
komplo hazırlayabileceklerini kabul edemedim.” Olayın ardından kendisine
Aydın Doğan’ın
destek verdiğini söyleyen Birand, andıç olayını anlatırken şu ifadeleri kullandı: “Sonradan bunun
Genelkurmay 2. Başkanı
Org. Çevik Bir ve Genel Sekreter
Erol Özkasnak tarafından andıç diye adlandırılan bir yazıyla hazırlandığı anlaşılmıştı. Ancak bu süreçte, komplonun basına geniş şekilde yansıması için de aynı ikili etkili olmuş ve ben dahil bazı gazeteciler işlerinden atılmışlardı. Baskıyı Org. Bir ve Özkasnak yapmış. Örneğin Aydın Doğan direnirken,
Dinç Bilgin hemen uyum göstermiş ve bu ikilinin gerekli gördüğü temizliği gerçekleştirmişti.”
“Bu gazetecilerin tek kusuru
Kürt sorunuyla ilgili resmî politikaya uyum göstermemeleriydi.” diyen Birand’a destek ise olayı dün ikinci kez köşesine taşıyan
Sabah Gazetesi yazarı
Ergun Babahan’dan geldi. Babahan, “Ancak gazetelerde, özellikle Sabah Grubu’nda demokratik tavrını sürdüren, meşru hükümete, muhalefete karşı çıkan köşe yazarlarının varlığı devam ediyordu. Asker,
PKK ve
Kürt sorunu nedeniyle Sabah Grubu’ndaki kimi yazarlara öfkeliydi. Andıç, bu amaca
hizmet etti. Hem bütün köşe yazarlarına gözdağı verdi hem de o dönemki komuta kademesinin tepkisini çeken iki yazarı cezalandırdı.” dedi.
Hürriyet Gazetesi Başyazarı
Oktay Ekşi de, o dönemde yazdığı yazısından dolayı pişman olmadığını söyledi. ‘Ve anladık ki birileri bizi kandırmış, bir senaryonun içinde yer almışız.’ diyen Ekşi, dönemi şu ifadelerle anlattı: “Yazıişleri toplantısında bize bazı gazetecilerin PKK ile
işbirliği yaptığı ve Şemdin
Sakık’tan para aldığı söylendi. Herkes gibi ben de çok büyük tepki gösterdim. Ertesi gün bu yazıyı yazdım. Benim yazım 3 kişiyi
hedef alıyormuş gibi göründü. PKK ile işbirliği yapsalardı yine yazarım. Fakat sonra
Şemdin Sakık verdiği ilk ifadede, ‘Ben Türk gazetecilerle işbirliği yapmadım, böyle bir açıklamada bulunmadım.’ dedi. Haklarında yazı yazdığım arkadaşlarımdan hemen özür diledim. Nazlı Ilıcak, olayın üstüne gitti. Bir tertip varmış, birilerini karalamak için düzenlenmiş. Biz de bu düzenlemenin içinde bilmeden yer aldık.”
Pişmanlıklar yaraları kapatmıyor
Andıçı hazırlayan dönemin komutanlarını önemsemedim. Zira Türk ordusunu tanıyordum. Bu olayın birkaç kişiden kaynaklandığını biliyordum. Nitekim TSK da bir süre sonra kendi içinde temizliğe girdi ve ince ayarlarla bu tip yaklaşımları benimsemediğini gösterdi. Yapanlar, yani gerçek sorumlu komutanlar bugüne kadar ağızlarını açmadılar. Hâlâ da suskunlar.
Olayın suçluları yargılanmalı
Sözün Özü programına konuk olan gazeteci
Mehmet Altan ise Birand’a göre daha sert konuştu. “Andıç’ı yapanlar mutlaka cezalandırılmalı.” diyen Altan, olayın taraftarlarından askerlerin sessiz kaldığını, gazetecilerin ise özür dilemekle yetindiğini kaydetti. Altan, 28 Şubat dosyasının Bilgin’in danışmanlığında yeniden gündeme gelmesini istedi.
ZAMAN