İkinci Abdülhamid döneminde birçok tarihi şahsiyetin türbesi inşa edilirken 1884’te Ca’ber Kalesi’ndeki Süleyman Şah’ın türbesi de yaptırılmıştı.
Türkmenler, Anadolu’ya gelmeden Suriye ve Irak’a da gidip, yerleşmişlerdi. Tarihi rivayetlerde de Osmanlı hanedanının mensup olduğu aşiretin Suriye üzerinden Türkiye’ye geldiği anlatılır. Aşıkpaşazâde, Neşri ve Oruç Bey gibi ilk Osmanlı tarihçileri Osmanlı hanedanının atası Süleyman Şah’ın Ca’ber Kalesi civarında Fırat Nehri’ni geçerken boğulduğunu ve cesedinin nehirden çıkarılarak kale eteğine gömüldüğünü anlatırlar. Yine bu eserlerde Süleyman Şah’ın mezarının “Türk mezarı” olarak adlandırıldığı söylenir.
Evliya Çelebi Türk mezarında
Bölge Osmanlı hakimiyetinde iken Türkmenler’in yoğun olarak yaşadığı bir yerdi. Türkmenler ve bölgede yaşayanlar açısından Süleyman Şah Türbesi önemli bir ziyaretgâhtı. Evliya Çelebi, Suriye seyahati sırasında Ca’ber Kalesi’ni ve Süleyman Şah Türbesi’ni de ziyaret etmiştir. Türbeyi, “Ziyâretgâh-ı Süleymân Şâh” başlığı altında şöyle anlatır: “Al-i Osmân’ın büyük atası Ertuğrul Bey’in babası Süleymân Şâh Mâhân diyarından çıkıp, Al-i Selçukiyân’a gelirken bu Ca’ber Kalesi dibinde bütün adamlarıyla otururken, Süleymân Şâh’a gusl icap etti, Fırât Nehri’nde guslederken bi-emrillah boğulup, naaş-ı şerifini kale eteğinde tepeye defnederler.”
Şanına uygun değil
İkinci Abdülhamid döneminde imparatorluğun dört bir tarafındaki önemli şahsiyetlerin türbesi inşa edilmiştir. Bunlardan biri de padişahın büyük atası Süleyman Şah’tı. 1882’te Süleyman Şah mezarının durumu gündeme geldi. 1884’te türbenin inşası için yapılan keşifte 49.145 kuruş harcanacağı tahmin edilmişti. Kare biçiminde bir türbe yaptırıldı. Plana göre türbenin yanı sıra kuyu, ambarlar, odalar ve türbenin koruması için kalacak askerler için bir koğuş da vardı. Türbeyi koruması için bir onbaşı takımı ve 100 kuruş maaşla bir de türbedar tayin edildi. 1910’da Sultan Mehmed Reşad döneminde yapılan keşifte türbenin Süleyman Şah’ın şan ve şerefine uygun olmadığı tespit edilip, tamiri kararlaştırıldı. Milli Mücadele sürerken Fransa ile TBMM hükümeti antlaşma masasına oturdu. Türkiye, Suriye sınırı çizilirken tarihi haklarının da göz önüne alınmasını istedi. Sınırın Türk mezarı diye adlandırılan ve Osman Gazi’nin dedesinin mezarının bulunduğuna inanılan Ca’ber Kalesi’nden geçmesini talep ettik.
Ankara Antlaşması
Ancak Fransa bu durumu kabul etmedi ve sınır Ca’ber Kalesi’nin daha kuzeyinden geçti ancak Türk mezarının bulunduğu bölge Türkiye toprağı olarak kabul edildi. 20 Ekim 1921’de TBMM hükümetiyle Fransa hükümeti arasında imzalanan Ankara İtilâfnâmesi’nin dokuzuncu maddesi gereğince Ca’ber Kalesi ve kuzeybatı eteklerindeki “Türk mezarı” diye anılan türbenin bulunduğu bölge (8797 m2) Anadolu Türkleri için manevi bir önem taşıdığı için Türkiye‘ye bırakılmıştı.
1937’den sonra Süleyman Şah’ın mezarının olduğu yere bir de karakol yaptırıldı. Türkiye Cumhuriyeti toprağı sayılan bu bölgede bulunan jandarma karakolu Türk Bayrağı’nı dalgalandırmaktaydı. 1949’da Caberkale Jandarma Karakolu’nda bir astsubay, bir onbaşı ve sekiz er türbeyi korumaktaydı. Türbede bir de imam bulunmaktaydı. Tekke, Zaviye ve Türbeler Kanunu ile kesilen Süleyman Şah Türbesi’nin imamlık maaşı, Haziran 1931 Haziranı’ndan itibaren Evkaf Umum Müdürlüğü bütçesinden ödenmeye başlandı.
Türbe taşınıyor
1951 yılında, Ca’ber Kalesi, Süleyman Şah’ın mezarı, Halep ve Şam’daki şehitliklerin durumunu inceleyen Konya Milletvekili Saffet Gürol, gördüğü aksaklıkları devlet makamlarına bildirdi. Milletvekilinin durumu gündeme getirmesi üzerine Süleyman Şah Türbesi incelendi. Türbenin ve karakolda bulunan askerlerin hayat şartlarındaki olumsuzluklar tespit edildi. 1973’te Suriye, Tabka Barajı’nı yapmaya başlayınca, sular altında kalacağı anlaşılan mezarın taşınması kararlaştırıldı. Suriye ile yapılan antlaşma uyarınca 1974’te Süleyman Şah Türbesi kuzeye taşınarak yeni bir türbe yapıldı.
Süleyman Şah
Burada yatan Süleyman Şah’ın kim olduğu belli değildir. Aşıkpaşazâde, Neşrî, Oruç gibi bazı Osmanlı tarihçileri Ertuğrul Gazi’nin babası Süleyman Şah’ın, Urfa tarafında bulunduktan sonra Fırat’ı geçerken boğulduğunu ve Ca’ber Kalesi’ne gömüldüğünü anlatırlar. Enverî ise bu Süleyman Şah’ın, Türkiye Selçukluları’nın kurucusu olan Kutalmışoğlu Süleyman Şah olduğunu belirtir. Selçuklu tarihinin önemli uzmanlarından Osman Turan ise Ca’ber Kalesi’nde yatan kişinin Kutalmışoğlu Süleyman Şah olmadığını belirtir. Kutalmış- oğlu’nun mezarı Halep Kapısı’ndadır ve o öldüğünde Ca’ber Kalesi Selçuklular’ın eline geçmemişti. Osmanlı tarihlerindeki nehri geçerken boğulma ile ilgili rivayetler de Süleyman Şah’a değil, oğlu Kılıçarslan’ın Habur Irmağı’nda boğulmasına uygundur.
Ca’ber Kalesi’nde yatan kim?
Anadolu’nun fatihleri olan Kutalmışoğlu Süleyman Şah ve Kılıçarslan hakkındaki Anadolu Türkleri arasında yaşayan hatıralar Osmanlılar’a intikal etmiş, bu yüzden bazı Osmanlı tarihçileri Süleyman Şah’ı kendi cedleri gibi kabul etmişlerdir. Ancak son yapılan araştırmalara göre Osman Gazi’nin dedesi Süleyman Şah değil, Gündüz Alp isimli biri olma ihtimali ön plana çıkmıştır. Enverî, Karamanlı Mehmed Paşa, Ahmedî gibi Osmanlı tarihçileri Osman Gazi’nin dedesi olarak Gündüz Alp ismini verirler. Öyleyse Ca’ber Kalesi’nde yatan kimdir? Bu sorunun cevabını bugün için net olarak verebilecek durumda değiliz. Ancak Süleyman Şah’ın Osmanlılar’ın atalarından biri olması kuvvetli ihtimaldir. Orhan Bey’in oğluna Süleyman adını vermesi, ataları arasında bu isimde birinin olabileceğini düşündürtmektedir.
İmparatorluğun her köşesinde sultanın izi
İkinci Abdülhamid döneminde, padişah imparatorluğun dört bir tarafında yaptığı eserlerle devleti görünür kılmıştı. İmparatorluğun dört bir tarafında yaptırdığı saat kuleleri, okullar, hükümet binaları, hastaneler, çeşmeler ve türbelerle padişahın tuğrası ve bayrağımız o coğrafyalarda Türk yönetimini hissettirmişti.
Tarihi türbeler
Bugün gazetesinin haberine göre, ikinci Abdülhamid, birçok tarihi türbeyi ya tamir ettirmiş ya da yeni baştan inşa ettirmişti. Ertuğrul Gazi, Şeyh Edebali, Akşemseddin, Bolayır’da Süleyman Paşa Türbesi gibi birçok türbe İkinci Abdülhamid döneminde inşa edilmişti.