KATLİAM ille öyle olmaz...
Böyle de olur.
Ama memleketin
siyaset, hukuk, iş, ahlak, insanlık, vicdan ölçüleri bunları pek
katliamdan sayamadı.
Sayar gibi yaptı ve boş verdi.
Çünkü, bir
sistem...
Yoksul askerlerinin sayısız ölümüne yapışmışsa...
Bir sistem,
yoksul Güneydoğu çocuklarının "30 bin ölü
terörist" haline gelişini kavrayamamışsa...
Gündelik hayatta da topluca kıyar.
***
Son yıllarda yazdığım onca yazının, "sıkıcı" bir anafikri var;
O da...
İlkeller bir yana, en
modern görünen işler ve işletmelerde dahi yaygın
kölelik düzeni!
Sadece hakları teslim etmemek veya
gasp etmek manasında değil...
Angarya, sesini boğmak, insanlıktan çıkartmak, aşağılamak...
Ve hatta "ölümleri" normal, "toplu ölümleri" dahi makul görebilmek.
İnanın...
Lütfen, kabul edin...
Ne sözde cumhuriyetçilik, ne sözde muhafazakâr ahlak bu arsızlık, yüzsüzlük, vicdansızlıktan alıkoymak için garanti.
***
Ülkenizde, geceyarısı alınterlerine zincirlenip hapsedildikleri atölyede cayır cayır yanan, sistemin kapkara dumanından boğulan onca kadın
işçi oldu...
Kim utandı, kim
hesap verdi?
Bir atölyede kül oldu onca
tekstil işçisi. Ne oldu?
Devletin üretme çiftliğinde köle fiyatına süt sağdırılan minicik kızlar toplu halde kamyon kasasından dereye boca edildi. Ne oldu?
Tersanelerde tek tek köle infazları yetmedi; topluca filikaya konup kobay olarak denize fırlatıldı forsalar. Ölüverdiler de ne oldu?
***
Şu oldu:
N
e devlet utandı, (tabii ne millet), ne "
iş dünyası" denen piyasa.
Utanmamak bir yana...
Utanmazlık tavana vurdu.
İstifa etmedikleri gibi, minik cesede dönüşmüş kızları suçlamaya koştu resmi
çiftlik ağaları.
İşçilerin geriliğine tükürdü bir alay utanmaz tersaneci.
İşte tam böyle...
Hani, devletin, hükümetin, belediyenin zerre utanç üstlenmediği sele, çakma
servis aracına tıktıkları yedi kadın işçisini ölüme koyveren şirket yetkilisi gibi, "Ayakları ıslanmasın diye inmedikleri için" katliam olağan sayıldı.
Utanmadılar...
"
Köpek bile aracın üstüne çıkıp canını kurtardı" diyebildiler...
Milyonlarca insanı köpekten akılsız, (elbet köpek de can) köpekten değersiz ilan edebilenler!
***
Burası, belediye başkanının nihayetinde "küresel ısınmayla eriyen
buzullar"ı sorumlu gösterebildiği
ülke.
Burada, "Tersane işçileri
köylü. Toprağa basmaya alışmış. Yukarı çıkınca duramıyor, düşüyor, ölüyor" diyebilen "İşçi sağlığı, iş güvenliği genel müdürü"nün ertesi gün ve daha ertesi gün de görevde kalmayı sürdürebildiği ülke.
Burada, dere yatağına imar izinlerini veya göz yummaları başkası sunuyormuş gibi, en yetkililerin "dere tepe düz gittiği" ve üst perde ekoloji dersi verdiği ülke.
***
Burada insanın kıymeti yok.
Çocuklarınızın kıymeti yok.
Bunu idrak edebilmek için, önce ezberleri yıkacaksınız.
Önce, binlerce asker evladınızın kolayca ölebilmesinden, buna yol açan kan emici düzenlerin, tezgâhların sürdürülmesine katlanmaktan vazgeçeceksiniz.
Bunun için, Kürtseniz mesela, evlatlarınızı değersiz kılabilen düzene kızdığınız kadar, onları ölümüne kıymetsizleştiren "ille
silah" örgütçülüğüne tepki koyacaksınız.
Ölümün kutsandığı iklimde...
Dere de insan tanımaz, dereci de!
Başbakan,
komutan, patron...
"Önce insan" demelerini isteyeceksiniz.
Her bir insan hayatının sorumluluğunu kabul etmelerini, her biri için hesap vermelerini, utanmalarını, gerekirse utançtan yerin dibine girmelerini isteyeceksiniz.
Sizi sadece sayıyla değil, onurunuzla saymalarını isteyeceksiniz.
Köleleştirilenler, köle görülenler... Bedenleri, saatleri, ömürleri, haysiyetleri, fikirleri, vicdanları tutsak alınanlar, rehin kılınanlar...
Buna, yetti diyeceksiniz!
"Köpek"leri de seveceksiniz; ama bu "tasmacılar"a kendinizi daha değersiz belletmeyeceksiniz!
UMUR TALU-HABERTÜRK