Ergenekon davasının yaklaşık 4 ay önce görülen oturumlarında, hakkında söylenen sözlere karşılık "Paşa
paşa yatıyorum, rahat bıraksınlar" diyen
tutuklu sanık emekli Tuğgeneral Veli Küçük, artık
tahliyesini istiyor.
Davanın bugün görülen 91. oturumunda 17 aydır tutuklu olduğuna dikkat çeken ve artık doyum noktasına geldiğini belirten Küçük, tahliye olmasının önündeki engeller ile hakkındaki kuvvetli suç şüphesinin ne olduğunun açıklanmasını istedi.
24
Şubat 2009 tarihindeki
duruşmada ''Ben burada tutukluluğu bir ceza olarak görmüyorum. Vatanıma, bayrağıma, Atatürk'e yaptığım bir
hizmet olarak görüyorum'' diyen Ergenekon davasının tutuklu sanığı emekli Tuğgeneral
Veli Küçük, bugünkü duruşmanın talepler kısmında, savcılara ağır eleştirilerde bulundu. Küçük, 22
Mayıs 2009"daki
Savcı Mehmet Ali Pekgüzel"in açıklamalarına göndermede bulunarak savcılara düşen görevin
Türk Silahlı Kuvvetleri"ni korumak değil,
adaleti korumak olduğunu söyledi.
Ergenekon davasının 91'inci oturumunda tutuksuz sanık Recep Gökhan Sipahi'nin yarım kalan çapraz sorgusu tamamlandı. Tutuksuz sanıklar
Yaşar Arslanköylü, Tanju
Okan ve Ayhan Çelik'in de
savunması alındı. Sanık Ayhan Çelik de davanın birçok sanığı gibi kendisinin yaptığı ileri sürülen
telefon konuşmalarının boş konuşmalar olduğunu, espri amacı taşıdığını ileri sürdü. Çelik,
Yazar Orhan Pamuk,
Gazeteci Fehmi Koru, DTP Genel Başkanı
Ahmet Türk ve DTP milletvekili Sebahat
Tuncel ve
Diyarbakır Belediye Başkanı Osman Baydemir'e yönelik suiakst girişimine ilişkin telefon görüşmeleriyle ilgili olarak "5 dakikası 1 kontör. Zaman boldu. Boş boş konuştuk" dedi. Küfürlü mesajlar attığı, bir
devlet memuru olarak bunları nasıl yazdığı sorulduğunda Çelik, "Doğu kökenliyiz. Sert bir mizacımız var. Bundan kaynaklanıyor. İş olsun diye yaptığımız konuşmalar" dedi. Başkan
Şengün de karşılık olarak, "Zaten dünden beri soruyoruz, hep iş olsun diye konuşmuşsunuz" dedi.
Erzurum'da 13 yıllık memur olarak çalıştığını belirten Ayhan Çelik, sanıkları tanımadığını, İstanbul'u bilmediğini söyledi. Suçsuz günahsız olduğunu savunan Çelik, "Ne işim olur benim bu yanlış işlerle? Dava nedeniyle İstanbul'a her geliş gidişim 150 milyona mal oluyor.
Ergenekon soruşturması geçirdiğim için ev sahibi evden çıkarmak istiyor. Memurluk işini zor buldum, kaybetmek istemiyorum. Suçsuz yere bu düzenin bozulmasına izin vermeyin" dedi.
Konuşmalarının yanlış anlaşıldığı için
örgüt bağlantısı yapıldığını belirten Çelik, "Devletimin ekmeğini yiyen bin insanım, devletimle ne sorunum olabilir ki?" dedi.
Muhammet Yüce ile
Coşkun Çalık arasında yapılan suikast içerikli konuşmalarda Fuçi lakabıyla kendisinden bahsedildiğinin hatırlatılması üzerine Çelik, "5 dakikası bir kontör. Zaman da boldu. Boş boş konuşulmuş sözler bunlar" yakıştırmasını yaptı. Savcının, "Yazdığınız bir mesajda 'Vuran kıran yok' diyorsunuz. Nedir bu vurma kırma olayı?" şeklindeki sorusuna ise Çelik, "Doğu yöresi insanıyız. Mizacımız böyle. Biraz sert bir yapıya sahibiz. Ondan kaynaklanıyor. Hem mesajlar da bedava olunca laf olsun diye bunları yazdık" diye konuştu.
Tutuksuz sanıkların savunmalarının ardından sanıklar ile avukatların taleplerinin alınmasına başlandı. 23 aydır tutuklu olduğunu belirten emekli Astsubay
Oktay Yıldırım, Savcı Mehmet Ali Pekgüzel'i, 22 Mayıs 2009 tarihinde yaptığı açıklamadan dolayı eleştirerek, "TSK'yı korumak benim haddim değildir. Savcılık makamanın da haddi değildir. Savcılık makamına düşen şey, TSK'nın itibarını korumak değil, TSK'ya zarar vermemektir" dedi. Oktay Yıldırım, Ümraniye'de ele geçirilen el bombalarının video görüntülerinin yer aldığı CD'yi duruşma salonunda yeniden izlettirmek istedi. Mahkeme Başkanı
Köksal Şengün bu görüntünün duruşma salonunda daha önce izletildiğini hatırlatarak, "Birinci, ikinci, beşinci kez dinletseniz de duymayan insana bunu duyuramazsınız " dedi.
Hakkındaki iddialarla ilgili gerçeklerin aydınlanmasını beklerken yeni yeni iddialarla karşılaştığını belirten Veli Küçük, "Sanki bu davayı adalet yönetmiyor. Bu davayı
mahkeme değil örgütlenmiş basın götürüyor. 66 yaşındayım sanki bu dava bitmeyecekmiş gibi geliyor." dedi.
Genelkurmay Başkanı
Orgeneral İlker Başbuğ"un gazetecilerle yaptığı toplantıdaki konuşmasına değinen Küçük, "Ertesi gün tarikat basınının bir gazetesi sekiz sutüna
manşet yaptı, '
Genelkurmay Başkanı Darbe Yapmayız' diye. Bu dava basın kanalıyla belli yerlere getirildi. Ama onlar da yan çizmeye başladı. Ama kurtulamayacaklar." dedi.
Savcı Mehmet Ali Pekgüzel"in açıklamasına göndermede bulunan Küçük, "Savcı
beyin 'TSK içinde de suça karışan veya suça temayülü olan insanlar olabilir' sözlerine ben de katılıyorum. Birilerinin dümen suyuna katılanların atılması lazım. TSK bunu yapıyor. Savcı, '
Orduyu korumak, TSK içindeki bu istismarcılara mı kaldı' sözü ile sanıklar arasında tutuklu veya tutuksuz yargılanan Ordu Komutanı'ndan Astsubay Başçavuşuna kadar bizleri kastediyor. Her sene Yüksek Askeri
Şura toplantıları yapılır. Özellikle tarikatçı olanlar atılır. Ama o kararlara birileri
imza atmaz.
YAŞ kararları yargıya açılsın derler. Niye bunu derler çünkü o kararlarda yanlış olmaz. TSK içindeki yanlışı olanlar deşifre edilmeli. Ben diyorum ki adalet tarihinde bu kadar mesnetsiz, iddianameden çok iftiraname, Türk hukuk tarihinde ilk kez görülüyor. Savcı, TSK'yı istismar edenler kimlerdir açıklamak zorunda. Savcı açıklama yapsın. Orduyu korumanın bize mi kaldığını söylüyor. Peki savcılara mı kaldı? Savcıya düşen görev, TSK'yı korumak değil, adaleti korumaktır. Savcı eğer
istifa ederse Türk adaletine büyük faydası olacaktır. Bu iddianamenin ne gibi polis ekiplerince yazıldığı, yapılan tüm soruşturmanın
yasa dışı olarak yapıldığı ortadadır." diye konuştu.
22 Mayıs 2009'daki, savcıların şikayetçi olduğu "küresel çetenin yargı
darbesi" ve "tarikat kültürünün savcıları" şeklindeki ifadeleri savcıların yüzüne yine tekrarlayan Küçük, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'den ise sık sık "Çankaya'daki
şüpheli" diye bahsetti.
"Kuvvetli suç şüphesi" nedeniyle tahliye edilmediğini belirten Küçük, örneklerle hakkındaki birçok iddiaya
cevap verdiğini söyleyerek, "Kuvvetli şüphe nedir onu öğrenmek istiyorum. 17 aydır içerde yatıyorum. Doyum noktasına geldim, bağışlayın Sayın Başkanım. Eğer bunlar değilse ben neden tutukluyum. Ben geçenlerde savcılığa gittim, Malatya'daki
Zirve Yayınevi cinayeti ile ilgili ifadem alındı. Yakında 'Hazreti İsa'nın çarmıha gerilmesinde parmağı var mı?' diye suçlayacaklar. Ben Mardin'de görev yaptım. O bölgeyi çok iyi bilirim, 44 kişinin öldüğü o köyü de biliyorum. Onu da benim üzerime yıkarlarsa hiç şaşmam. Lütfen bana savcılığın hakkımdaki kuvvetli suç şüphesini bildiriniz. Ona göre savunma yapayım. Bana deyin ki iddianamenin şurasını çürüttün, şurasını çürütemedin." şeklinde konuştu.
Taleplerin ardından
Cumhuriyet Savcısı Pekgüzel de cuma günü yaptığı açıklamaya ilişkin Veli Küçük ile Oktay Yıldırım'ın cevabına göndermede bulundu. Pekgüzel, Mahkeme Başkanı Köksal Şengün'e hitaben "Siz raporluyken taleplerin mahkemenizce dinlendiği bölümde savcıların adına benim tarafımdan yapılan açıklamanın, usule aykırı yapıldığı savına katılmak mümkün değildir. Bütün sanıkların değil, bazı sanıkların ve avukatların artık tarafımızca katlanılmayacak hal alan ithamları nedeniyle bu açıklamaya gerek duyulmuştur" dedi. Pekgüzel, tahammül noktasının zorlandığını dile getirdikten sonra mütalaasında tutuklu sanıklardan Ali Kutlu'nun tahliyesini talep etti. Talepleri değerlendirmek için oturuma ara veren Mahkeme Başkanı Köksal Şengün, savcı ile sanıkların tahliye taleplerinin reddine karar verdiklerini açıkladı. Adresinde bulunamadığı ve telefonlarına ulaşılamadığı için mahkeme celbi ulaştırılamayan tutuksuz sanık
İhsan Göktaş'ın savunmasının alınabilmesi için hakkında
yakalama kararı çıkarılan duruşma, tutuksuz sanık
Erdal İrten'in savunması için çağrılmasına karar verildikten sonra 28 Mayıs 2009
Perşembe günü saat 09.30'a ertelendi. (CİHAN)