Su verimli kullanılmazsa tehlike kapıda

Büyük kentlerde başgösteren su sıkıntısı ile birlikte gündeme gelen susuzluk tehlikesi, Türkiye'nin gelecekteki en hayati sorunlarından biri olarak öne çıkıyor.

Su verimli kullanılmazsa tehlike kapıda

Büyük kentlerde başgösteren su sıkıtsı ile birlikte gündeme gelen susuzluk tehlikesi, Türkiye'nin gelecekteki en hayati sorunlarından biri olarak öne çıkıyor. Dünya Doğal Hayatı Koruma Vakfı-Türkiye (WWF-Türkiye) verilerinden derlediği bilgiye göre, bugün güncel bir sorun olarak susuzluğu yaşayan Türkiye'nin, su kaynaklarını verimli kullanmadığı takdirde 2050 yılından sonra çok ciddi su krizi ile karışı karşıya kalması öngörülüyor. Genel kanının aksine bir ''su zengini ülke'' olmayan Türkiye, bugün için yıllık 7 bin 600 metreküp olan dünya kişi başına kullanılabilir su miktarına karşılık, kişi başına sadece bin 430 metreküp suya sahip bulunuyor. Bu miktarın, Devlet Su İşleri'nin 2030 yılında kaynakların yüzde 100 verimle kullanılacağını öngörmesine karşın, bu tarihte 80 milyona ulaşacak nüfus dikkate alındığında bin 100 metreküpe düşeceği hesaplanıyor. Kişi başına düşen kullanılabilir yıllık su miktarının bu seviyeye gerilemesi ile birlikte dünya standartlarına göre ''su sıkıntısı çeken bir ülke'' durumuna gelecek olan Türkiye'nin, bu veriler ışığında, 2050-2100 yılları arasında ciddi su krizi yaşaması ise kaçınılmaz görünüyor. Bu tehdidin en aza indirilebilmesi için su kaynaklarının verimli şekilde kullanılmasının bir gereklilik olduğunu savunan WWF-Türkiye, bunun için barajların planlanmasından su kaynaklarının yönetimine kadar bir dizi öneride bulunuyor. Hazırladığı ''Baraj Gerçeği Rehberi'' ile baraj yatırımlarının, doğru risk, fayda ve maliyet analizleri ile gerçekleştirilmesi gerektiğini belirten WWF-Türkiye, hem enerji ve su kaynaklarında sürdürülebilir kullanımın hem de nehirlerin korunması için yatırımların özellikle Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) sürecinde bu rehber dikkate alınarak planlanması gerektiğini belirtiyor. WWW-Türkiye, Yeni baraj ve sulama projelerinin, AB Su Çerçeve Direktifi'nin gerekleri de göz önünde bulundurularak, ilgi gruplarının da katılımıyla oluşturulacak tüm su kaynakları için havza bazında entegre yönetimi ile oluşturulması gerektiğine işaret edİYOR. SULAK ALANLARIN DURUMU WWF-Türkiye'nin verilerine göre, Türkiye'deki sulak alanların durumu, bu alanların yönetiminden kaynaklanan sorunlar nedeniyle hiç de ''iç açıcı değil.'' Akarsular üzerinde doğru planlama olmaksızın yapılan barajlar nedeniyle doğal su rejimi bozulan sulak alanlar, kirlenme, sürdürülebilir olmayan balıkçılık ve avcılık, yabancı türlerin aşılanması gibi nedenlerle geçen yüzyılın ikinci yarısında bir kısmı tamamen kaybedilen doğal yaşam alanları olarak öne çıkıyor. Buna göre, Hatay'daki Amik Gölü, Burdur'daki Kestel Gölü, Kahramanmaraş'taki Gavur Gölü, Konya'daki Suğla ve Samsam gölleri, DSİ tarafından bu bölgelerin tarıma açılması için yürütülen drenaj çalışmalarıyla kurutularak özelliklerini tümüyle kaybederken, Konya Akşehir Gölü ise kendisini besleyen su kaynaklarının aşırı kullanımı sonucu 350 kilometrekare alandan 15 yıl içinde 30 kilometrekareye geriledi. Türkiye'deki en önemli sulak alanlardan olan Tuz Gölü de benzer şekilde önemli ölçüde küçülmenin yaşandığı alan olarak öne çıkıyor. 1997'de 260 bin hektar alanı kaplayan Tuz Gölü, 7 yılda 100 bin hektar azalarak 160 bin hektara gerilerken Konya ilinin kanalizasyonu ve tarımdan dönen sular arıtılmadan Tuz Gölü'ne verilmesi de göle yönelik büyük tehdit oluşturuyor. Konya'daki Hotamış Sazlığı, tahliye ve sulama kanallarıyla su rejimine yapılan müdahaleler sonucu büyük ölçüde kururken, Aksaray sınırındaki Eşmekaya Sazlığı ise DSİ tarafından 1995'te başlanan ancak tamamlanamayan sazlığı baraj gölüne çevirme çalışmaları sonucu büyük ölçüde zarar görerek tamamen kurudu. SU KAYNAKLARININ YÖNETİMİ WWF-Türkiye, sulak alanlarda yaşanan sorunların su kaynaklarının yönetiminden kaynaklandığını savunarak, su kaynaklarının etkin yönetimini öneriyor. Su kaynaklarının yönetimi, planlanması ve izlenmesiyle ilgili çalışan fazla sayıda kurumun olmasının uygulamada bazı sorunlara yol açtığını görüşünü savunan WWF-Türkiye, Türkiye'deki mevcut sisteme göre, su kaynaklarının izlenmesinden Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü sorumlu iken, su kaynaklarının kirlilikten korunması, ilgili izin ve denetlemelerden ise Çevre ve Orman Bakanlığı'nın sorumlu olduğuna işaret ediyor. Bunun sonucunda su kaynaklarının yönetiminde kurumlararası koordinasyon ve işbirliği eksikliği, entegre su yönetimi için yetersiz planlama yapısı, yönetmeliklerin uyumsuzluğu ve yetki çakışması gibi önemli sorunların yaşandığını ileri süren WWF-Türkiye, su kaynaklarının korunmasında ayrıca yasal zorunlulukların yaptırım kapasitesi ve yeteneği ile dengeli olmaması, maddi yetersizlikler, yönetimde katılımcı yaklaşım eksikliği ile veri üretimi ve etkin izlemede yetersizlikler yaşandığını belirtiyor. AA
<< Önceki Haber Su verimli kullanılmazsa tehlike kapıda Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER