Su raporu'nda Türkiye'ye kriz uyarısı

Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı’nın açıkladığı rapora göre Türkiye'de su krizi kapıda.

Su raporu'nda Türkiye'ye kriz uyarısı

Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı’nın açıkladığı “İnsani Gelişme Raporu 2006, Kıtlığın Eşiğinde, Güç, Yoksulluk ve Küresel Su Krizi” adlı raporda Türkiye gibi komşularıyla orantısız akarsu zenginliğine sahip ülkelere kriz uyarısı yapıldı. Türkiye arsenik zehirlenmesi olasılığı bulunan ülkeler arasında gösterilirken bu konuda da uyarıda bulunuldu. “Eşitsiz güç ilişkileri güvenin altını oyma etkisi yapabilir” denildi. Raporda, su konusunda çıkabilecek krizlerin üstesinden gelecek liderlere değinilirken, “Ulusal çıkarları dengeler bir şekilde rakip iddiaları büyük bir sorumlulukla yönetmek yüksek nitelikli siyasi liderlik gerektirir” denildi. GÜÇLERİN ORANSIZLIĞI Raporda akarsuların zenginlikte, güçte ve pazarlık kapasitesinde büyük eşitsizliklerle, ülkeler boyunca aktığı belirtilirken, “Bu eşitsizliklerin işbirliğini, müzakereleri ve yarar paylaşımını şekillendirmeyeceğini varsaymak gerçekçi olmaz. Bununla birlikte paylaşılan birçok su kaynağı karşısında, kimi durumlarda ağırlıklı, baskın bir aktörle katı bir oransızlık da vardır: Mısır’da Nil Havzası, Hindistan’da Ganj Havzası, Ürdün Nehrinde İsrail, İncomati Havzasında Güney Afrika ve Dicle-Fırat akaçlama havzasında Türkiye örneklerdir. Eşitsiz güç ilişkileri güvenin altını oyma etkisi yapabilir” denildi. MİNERAL KİRLENMESİ 440 sayfalık raporda dünyada içme ve kullanma suyu gereksiniminin durumu incelendi. BM uzmanlarının raporunda büyük akarsu havzalarından bahsedilirken Türkiye de Dicle ve Fırat ırmakları dolayısıyla incelendi. İşlenmemiş suda bulunan doğal maddelerin milyonlarca insan için risk oluşturduğu, işlenmemiş yer altı suyunun içme amaçlı kullanılmasıyla tahmini 60 milyon insanın “arsenik zehirlenmesi” tehdidi altında bulunduğu kaydedilen raporda şöyle denildi: “Gelecek 50 yıl için yapılan projeksiyonda kanserden 300 bin ölüm ve 2,5 milyon arsenik zehirlenmesi vakası yeralıyor. Fluorid’in yoğunlaştığı bölgeler bir diğer tehdit olarak ortaya çıkıyor. Bu bölgelerden biri Afrika’da Doğu Afrika Çatlağı boyunca Eritre’den Malavi’ye doğru, diğeri Türkiye, Irak, İran, Afganistan, Hindistan, Kuzey Tayland ve Çin boyunca uzanıyor. Son bulgular, içme suyundaki zengin fluoridi tüketmekten dolayı (düzeltilemez bir bozukluk olan iskelet ufalanması ya da dişlerde bozukluk olan) fluorisisin dünya çapında 25 ülkede bir salgın olduğunu ortaya koymaktadır. Toplam etkilenen insan sayısı bilinmemekte ancak ihtiyatlı tahminler bu sayının on milyonlara ulaştığını göstermektedir.” ZORLUK VE KITLIĞIN ARTIŞI Subilimcilerin nüfus-su denklemi çerçevesinde kıtlık değerlendirmesi yaptıkları belirtilen rapora göre kişi başına 1700 metreküp, tarım, endüstri, enerji ve çevre için su gereksinimlerini karşılamada ulusal eşik sayılıyor. 1000 metreküpün altındaki kullanım “su kıtlığı” durumunu temsil ediyor, 500 metreküpün altı ise “mutlak kıtlık” sayılıyor. Bugün 43 ülkede yaklaşık 700 milyon kişinin “su temininde zorluk” eşiğinin altında yaşadığı belirtilen raporda “Kişi başına ortalama yıllık 1200 metreküp su kullanımıyla Orta Doğu, dünyanın su temininde en fazla zorluğun çekildiği bölgesidir, sadece Irak, İran, Lübnan ve Türkiye eşiğin üzerindedir. Filistinliler, özellikle Gaza’dakiler, kişi başına 320 metreküp ile dünyanın en akut su kıtlığı deneyimlerinden birini yaşamışlardır” denildi. TÜRKİYE’YLE İLGİLİ KONULAR Raporda yer alan ve bir bölümü Türkiye’yle ilgili olan ifadelerden bazıları da şöyle: “SULAMA ÖDEMELERİ: Sulama ödemeleri bitki yetişen alanlarda genel olarak sabit fiyat sistemiyle yapılır. Suyu son sırada kullanan çiftçiler, daha az su kullandıklarında bile, ilk ya da orta sırada bulunan kullanıcılarla aynı fiyatı öderler. Yoksul küçük çiftçiler, topraklarının daha büyük bir bölümü ekmeye başlarlarsa hektar başına daha fazla öderler, son sıradaki su kullanıcıları ise daha da fazla öderler, çünkü su tedarikinde karşılaşılabilecek zorluklar onları yer altı suyuna yatırım yapmaya yönlendirir. Yer altı suyu kanal sulamaya göre 9 kat daha pahalıdır. Nitekim yüksek gelirli kentli tüketiciler kendi iç tüketimleri için, gecekondu bölgelerinde bulunanlardan daha az para ödemektedirler. (Büyük sulama projelerine devlet desteği bulunmaktadır.) Bu Doğu Asya da ve sulama sistemlerinde daha iyi bir uygulama içinde olan Mısır, Fas ve Türkiye gibi ülkelerdeki uygulamadır. Güney Asya’da ise uygulanmamaktadır. GELİRLERİN TOPLANMASI: Endonezya, Meksika ve Türkiye’de kurumsal reformlar, su yönetimini sulamadan yararlananlara transfer etti ve gelir toplamında,dikkat çekici artışlar meydana getirdi, bakım harcamalarından tasarruf edildi, ürün dönüşü arttı. Buradaki, ‘su yönetimi için üreticilerin daha fazla yetki ve sorumluluğa sahip olduğu yerde, şeffaflık fiyatlamada, maliyeti kurtarmada ve performansta iyileşmelere neden olabilir’ dersi vardır. DÜNYADAKİ SUYU PAYLAŞMA: Su yönetiminde yukarı bölge aşağıya akımın koşullarını, anlaşmazlığın ya da işbirliğinin düzeyini belirler. Bu tarım sulamasından başka hiçbir konuda daha belirgin görülemez. Çok gelişkin sulama sistemlerine sahip ülkeler arasında, sularının üçte ikisi ya da daha fazlasını komşularından gelen nehirlerden alan Mısır, Irak, Suriye Türkmenistan ve Özbekistan gibi ülkeler vardır. Akarsuların yukarı bölgelerinde değişik su kullanımları tarımsal sistemler ve kırsal geçim kaynaklarını ciddi etkileyebilirler. Dicle-Fırat Havzası, bir bakışta toplam nüfusu 103 milyon olan Irak, Suriye ve Türkiye ye hizmet ediyor. Türkiye’nin 21 baraj ve 1.7 milyon hektarlık sulama arazisini kapsayan Güneydoğu Anadolu Projesi, havza bölgesindeki kazananlar ve kaybedenler yaratarak Suriye’ye akışı üçte bir düşürebiliyor. -Akarsuların yukarı bölümlerinde su kullanımındaki mütevazi değişiklikler bile insani gelişmeyi her açıdan etkileyebilir. Su öncelikleri sınırın iki tarafından birçok değişkenlik gösterebilir. Türkiye’nin sulanabilir toprağının beşte biri Dicle ve Fırat’ın doğduğu sekiz Güneydoğu ilinde bulunmaktadır. Bu anlamda Güneydoğu Anadolu Projesi’nin Türkiye için önemini değerlendirmek zor değildir. Fakat Suriyelilerin beşte biri de Fırat çevresindeki alanda yaşamaktadır ve iki nehir Irak’ın en kalabalık iki kenti Bağdat ve Basra’dan geçmektedir. Ulusal çıkarları dengeleyen bir şekilde rakip iddiaları büyük bir sorumlulukla yönetmek yüksek nitelikli bir siyasi liderlik gerektirir.” HÜRRİYET
<< Önceki Haber Su raporu'nda Türkiye'ye kriz uyarısı Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER