Tahşiyeciler üzerinden medya kumpası çöktü

El Kaide ile bağlantılı olduğu iddia edilen Tahşiye grubuna yıllar önce gerçekleştirilen operasyon, özgür basına darbenin gerekçesi yapıldı. Ancak Tahşiye kumpası deşifre oldu.

Tahşiyeciler üzerinden medya kumpası çöktü

İstanbul Emniyeti Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü’nün yürüttüğü Tahşiye operasyonunda skandallar zincirinin yaşandığı ortaya çıktı.

İstanbul Cumhuriyet Savcısı Hasan Yılmaz’ın yönettiği soruşturmada 14 Aralık’ta Zaman Gazetesi Genel Yayın Müdürü Ekrem Dumanlı ve Samanyolu Medya Grup Başkanı Hidayet Karaca gözaltına alınmış, Karaca dizi filminden dolayı tutuklanmıştı.

Tahşiye operasyonunun kilit noktası olarak, Fethullah Gülen Hocaefendi’nin herkul.org sitesinde herkese açık olan 2009 yılında yaptığı konuşma gösterilmiş daha sonra da Tahşiye operasyonu yapıldığı iddia edilmişti.

MİT, EMNİYET VE GENELKURMAY TAHŞİYECİLERLE İLGİLİ ÇALIŞIYORMUŞ

Ancak Tahşiye grubuyla ilgili  MİT, Emniyet ve Genelkurmay’ın Fethullah Gülen Hocaefendi’nin açıklamalarından çok öncesinde bu grupla ilgili istihbarî çalışma başlattığı belirlendi. Buna rağmen Tahşiye grubuyla ilgili iddiaların soruşturmaya dönüştürülmesi için İstanbul Emniyeti’nin savcılıktan bu çalışmaları gizlediği, delil kararttığı ve mahkemeyi yanılttığı öğrenildi.

3 KURUMUN RAPORLARI GÖRMEZDEN GELİNDİ

El-Kaide' class='textetiket' title='El Kaide haberleri'>El Kaide’ye yakınlığı ile bilinen Tahşiye örgütü soruşturmasında MİT’in 2008 ve 2009’daki raporları, Genelkurmay İstihbarat Dairesi’nin 13 Mart 2009 tarihli raporları ve İstanbul Emniyeti’nin Aralık 2008 tarihli raporları görmezden gelindi.

Medyaya darbe soruşturmasında Fethullah Gülen Hocaefendi’nin 6 Nisan 2009’da yaptığı konuşmada ‘Tahşiye’ ifadesinin geçmesi, ardından konunun iki köşe yazısı ve bir dizi filmin senaryosunda yer aldığı, bundan sonra ise Tahşiye grubuna operasyon yapıldığı iddia edildi. Ancak, devletin üç önemli kurumunun Tahşiye örgütünün El Kaide ile irtibatını açık şekilde ortaya koyan rapor ve uyarıları sümenaltı edildiği görülüyor.

İşte Tahşiye örgütüne ilişkin o devlet kurumlarının raporları ve yaşanan süreç:

TAHŞİYECİLER, ‘EL KAİDE MEHDİ’NİN ORDUSU’ DİYOR

Gazeteci Nazlı Ilıcak’ın ortaya çıkardığı Genelkurmay Başkanlığı İstihbarat Dairesi’nin “Tahşiyeciler grubu”na yönelik 13 Mart 2009 tarihli raporunda örgüte ilişkin çok detaylı bilgiler yer alıyor.

Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’un döneminde Genelkurmay İstihbarat Daire Başkanı Korgeneral İsmail Hakkı Pekin imzalı 6 sayfalık rapor Kara Kuvvetleri Komutanlığı’na gönderilmiş. Pekin imzalı Askerî İstihbarat yazısında, Taşhiye grubunun El Kaide bağlantılarına dikkat çekiliyor.

Askerî raporun ayrıntılarına göre, Tahşiyeciler El Kaide ve Üsame bin Ladin’e tam destek veriyor, El Kaide’yi ‘süper güç’ olarak görüyorlar. Ayrıca El Kaide’nin Mehdi’nin emri ile kâfirlere savaş başlattığı Türkiye Cumhuriyeti’nin de kâfir olduğuna inanıyor.

Raporda Mehmet Doğan ve terör irtibatları şöyle ifade ediliyor: “M.Doğan ve grup mensupları, Üsame bin Ladin ve El Kaide terör örgütüne tam anlamıyla destek vermekte olup, M.Doğan, El Kaide terör örgütü ile ilgili olarak; ‘El Kaide’nin süper bir güç olduğu, El Kaide’nin içerisinde her milletten mücahidin olduğu ve ümmetçi kimlikli bir İslâm ordusu oluşturduğu, bu ordunun Mehdi’nin emri ile kâfirle savaşı başlattığı, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kâfir olduğu, Türkiye’nin de İslâm ordusu El Kaide’nin vereceği savaşla kurtarılacağı, kendisinin öncelikli hedefinin Türkiye’deki bütün medreseleri kontrolü altına alarak El Kaide’nin hizmetine sunmak olduğu’ şeklinde açıklamalarda bulunmuştur.”

İstanbul Emniyeti, 14 Aralık operasyonu öncesi sadece Emniyet’e yazı yazıp Tahşiye’yle ilgili bir çalışma yapılıp yapılmadığını sorarken, Genelkurmay Başkanlığı’nın da olduğu diğer güvenlik birimlerine sormadı. Böylece kurdukları kumpas tezini çökertecek belgelerin fezlekeye ve mahkemeye ulaşması engellendi.

EN DETAYLI ÇALIŞMAYI MİT YAPMIŞ

Emniyet’in, El Kaide ile bağlantılı olduğu iddia edilen Tahşiye örgütü çalışmasına MİT raporuyla başladığı bilgisi başından beri gözden kaçırılıyor.

Özgür medyaya darbe soruşturması için İstanbul Emniyeti’nin Aralık 2014’te hazırladığı fezlekede Tahşiye ile ilgili istihbarat raporlarının tutuklanan emniyetçiler tarafından Nisan 2009’dan sonra oluşturulduğu ileri sürülüyor.

Oysa,  MİT 14 Mart 2008 ve 16 Ekim 2008 tarihinde İstanbul İstihbarat Şube Müdürlüğü’ne yazı yazarak Tahşiye örgütü ile ilgili bilgiler verip emniyeti uyarıyor. Bunun üzerine 2008 yılının Aralık ayında da İstanbul İstihbarat Şube Müdürlüğü Tahşiyeciler ile ilgili çalışma başlatıyor.

Edinilen bilgiye göre, 2009 içinde de MİT’ten raporlar gelmeye devam etti. Bu raporlar da ne polis fezlekesine ne de savcılıktaki soruşturma dosyasına konmadı. Bu raporlardan ilki tıpkı Genelkurmay İstihbarat raporu gibi Fethullah Gülen Hocaefendi’nin Nisan 2009’daki konuşmasından önce hazırlanmış.

Şubat 2009’daki raporda Mehmet Doğan’ın, Müslümanlar arasında çok sayıda münafık bulunduğu ve bunların bertaraf edilmesi gerektiği yönünde talimat verdiği, Tahşiye saflarına katılmayanların Allah katında affedilmeyecekleri, ceza olarak El Kaide’nin hedefi olacağı şeklinde baskı ve zorlama ile taraftar topladığı, diğer Nur cemaatlerine tehdit içerikli mektuplar gönderdiği belirtiliyor. Tahşiyecilerin El Kaide, PKK ve uyuşturucu ağı ile ilişkileri detaylıca anlatılıyor.

TAHŞİYE ÖRGÜTÜNE GÖRE AKP, İSLÂM’IN ÖNÜNDEKİ EN BÜYÜK ENGEL

Tahşiye örgütü ile ilgili 2008 yılında MİT’ten gelen iki uyarı yazısından sonra çalışma başlatan İstanbul İstihbarat Şube Müdürlüğü, örgüt hakkında kapsamlı çalışma başlatmış. 3 Aralık 2008 yılında dönemin İstanbul Emniyet Müdürlüğü İstihbarat Şubesi’nce hazırlanan raporda, Tahşiye örgütünün AKP’yi İslam inkılabı önündeki en büyük engel olarak gördüğü vurgulanıyor.

Raporda Tahşiye örgütünün Türkiye dışında Fransa, Almanya ve Suudi Arabistan ülkelerinde de faaliyet yürüttüğü ve 5 bin mensubunun olduğu uyarısı yer alıyor. Raporda Tahşiye grubunun Türkiye’yi darülharp olarak gördükleri anlatılıyor.

Askerî rapora göre Tahşiyeciler El Kaide’ye tam destek veriyor. Grubun lideri Mehmet Doğan’ın, “El Kaide ile ümmetçi kimlikli bir İslâm ordusu kurulduğu, bu ordunun Mehdi’nin emriyle kafirlere savaş başlattığı” gibi ifadeler kullandığı belirtiliyor.
Askerî istihbarat El Kaide’ye işaret etti

EL KAİDE ÖRGÜTÜNÜ DESTEKLEMEYEN MÜNAFIK

Üsame bin Ladin’i Mehdi’nin komutanı, El Kaide’yi ise Mehdi’nin askerleri olarak açıklamıştır… M. Doğan, El Kaide terör örgütü ile ilgili düşüncelerini, güvenlik gerekçesi ve değişik bölgelerde bulunan grup mensuplarının olaylara yaklaşım tarzlarının farklı olması nedeniyle her yerde açıkça ifade etmemeye özen göstermektedir.

El Kaide terör örgütünü desteklemeyenleri münafık kabul eden M. Doğan, Nur cemaatlerini kendi bünyesi altında toplamaya çalışmaktadır.

MEDRESELER EL KAİDE HİZMETİNE VERİLECEK

Mehmet Doğan ve grup mensuplarının, Üsame bin Ladin ve El Kaide terör örgütüne tam anlamıyla destek vermekte olup, M. Doğan, El Kaide terör örgütü ile ilgili olarak “El Kaide’nin süper bir güç olduğu, Türkiye Cumhuriyeti devletinin kâfir olduğu, kendisinin öncelikli hedefinin Türkiye’deki bütün medreseleri kontrolü altına alarak El Kaide’nin hizmetine sunmak olduğu’ şeklinde açıklamalarda bulunmuştur.

UYUŞTURUCU BAĞLANTILARI

Grubun üyelerinden Mehmet Nuri Turan, grubun İstanbul başta olmak üzere Türkiye çapındaki faaliyetlerini organize etmektedir.

Geçmişte PKK/ KONGRA-GEL örgüt mensupları ve uyuşturucu kaçakçıları ile de iyi ilişkiler içerisinde olduğu ifade edilen ve Cemaat içerisinde ‘çok cesur ve gözü pek bir kişi’ olarak tanınan Turan’ın İlya’yı (Kudüs) teslim alacak şahıs olduğuna inanılmaktadır.”

NUR CEMAATLERİNE TEHDİT MEKTUBU

Dezenformasyon belgeleri yayınlayarak El Kaide üzerinde etkili olmayı amaçlamaktadır. Bu bağlamda M. Doğan’ın talimatıyla Mustafa Kaplan tarafından 2004 yılında Nurcu liderlere yönelik tehdit içerikli bir mektup yazılmıştır. Posta kanalıyla iletilen mektuptan bir adet de hedef saptırmak amacıyla M. Doğan’ın Muş’taki adresine gönderilmiştir.

TSK’DA ÖRGÜTLENMEK İSTİYORLAR

İçe kapanık bir yapıyı muhafaza eden ve şiddet yanlısı cihat anlayışı ile diğer Nurcu gruplardan da farklılaşan Tahşiyeciler, Türk Silahlı Kuvvetleri içerisinde de örgütlenmek gerektiğini ifade etmektedir.

KENDİNİ MEHDİ İLAN ETMİŞ

1995 yılı içerisinde Mehmet Doğan, cemaat çevresinin de desteğini alarak kendisini ‘Mehdi’ ilan etmiştir. Daha sonra şartların tam oluşmadığını fark ederek iddiasından geri adım atmak zorunda kalmıştır.

Badıllı, ‘Tahşiye’ ikazını 2003’te yapmış

Özgür medyaya darbe operasyonuna gerekçe olarak gösterilen Tahşiyeciler grubuyla ilgili, geçtiğimiz günlerde vefat eden Abdülkadir Badıllı’nın da eleştirel ve uyarıcı bir yazı kaleme aldığı ortaya çıktı. http://resailinnur.tr.gg adlı internet sitesinde yayınlanan yazısında Badıllı, Molla Muhammed-i Muşî lakaplı Mehmet Doğan’a yönelik sert eleştirilerde bulunuyor.

O dönemde Mehmet Doğan’ın Vakit gazetesinde yayımlanan yazılarında ve Davetname isimli broşürlerde İslam’ın ruhuna ters yorumlar yapıldığına dikkat çeken Badıllı, “İnternetlerde isimsiz, imzasız yayınlanan broşürlerinde ve şimdi resmen ‘Tahşiye’ isimli yayın kanalıyla yayınladıkları kitaplarda ve gazete makalelerinde; pek çok yanlış görüşler, hatalı anlayışlar ve taşkın hissiyatlardan yüzden fazla maddeleri tespit etmişiz.” diyor. Ardından, Mehmet Doğan’ın yazılarında seçme, seçilme, aday gösterilme ve demokrasi ve hürriyet gibi kavramların küfrî ve felsefî adetler olarak gösterildiğine dikkat çekiyor.

Zaman
<< Önceki Haber Tahşiyeciler üzerinden medya kumpası çöktü Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER