Genelkurmay Başkanlığı'nın 'millete ve hükümete
komplo planı'yla ilgili önceki gün yaptığı basın bilgilendirme toplantısı kamuoyundaki endişeleri artırdı.
Brifingde ortaya atılan bir iddia ise
Ankara'yı karıştırdı. Genelkurmay
Adli Müşaviri
Tuğgeneral Hıfzı
Çubuklu'nun, TSK'nın irticaî ve bölücü tehdit unsurlarını izlemek üzere kurulmuş internet siteleri bulunduğunu belirtmesi ve konuyla ilgili
andıcı Baş
bakan-lık'ın direktiflerine bağlaması, hükümeti harekete geçirdi. Alınan bilgilere göre,
Başbakanlık
yetkilileri, önceki gün, gece yarısına kadar böyle bir direktif bulunup bulunmadığını araştırdı.
Başbakanlık arşivinde konuyla ilgili herhangi bir talimat veya
belgeye ulaşılamadı. Bunun üzerine Genelkurmay yetkililerine konunun sorulmasına karar verildi.
Dün öğle saatlerinde Başbakanlık Müsteşarlığı,
Genelkurmay Başkanlığı ile temasa geçerek böyle bir belgenin bulunmadığını iletti. Genelkurmay Adli Müşaviri Tuğgeneral Çubuklu'nun 'Başbakanlık'ın direktifi' sözüyle kastettiği emrin ne olduğu soruldu. Söz konusu belgeyi Genelkurmay'dan isteyen Başbakanlık, ayrıca iddia edilen direktif çerçevesinde şu ana kadar yürütülen bütün faaliyetlerin kendilerine bildirilmesini talep etti.
TSK sitesinden dün
akşam yapılan açıklama ise internet andıcının 28
Şubat sürecinin ürünü olduğunu ortaya koydu. Açıklamada, "6
Kasım 2009'da yapılan toplantıda bir soruya verilen
cevapta kastedilen direktif 2000 yılına aittir." denildi.
Genelkurmay'ın
sivil toplumun fişlendiği andıcı kabul etmesi ve sivil yargıdan orijinal belgeyi istemesine yönelik
tartışma sürüyor.
Askerî Hakim Yüzbaşı İ.
Volkan Şahin'in belgede imzası bulunan Dursun Çiçek'in evinin aranmadığı, sadece yenilip içildiğine yönelik itirafları endişeleri artırdı.
Hukukçular, orijinal belgenin askerî
mahkemeye gönderilmemesinin öneminin internete düşen bu ses kaydıyla bir kez daha ortaya çıktığı görüşünde. Askerî yargının böyle bir yetkisinin olmadığına işaret eden hukukçular belgenin gönderilmesinin suç olacağını vurguluyor. 'Aslı gibidir' yazılı nüshanın yeterli olacağının da altı çiziliyor.
Genelkurmay Başkanlığı Adli Müşaviri Tuğgeneral
Hıfzı Çubuklu, önceki gün
Basın Bilgilendirme Toplantısı'nda 'ıslak imzalı'
Eylem Planı'nı
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'ndan üç kez istediklerini açıkladı. İlkinde belgenin fotokopisinin geldiğini diğerlerinde ise herhangi bir cevap alamadıklarını söyledi. Hukukçulara göre bu talep hukukun genel ilkeleriyle uyuşmuyor. Kirli planla ilgili
soruşturmayı yürüten İstanbul Başsavcılığı,
arama, el koyma ve
teknik takiple elde ettiği maddi evrakları suç delili olarak saklamak zorunda. Soruşturmanın gizliliğini sağlamakla da yükümlü.
Ergenekon soruşturması sürerken, Danıştay'a saldırı davasına bakan Ankara 11. Ağır
Ceza Mahkemesi'nin talebi bu çerçevede reddedildi. Söz konusu evraklar soruşturmanın gizliliğine aykırı olacağı gerekçesiyle gönderilmedi. Hukukçular, yargı makamlarının, 'aslı gibidir diye tasdik etmesinin' yeterli olduğunu belirtirken, orijinal belgeye yönelik ısrarın sebebini çözemiyor. Bu arada bir başka önemli hususa dikkat çekiliyor. Genelkurmay Askeri
Savcılığı, belgenin kim tarafından sızdırıldığına odaklanmış durumda. Sivil savcılığın belgenin aslını göndermesi halinde
parmak izi incelemesiyle ileride gizli
tanık olabilecek subayın deşifre olması ihtimali var. Bu gelişme, soruşturmanın etkisiz kılınmasına yol açabilir.
Sivil yargının, bir subayın
ihbar mektubu, 3 yeni belge ve ıslak imzalı
İrtica ile Mücadele Eylem Planı'na ilişkin soruşturmada tüm hukuki süreçlere riayet ettiği belirtiliyor. Buna karşın mektupta yer alan iddialar çerçevesinde 5 erin gönderilmesi talebine olumlu cevap verilmedi. Karargahta belgelerin
imha edildiği iddia edilen günlere ait görüntüler ile (12-13 Haziran ve sonrasında yaşananlara ilişkin görüntüler) 35 kez silinen bilgisayarlarla ilgili talepler de karşılanmadı.
Doktor, kendisini muayene edemez
Gültekin
Avcı (Eski cumhuriyet savcısı): Savcılar, Genelkurmay Askerî Savcılığı'na görev ve yetkisini kaptırmamalı. Eylem Planı'nın hazırlandığı iddia edilen bilgisayarların hard disklerini askerî
savcılıktan istemekle yetinmemeli, bizzat gidip almalılar. Ceza Muhakemesi Kanunu'na göre görev ve yetki zaten sivil savcıların. Askerî savcılığın bu belgeyi masaya yatırabileceği bir mevzuat yok. Genelkurmay Askerî Savcılığı'nın tarafsız hareket edemeyeceği ortada. Askerî hiyerarşiye tabi, omzunda bir veya iki
yıldız takan hakim veya savcı, rütbece üstün bir komutanı yargılarken
adaletli davranamaz. Bir doktorun kendi bedenini muayene edebilmesi mümkün değil.
Askerin söylediklerinin tersi çıkıyor
Kamil Uğur Yaralı (Hukukçular Derneği başkanı): Genelkurmay'dan yapılan açıklamaların hep tersinin çıkması, askerin güvenilirliğini zedeliyor. Bir tarafta ülkenin iç ve dış güvenliğini sağlamakla yükümlü TSK, diğer tarafta sistemi korumaya çalışan Ergenekon savcıları var. Bakıyorsunuz
darbe planlarının ordu içerisinden çıktığı anlaşılıyor. TSK bu konuda kamuoyuna yeterince bilgi vermiyor. Eylem Planı ortaya çıktıktan sonra Genelkurmay Karargahı'nda bir imha çalışması olduğu iddia ediliyor. Bu konuda kamuoyuna açıklama yapılmadı. Genelkurmay daha şeffaf olmalı. İkircikli bir tavır gözlemliyoruz. Genelkurmay'ın, söyledikleri ile yaptıkları çelişiyor.
Ya belge yolda kaybolursa!..
Prof. Dr. Bahri
Öztürk (Ceza hukukçusu): Askerî savcılık sivil savcılıktan belge isteyemez. Bu, hukuken mümkün değil. Bilgilendirme amacıyla belgenin fotokopisini göndermesi yeterli. Diyelim ki belgenin orijinalini gönderdi ve yolda kayboldu, o zaman sivil savcılık ne yapacak? Belgenin kaybolması durumunda gönderen sorumludur. Böyle bir riski hiçbir kurum alamaz. Sivil savcı askerî savcıya nasıl güveniyorsa, askerî savcının da güvenmesi gerekir. Genelkurmay sivil savcının istediği bazı belgeleri göndermedi. Sivil savcılık 250. maddeye göre soruşturma yapmak üzere görevlendirildi. Belge istediğinde gönderilmesi gerekiyor. Genelkurmay, kanuna aykırı davranıyor.
Belgenin aslı, sivil savcılarca korunmalı
Ahmet İyimaya (
TBMM Adalet Komisyonu başkanı): Görünen bir yetki tartışması değil, kurumsal güvensizliktir. Bu gibi durumda belgenin orijinalinin korunması gerekir. Koruma göndermeme yönünde bir savcı takdiridir. Yani sivil savcı isterse göndermeyebilir. Genelkurmay tarafından yapılan internet sitelerinin andıçlanması olayı ise hukuk devletinin taşıyamayacağı bir skandaldır.
Ordunun
demokrasi çoğulculuğuna karşı bir harekette görünüyor olması zihinleri durduracak bir geriliktir. Ordumuzun misyonu
yurt savunmasıdır. Kendi
doğal zemininden kaçmaya yol açacak hukuksa yanlıştır, misyonsa da yanlıştır, ideoloji ise de yanlıştır.
Adlî müşavirin açıklama yapması garip
Faik Tarımcıoğlu (Emekli askerî hakim): Nihai merci sivil savcılıktır, burada şüphe yoktur. Anlaşılıyor ki bu olay kurumlar arasında bir pinpon topu gibi gidip gelecektir. Burada garip olan, adli müşavirin açıklama yapmasıdır. İş savcılığa intikal ettikten sonra adli müşavirin görevi biter. Kurumlar arasında
dayanışma şarttır. Sivil savcılığın istediği erlerin savcılığa gönderilmemesi, komutanlığın sivil yargıyı muhatap almayışından kaynaklanıyor.
İhbar mektubuna bakmaları yeterli
Ümit Kardaş (Emekli askerî hakim albay): Belgenin aslının Genelkurmay soruşturmasında çok gerekli olduğu kanaatinde değilim.
Adli Tıp Kurumu'nun raporu da askerî savcılığa gönderilmiş zaten. Fotokopi de gönderilmiş. Askerî savcılığın soruşturması için bunlar zaten yeterli. Neyi soruşturacaklar? Eğer bu belgeyi sızdıranları bulacağız diye istiyorlarsa, bir suçu ihbar etmek zaten suç değildir. Soruşturma yapacaklarsa ihbar mektuplarını dikkate alsınlar, illaki belgenin aslı gerekmiyor.
Genelkurmay çelişki içinde
Beyazıt Boran (Emekli hakim): Genelkurmay, bilgisayarları,
kamera görüntülerini göndermedi. Bu durumda Genelkurmay Adli Müşavirliği kendi içinde çelişkiye düşüyor. İstanbul ne istediyse demek ki göndermemiş. Özel yetkili savcılık da ıslak belgeyi göndermediğine göre bir güvensizlik söz konusu.
TSK'nın tavrı güveni zedeliyor
Sacit Kayasu (Eski cumhuriyet savcısı): Genelkurmay Başkanlığı'nın yaptığı çifte standarttır. Askerin söylediğiyle yaptığı birbirini tutmuyor. Bu da güveni zedeliyor. Genelkurmay daha şeffaf olmalı. Sivil yargının sağlıklı bir şekilde yürümesi için gerekli belge ve bilgileri Ergenekon savcılarıyla paylaşmalı.
Adlî Tıp onaylı belgeye itibar etmek zorundalar
Mete Göktürk (Eski DGM savcısı): Askeri yargı ile sivil yargı elbette ki her konuda bilgiyi paylaşabilir. Ama bu ıslak imzalı belgenin gönderilmesi, herhangi bir şekilde zarar görmesi, zayi olması, olayın tek kanıtının ortadan kaybolması sonucunu doğurur. Askeri savcılığın yapacağı iş, sivil savcılığın yaptığı araştırmanın sonucunu almaktır. Askeri savcılar, askeri
disiplin yönünden bir araştırma yapıyorlar. Belgenin aslını illa kendilerinin araştırması şart değil ki. Bilirkişi incelemesine itibar etmek durumundalar. Sanki böyle bir şey yokmuş da mutlaka kendileri yaptırmak istiyormuş gibi bir yaklaşım yanlıştır. Onların görevi, bu belgenin orijinal olup olmadığından çok, yapılan işin askeri yasalar yönünden ne gibi suç oluşturduğunu araştırmaktır. Belgenin sivil savcılıkta kalması çok doğru. Savcılık fotokopisini göndermiş, belgenin aslını göndermek gibi bir zorunlulukları yok.
Islak imzalı belge adli emanette bir kasada kilitlidir. Adli Tıp, nihai karar merciidir. Askeri savcılığın yapması gereken şey, Adli Tıp'tan gelen rapora göre işlem yapmaktır.
Askerî savcılık iyi sınav vermiyor
Hüsnü Tuna (Hukukçular Derneği Başkanı): Anayasal düzeni değiştirmeyi amaçlayan suçlar, sivil mahkemelerde görülmesi gereken suç niteliğindedir. Ortaya çıkan kirli belge dediğimiz bu belge, demokratik sisteme
hile kuran ve onu ortadan kaldırmayı amaçlayan bir girişimdir. Anayasal düzene karşı yapılmış bir suç tipidir. Dolayısıyla diğer savcıların bakması zaruridir elzemdir ve yetkilerindedir. Askeri savcıları suçlaması bence yetkileri dışındadır. Askeri savcı kötü bir sınav verdi. Askeri savcılık belgenin ilk ortaya çıktığı gün, bir savcılık makamı gibi davranmadı. Adeta delilleri ortadan kaldırmayı amaçlayan bir davranış sergiledi. Dolayısıyla güven sarsıldı. Askeri savcılık, önce bu güveni nasıl tazeleyeceğini planlamalı. Sivil savcılığın suçlamasının hukuki bir niteliğinin olmayacağını düşünüyorum. Belgenin de
askeri savcılığa gönderilmesi gerekmiyor. Sivil mahkeme belgenin aslını vermemeli. Sivil savcılık, kendi yetkisinde olan bir davanın ancak sonuçlarını, raporlarını bildirebilir.
ZAMAN