Türkiye'nin dikkatle izlediği davanın tanıklarından Abdullah Nayır, 17
Aralık 2009 tarihinde
Cizre Cumhuriyet Başsavcılığı'na dilekçe vererek,
Cemal Temizöz ve Kamil Atağ aleyhindeki ifadelerini geri aldı.
Bir hafta sonra bu kez
Asker ve
Rabia Pökön çifti, sanıklar aleyhindeki beyanlarından vazgeçti. Kendi iradeleriyle 2 Aralık 2009 tarihinde Cizre Cumhuriyet Başsavcılığı'na giden Pökön çifti, 1994'te öldürülen İbrahim Danış olayıyla ilgili bilgi vermişti. Cinayete bizzat şahit olduklarını anlatan Pökön ailesi, Tamer Atağ'ın İbrahim Danış'ı öldürdüğünü söylemişti. İddialara göre, o dönemde yüzbaşı olan
Cemal Temizöz de o anda olay yerindeydi. Şahısların bu ifadeleri kamuoyuna yansıdıktan sonra tehdit edildikleri öne sürüldü. Çift, son duruşmada
Şırnak Cumhuriyet Başsavcılığı'na dilekçe vererek, Cemal Temizöz ve Kamil Atağ hakkındaki ifadelerini geri aldı, hatta sanıkların lehinde beyanlarda bulundu. Bu noktada ilginç bir detay ortaya çıktı. Daha önce ifadesini geri alan Abdullah Nayır ile Pökönler'in bir hafta arayla savcılığa gönderdikleri dilekçelerin, formatı, yazı puntosu ve kullanılan dil açısından bire bir aynı olduğu gözlerden kaçmadı.
Cizre'de 1993-1995 yılları arasında işlenen faili meçhullerle ilgili
soruşturma,
Midyat M Tipi
Cezaevi'nde
tutuklu bulunan Mehmet Nuri Binzet'in Ocak 2009'da verdiği ifadeyle başlamıştı. Ardından gizli tanıklar 'Tükenmez Kalem' ve 'Sokak Lambası' da Binzet'in ifadeleriyle paralellik arz eden beyanlarda bulunmuştu.
Deşifre edilmelerinden sonra ifadelerinden vazgeçtiler. Ardından Mehmet Nuri Binzet de ifadesini geri çekti. Yapılan inceleme sonucunda Binzet'e 30 bin lira para
teklif edildiği ve
baskı yapıldığı tespit edildi. Bunun üzerine Binzet, Midyat Cezaevi'nden güvenlik gerekçesiyle
Kırıkkale F Tipi Cezaevi'ne nakledildi. Ardından da eski ifadelerinin arkasında durduğunu belirtti.
İFADELERİN ÇEKİLMESİ SÜRPRİZ DEĞİL
Bu ayrıntı, müdahil
avukatların da dikkatini çekti. Tanıkların basında ifşa olduktan sonra ifadelerini geri çektiklerine işaret eden müdahil avukat Rıdvan Dalmış, gizli tanıkların bile kimlikleri deşifre olduktan sonra ifadelerinin arkasında duramadığını vurguladı. Bu davada kimliği açık kişilerin rahat rahat tanıklık yapmasının güç olduğunu belirten Dalmış, "Tanıklar, savcılığa gittiklerinde önlerinde dilekçe yok. Savcıya sözlü anlatıyorlar, sonra kayda geçiriliyor. Ama vazgeçtiklerinde kendileri gitmeden savcılığa dilekçeyi gönderiyorlar. İnsanlar ne yazık ki baskı görüyor. Çünkü Cizre'de 400 tane silahlı korucuları var. Devletin silahıyla otoriteyi ellerinde tutuyorlar. Tanıklar nasıl korkmasın? Bu şartlarda ifadelerin geri çekilmesi
sürpriz değil." dedi.
Dilekçeler tek merkezden hazırlanmış
Davanın bir diğer müdahil avukatı Güray Dağ da baskı neticesinde ifadelerin geri çekildiğini vurguluyor. Tanıkların 'yönlendirme sonucu ifade verdiklerini' beyan eden dilekçeyi savcılığa göndermelerinin başka türlü izah edilemeyeceğini dile getiren Dağ, "Bu durum
mağdur ve tanıklar üzerinde baskıların devam ettiğini göstermektedir. Söz konusu kişilerin vermiş oldukları dilekçeler yönlendirmenin nasıl ve kimler tarafından yapıldığını göstermektedir. Mahkemeye gönderilen dilekçelerin yazımı ve stiline bakılınca, aynı yerden yönlendirilmek suretiyle yazıldığı açıkça anlaşılıyor. Dilekçelerde yazı formatı, puntosu ve paragraf başı hizalarının bile santimine kadar çakışması, söz konusu dilekçelerin tek merkezden hazırlanarak baskıyla tanıkların eline tutuşturulduğunu gösteriyor." ifadelerini kullanıyor.
ZAMAN