TSK'nın tarihi 6 Nisan muhtırası!
Genelkurmay Başkanlığı'ndan dün
Balyoz Davası ile ilgili zamanlama olarak da çok çarpıcı bir açıklama yapıldı. İşte o satırlar;
"Türk Silahlı Kuvvetleri'nin görevli ve emekli 163 personelinin tutukluluk halinin devamını anlamakta güçlük çekilmektedir."
Açıklamanın nedeni, Balyoz sanıklarının tutuksuz
yargılanma taleplerinin 5 Nisan 2011'de
mahkeme tarafından ikinci kez reddedilmesi.
Genelkurmay, açıklamasında
Balyoz Darbe Planı'nın aslında emir-komuta içerisinde yapılan bir
seminer planı olduğu ve kendilerince bu yönde bilginin de savcılara verildiğini kaydediyor.
TSK açıklaması birkaç nedenden dolayı talihsiz...
Birincisi, sivil mahkemelerin dava sürecinde verdiği kararlar eleştiriliyor. Dava sürecini etkileyici nitelikte yazılı beyanda bulunuluyor.
Oysa Anayasa'nın 138'inci maddesi net şekilde, "Hiçbir
organ, makam, merci veya kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hâkimlere emir ve talimat veremez,
tavsiye ve telkinde bulunamaz..." hükmüne yer veriyor.
Yine Türk
Ceza Kanunu'na göre "adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs etmek" bir suç.
TCK 288'inci madde bu suçu şöyle tanımlanıyor;
"Bir olayla ilgili olarak başlatılan
soruşturma veya kovuşturma kesin hükümle sonuçlanıncaya kadar savcı, hâkim, mahkeme, bilirkişi veya tanıkları etkilemek amacıyla alenen sözlü veya yazılı beyanda bulunmak..."
TSK açıklaması, maalesef hem Anayasa'nın 138'inci hem de TCK'nın 288'inci maddelerinin ihlali niteliğinde.
Yürümekte olan bir davaya "muhtıra" bile denilebilir.
İkinci olarak, açıklamanın Zekeriya Öz'ün Ergenekon davasından alınmasının ardından gerçekleşmesi dikkat çekti.
Kamuoyunda "Acaba
Ergenekon davası savsaklanır mı?" kaygısı varken, Genelkurmay'da da Balyoz sanıklarının salıverilmesi beklentisi oluşmuş!
Oysa Genelkurmay'ın bu açıklamasının ardından, mahkemeler artık hukuki nedenlerle "
tahliye" kararı verse bile,
baskı ve telkin sonucu alınmış bir karar gibi duracak.
Genelkurmay'ın açıklaması, ister istemez "Öz'ün HSYK tarafından görevden alınmasında da benzer telkin, tavsiye veya anlayamama durumu etkili oldu mu?" sorusunu akla getiriyor.
Malum geçmişte
Şemdinli Soruşturması'nı yürüten
Savcı Ferhat Sarıkaya'nın, böyle bir baskı ve telkin sonucu HSYK tarafından meslekten
ihraç edilmesi sağlanmıştı.
Genelkurmay'ın açıklamasını zamanlama olarak ilgi
çekici kılan bir diğer husus da BUGÜN'ün manşetinde yer alan
12 Eylül darbesinin nihayet yargı önüne çıkacağı bir dönemde gerçekleşmesi.
Daha ilginci, soruşturmayı yürüten
Ankara'daki savcı İstanbul'da Balyoz soruşturmasını yürüten savcılara yazı yazıp, Balyoz Darbe Planı'nda esas alınan 12 Eylül darbesinin "Bayrak Planı"nı istiyor.
30
Mart tarihli yazıda "Plana esas
belge asılları" talep ediliyor.
Genelkurmay'ın aynı dönemde, 12 Eylül darbesinin "Bayrak" kod isimli planını kopyalayarak "Balyoz"
darbe planı girişiminde bulunan sanıkların salıverilmesini savunması şaşırtıcı.
Kısaca, zamanlaması da içeriği de talihsiz bir açıklama.
ERHAN BAŞYURT - BUGÜN